Hikayeyi bilmeyeniniz yoktur. Nijerya prensinin milyonlarca doları vardır. Fakat prosesin başlangıcı adına “küçük bir miktar” para gönderilmesi ya da kişisel bilgilerin paylaşılması gerekmektedir. Süreç tamamlandığında çeşitli “engeller” yüzünden prensin kendi hesabı aracılığıyla kullanamadığı milyonlarca dolar sizin hesabınıza transfer edilecek, yarısına yakını da size kalacaktır... Hemen hemen hepimiz Nijerya prensinden bir e-posta almışızdır. 90’ların ve 2000’lerin bu deyim yerindeyse görece “masumane” dolandırıcılık tekniğinin kökleri aslında 19. yüzyılın başına dayanıyor.
“İspanyol Mahkum” taktiği
Sonradan kriminolog olacak olan Fransız kriminal Eugène François Vidocq, hatıratında İspanyol Mahkum adı verilen bir teknikten bahsediyor. Bu teknikte dolandırıcı kendini İspanya’da geniş toprak arazilerinin senyörü olarak tanıtıyordu. Yanlışlıkla hapse atıldığını, kimliğini ifşa edemeyeceğini, mektubu gönderdiği kişiye kefaletini ödemesi karşılığı hürriyetine kavuştuğunda servetinin bir kısmını bağışlayacağını söylüyordu.
43 ülke incelendi
AVM’lerde, asansörlerde, gökdelenlerde, belediye otobüslerinde kameralar tarafından durmaksızın izlendiğimiz, yüksek duvarlar, otomatik kapılar aracılığıyla tehlikeleri savuşturan güvenlikli sitelerde yaşadığımız, huzur bulmak adına ağ bağlantılarına sığındığımız bu çağın dolandırıcılığı da elbette başka olacaktı. Teknolojinin gelişimi dolandırıcılara da birçok yeni imkan tanıdı ve bu durum istatistiklere de yansıdı. Global Anti-Scam Alliance ve ScamAdviser’ın yıllık olarak yayımladığı ve Twente Üniversitesi’nden akademisyenlerin de katkıda bulunduğu Dolandırıcılığın Küresel Durumu raporunun 2023 edisyonunda 43 ülke incelendi.
Davalar yüzde 158 arttı
Buna göre dolandırıcılık nedeniyle küresel kayıp 1 trilyon 260 milyar dolar. Bu meblağ da küresel gelirin yüzde 1.05’ine karşılık geliyor. Katılımcıların yüzde 25’i dolandırıcılık hakkında şikayette bulunmanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini düşünürken sadece yüzde 7’si dolandırıldığı miktarı telafi edebilmiş. Türkiye özelinde ise Adalet Bakanlığı’nın bu yıl yayımladığı 2022 Adalet İstatistikleri’ne göre 2015’e göre ceza mahkemelerinde söz konusu yılda açılan dolandırıcılık davaları yüzde 158 arttı. Öyle ki, gelinen noktada devlet kurumlarının isimleri bile dolandırıcılık aracı olarak kullanılmaya başlandı.
Doğal gazdan kar vaadi
Türkiye’nin son birkaç yıllık süreçte ivmelenen doğal gaz keşifleri ve sondaj hamleleri sonrası çeşitli sosyal medya platformlarında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Boru Hatları İle Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ) ile Togg logolarının kullanıldığı reklamlar görülmeye başlandı. Bu reklamlarda Türkiye hükümetinin bu doğal gaz şirketlerinin hisselerini halka arz edeceği söyleniyor, yatırılan meblağın 3-4 katı oranında ilk kar vaat ediliyordu. Hatta bazı sitelerde var olan haber kanallarının logolarının kullanıldığı video görüntüleriyle var olmayan bu hisse satışı gerçekmiş gibi lanse ediliyordu.
“Halka arz mümkün değil”
Bu reklamlarda ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan başlayarak oğlu Bilal Erdoğan, damadı Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, TPAO Yönetim Kurulu Başkanı Melih Han Bilgin, aktör Çağatay Ulusoy ve BOTAŞ’ın o dönemki genel müdürü Fazıl Şenel gibi isimlerin fotoğrafları kullanılıyordu. Durum öyle bir boyuta ulaştı ki BOTAŞ, TPAO ve Togg konu hakkında defalarca kez açıklama yapmak zorunda kaldı. BOTAŞ ve TPAO halka açık şirketler değil kamu kurumları olduğundan halka arzın mümkün olmadığı dile getirildi.
QR kodla dolandırıcılık
Togg tarafından yapılan açıklamada ise bu tür vaatlerin gerçeği yansıtmadığı ve itibar edilmemesi gerektiği belirtildi. Kamu kurum ve kuruluşlarının isimleri kullanılarak internet üzerinden yapılan dolandırıcılıklara ek olarak bir de işi fiziksel dünyada yürütenler de var. İSPARK 20 Ekim günü sosyal medya hesabından insanı hayrete sürükleyen bir açıklama yaptı. Bu açıklamaya göre İstanbul’da son günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İSPARK’ın logolarını kullanarak dolandırıcıların ürettiği QR kodlarda “Park borcunuzu ödemek için QR kodu taratınız” yazıyordu.
Erişim engeli getirildi
Dolandırıcılar bu sahte kodları araçlara yapıştırıyordu. Aracın sahibi söz konusu etiketleri gördüğünde borçlu olduğunu düşünüp ödeme yapmak istiyor ve QR kodu okutarak işlemi gerçekleştiriyordu. Ancak işin aslı İSPARK’ın QR kodla ödeme gibi bir uygulaması yoktu. İSPARK’a aitmiş gibi bir görünüm verilen ödeme sayfasından aktarılan para doğrudan dolandırıcılara gidiyordu. İSPARK konu hakkında İstanbulluları uyardı ve ilgili siteye erişim Sulh Ceza Hakimliği kararıyla engellendi.
100 milyonluk vurgun
Teknolojinin getirdiği nimetlerin sınırı yok. Hatta o seviyeye vardı ki 100 milyon TL’yi aşan miktarda para toplayıp ortadan kaybolmak mümkün. Kıvanç ve Beril Talu çifti reklamcılık sektöründe tanıştı. Kıvanç sonrasında kariyerini oyunculuk ve influencer’lık üzerine bina ederken eşi Beril de prodüktörlükle ilgilenmeye başladı. Var Böyle Şeyler adlı Instagram hesaplarında yaklaşık 1 milyon takipçileri vardı. Çift şöhretlerinden de faydalanarak reklam filmi çekeceklerini ancak prodüksiyon için bütçeye ihtiyaçları olduğunu söyledi.
1.5 kat kar vaat ettiler
Ponzi sistemini andıran düzende mağdurlara yatırdıkları paranın en az 1.5 katı oranında kar vaat ediliyordu. Her ponzi’de olduğu gibi Talu çiftinin kurgusunda da güven tesis etmek adına kendilerine verilen paralarla diğer insanlara vaat edilen karlar ödendi. En sonunda çift, Beylerbeyi’ndeki evlerinde içlerinde dolandırdıkları kişilerin de olduğu bir gruba adeta veda partisi verip 100 milyon TL’yi aşkın parayla sırra kadem bastı. Ev alıp Portekiz’e yerleşmeyi planlarken çocuklarının vize işlemleri geciktiğinden Gürcistan’a kaçtığı iddia edilen çift hakkında soruşturma sürüyor.
Romantizm dolandırıcılığı
Dolandırıcılık elbette Türkiye’yle sınırlı değil... Hatta bu konuda daha vahim durumda olan ülkeler var. FBI verilerine göre ABD’de 2022 yılında internet dolandırıcılığı toplam 3.3 milyar dolar zarara yol açtı. Bu da önceki yıla göre yüzde 127’lik bir artışa denk geliyor. Bunun 739 milyon dolarlık kısmı ise mağdurun sahte bir kimlikle kandırılarak dolandırıldığı “romantizm dolandırıcılığı”ndan kaynaklı. Türkiye’de böyle bir klasifikasyon bulunmuyor.
Yüzde 1’i Türkiye’den
İngiltere’deki University College of London’dan araştırmacılar The Geography of Online Fraud başlıklı çalışmalarında çevrim içi romantizm dolandırıcılığının haritasını çıkardı. Kaynak olarak romantizm dolandırıcılığına başvuranların IP adreslerini ifşa eden scamdigger.com web sitesine başvuran araştırmacılar 5 bin 402 IP adresinden 50’sinin Türkiye’den olduğunu saptadı. Bu da toplam verinin yüzde 1’ine tekabül ediyor. Ayrıca bu noktada VPN kullanımı faktörü de göz ardı edilmemeli. Makalenin yazarları ülkeye göre dolandırıcıların teknik ve hedef bölgelerinin de farklılaştığını söylüyor.
Türk dolandırıcıların hedefi
ABD ve Almanya
Örneğin İngiltere’deki dolandırıcıların yalnızca yüzde 9’u İngiltere’den hedefler seçerken geri kalanların hemen hemen tümü ABD’li kullanıcıları tuzağa düşürme peşinde. Türkiye’dekiler de ABD ve Almanya’yı hedef olarak seçiyor. Ukrayna ve Rusya’ya gelindiğinde durum farklılaşıyor: Genelde kendi ülkelerindeki insanları dolandırmayı tercih ediyorlar. Türkiye’deki sahte profillerin yaş ortalaması 46 olarak görünüyor. Dolandırıcıların iştigal ettiklerini en çok dillendirdiği meslek askerlik. Ve büyük bir çoğunluk muhatabına medeni durumunun boşanmış olduğunu söylüyor.
Güvenlik yeterince gelişmiyor
İstanbul Emniyeti Mali Suçlarla Mücadele Şubesi müdürlüğünden emekli Furkan Sezer teknoloji ilerledikçe her şeyin dijitalleştiğini, şifrelerin ve kullanıcı adlarının arttığını söyleyerek sözlerine başlıyor. “Teknoloji geliştikçe bu yollardan illegal maddi gelir sağlayan insanlar da yöntemlerini geliştiriyor ama güvenlik sistemleri buna paralel ilerlemiyor. Aynı oranda gelişmiyor. Yakın zamanda kimlik bilgilerimizin çalındığına dair iddialarla karşılaştık. Bunun teyidi de yurt dışı hatlardan ‘Bizimle çalışmak ister misiniz’ şeklinde Türkçe gönderilen mesajlar oldu. Kimlik bilgimizden banka hesaplarımıza neredeyse tüm bilgilerimiz dijital ortamlardayken tehlikeye de açık oluyoruz.”
Önlemler arttırılmalı
Sezer’e göre hem bilgilerimiz art niyetli kişilerin eline geçebilir hem konuşmalarımız, fotoğraflarımız şantaj unsuru olarak kullanılabilir hem de iletişimde olduğumuz kişilerin bizim kimliğimiz aracılığıyla dolandırılması kolaylaşabilir. Peki bunun önüne nasıl geçilir? Yanıtı şu şekilde: “Şirketler, platformlar ve bankalar güvenliğin arttırılması yönünde adımlar atmalı. İkinci olarak bizim platformları kullanırken güvenilirliklerine dikkat etmemiz gerekli.”
Cezalar ne uygulanabilir ne ağır
Sezer’e göre sosyal medya artık faydalı olarak kullanılmaktan çok zarar verici bir hal aldı. Influencer sıfatını kullanan kişilerin kolayca dolandırıcılığa girişmesi de bunun ispatı. Şöyle açıklıyor: “Gerçekliğin ortadan kalktığı garip bir mizansende yaşıyoruz. Her şey dijitalde. Dolayısıyla insanlar bir anda çok geniş kitlelere hitap edebiliyor. Buradaki en kritik nokta şu: ABD ve İngiltere gibi ülkelerde finansal suçlara yönelik cezalar daha uygulanabilir ve daha ağır.” Sezer Türkiye’deki cezaların ise hem uygulanabilir hem ağır olmadığını, hem de bu davalarda sürecin çok uzun olduğunu söylüyor. Çözüm ise cezaların daha ağır ve uygulanabilir olmasından geçiyor.
Ekonomi ulusal güvenlik meselesi
Güzellik salonları üzerinden kara para aklayan Dilan-Engin Polat çiftini de Sezer’e sorduk. Güzellik salonu bu noktada tercih edilen bir metot. Peki neden? Sezer şöyle yanıtlıyor: “Piyasaya bir güzellik salonu bünyesinde Furkan Sezer markasıyla kozmetik bir ürün sürdüğümü düşünelim. Bu ürün başka yerde yok. Muadili yok. Bunu 1 TL’ye mal edip 100 bin TL’ye satmış gibi gösterebilirim ve denetlemeler sırasında muadili olmadığından kimse de bir şey diyemez. Çünkü bana özel bir ürün bu. Ayrıca ürünlerin sirkülasyonu çok ve temiz para ile kirli parayı aklayabilmenize yardımcı oluyor. Bu yüzden çok tercih ediliyor.” Sezer sözlerini şöyle bitiriyor: “Ekonomik güvenlik bir ulusal güvenlik meselesidir. Ekonomik güvencesi olmayan ülkeler de sağlam ve güven içinde bir ortamda yaşayamaz. Finansal sistemin bu yönde yeniden dizayn edilmesi gerekiyor.”