Almanya Başbakanı Friedrich Merz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Berlin'de gerçekleşecek buluşmalarında sıcak bir atmosfer sergilemeye hazırlanıyorlar. Merz'in göreve başladığı mayıs ayında Paris'e yaptığı ziyaret ve "Avrupa için yeni bir Fransız-Alman başlangıcı" sözü, ikilinin kişisel bağlarının güçlü olduğu izlenimini pekiştiriyor. Alman ve Fransız yetkililer de ilişkilerdeki bu "yepyeni atmosferden" ve "yeniden keşfedilen Fransız-Alman makinesinden" bahsediyor.
Ancak bu olumlu hava ve deregülasyon ile göç gibi alanlarda artan işbirliğine rağmen, liderler arasındaki rahatsız edici bir gerçek giderek daha belirgin hale geliyor: Bir zamanlar Avrupa Birliği'nin motoru olan Fransız-Alman ekseninin vaat edilen bu yeni başlangıcı, savunmadan ticarete kadar uzanan çözümsüz bölünmelerle şimdiden teklemeye başladı.
Ortak zeminler ve derin ayrılıklar
Merz ve Macron'un iş dünyası yanlısı eğilimler ve daha az devlet müdahalesi isteği gibi konularda birçok ortak noktası var. Nükleer enerji konusunda da yakınlaşan ikili, Almanya'nın nükleer enerjiyi yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak sınıflandırmaya yönelik uzun süreli muhalefetinden vazgeçmeye hazırlandığı sinyallerini verdi. Ayrıca, Avrupa'ya gelen sığınmacı sayısını hızlı bir şekilde azaltma konusunda da giderek daha fazla aynı çizgide buluşuyorlar. Fransa'nın nükleer caydırıcılığının Avrupa'nın daha geniş güvenliğine nasıl katkıda bulunabileceği de potansiyel bir işbirliği alanı olarak masada.
Ancak ticaret ve savunma konularındaki temel anlaşmazlıklar giderilebilmiş değil. Politico'ya konuşan Alman milletvekili Roland Theis'e göre, "gerçekten ilerleme kaydedebilmek için Almanya ve Fransa'nın çözmesi gereken iki ana sorun var."
Savunma ve ticaret: İki kilit nokta
Savunma alanındaki ayrılıklar, bu ayın başlarında ABD Başkanı Donald Trump'ın Avrupalıların Ukrayna'ya Amerikan yapımı silah tedarik etmesi yönündeki Alman girişimini desteklemesiyle netleşti. İskandinav ülkeleri ve Birleşik Krallık bu planı desteklerken, Fransa, Macron'un Avrupa'nın daha fazla silahı yerel olarak üretmesi ve ABD'ye olan bağımlılığı azaltma yönündeki uzun süredir devam eden tutumuna uygun olarak buna karşı çıktı. Fransa ve Almanya arasındaki anlaşmazlıklar, bloğu Amerikan F-35'lerine daha az bağımlı hale getirecek yeni nesil bir savaş uçağı geliştirme Avrupa projesini de raydan çıkarmakla tehdit ediyor.
Ticaret alanındaki derin ayrılıklar da devam ediyor. Merz, Alman endüstrilerini özellikle sert vuran Trump tarife savaşlarını sona erdirmek için AB'nin ABD ile hızlı ve basit bir ticaret anlaşması yapmasını istiyor. Fransızlar ise daha sert bir yaklaşım ve daha iyi şartlar için bastırıyor. Merz'in dünyanın diğer bölgeleriyle serbest ticaret anlaşmaları yapma çabaları, Macron'un küçük ama siyasi olarak güçlü tarım camiasını yeni et ithalatından koruma endişesi nedeniyle Fransa'nın Güney Amerika'nın Mercosur ticaret bloğu ile yapılacak bir AB anlaşmasına direnmesiyle karşılaşıyor. Alman milletvekili Theis'e göre, bu farklılıkları gidermenin tek yolu, Almanların savunmada Fransızlara yaklaşması ve Fransa'nın ticarette Almanlara yaklaşması.
Aşırı sağ bastırıyor
Uzmanlara göre, hem Macron hem de Merz, ittifakı ileriye taşımak için kendi ülkelerindeki önemli seçmen tabanlarını memnuniyetsizliğe uğratmak zorunda kalacaklar. Alman Dış İlişkiler Konseyi'nden Jacob Ross, "Şansölye ve Cumhurbaşkanı bir ikilemde" diyor ve ekliyor: "Dış politikada ilerleme kaydetmek için iç politikada fedakarlık yapmaları gerekiyor."
Ancak uzlaşma için açılan fırsat penceresi, her iki liderin de benzer iç siyasi baskılarla – özellikle aşırı sağ partilerin artan etkisiyle – karşı karşıya kalması nedeniyle yakında kapanabilir. Almanya'da aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD), artık ülkenin parlamentosundaki en büyük muhalefet gücü haline gelerek Merz'i yurtiçi sorunları çözmek yerine yurtdışında vakit geçirmeyi tercih etmekle eleştiriyor.
Fransa'da ise aşırı sağcı Ulusal Cephe, diğer tüm partilerin çok önünde, yüzde 36 ile anketlerde önde gidiyor. Bu durum, liderlerin iç siyasi kaygıları ile Avrupa'nın geleceği için stratejik ihtiyaçları arasında giderek zorlaşan bir denge kurmak zorunda kalacaklarını gösteriyor.
Kaynak: Gazete Oksijen
