Napoli'nin en işlek caddelerinden Via dei Tribunali, restoranlar ve dükkanlarla dolup taşarken, yan sokaklardan birinde Pulcinella’nın bronz heykeli yer alıyor. Şehirle özdeşleşmiş bu maskeli kurnaz karakter, turistlerin uğradığı uğur ritüellerinden biri haline gelmiş durumda. Yoğun sezonda, heykelin burnunu ovuşturmak isteyen turistlerin kuyrukları yarım kilometreyi bulabiliyor.
Politico'nun haberine göre, yerel halk bu geleneğin sahte olduğunu biliyor. Heykel, yalnızca 2010’larda dikilmiş ve Neapolitanlar tarafından uzun süre göz ardı edilmişti. Son yıllarda sosyal medya etkisiyle “folklorik” bir hikâye uyduruldu ve turistler, Napoli’ye gelmeden bu ritüeli gerçekleştirmeden dönmeyi eksik saymaya başladı. Ortaya, yerel halkı olmayan yerel bir gelenek ve İtalya’daki aşırı turizmin şehirlerde yarattığı paradoks çıkmış oldu.
Sosyolog ve aktivist Francesco Calicchia, Sanità mahallesinde yaşayıp çalışıyor ve şunları söylüyor:
“Napoli’nin tarihi merkezi ölü. Bu sokaklar artık mahalle değil. Neapolitan kalmadı, gerçek hayat kalmadı. Buralar, açık hava alışveriş merkezlerine dönüştü.”
Via Foria’da kahvesini yudumlarken, ortada bavul çeken gömleksiz bir adamı fark etti. Calicchia, “Sorun şu ki, bu tür bir turizm yönetilmiyor, kontrol edilmiyor,” diyor.
Konut krizi çıktı, yerel halk dışlandı
Turizmin Napoli üzerindeki en somut etkilerinden biri, konut piyasasındaki dönüşüm. Belediye meclis üyesi Chiara Capretti, şunları belirtiyor:
“Kısa süreli kiralamalar, Napoli’de patlama yaptı. Bazı işçi sınıfı bölgelerde üç evden biri artık kısa süreli kiralamada”
Yerel halk evlerinden çıkarılıyor. İnsanlar, işlevsizleşen kiralar ve devlet destekli projelerle evlerinden edilerek kısa süreli kiralamalara yer açmak zorunda bırakılıyor. Giuseppe Giglio da bunlardan biri:
“Ev sahibim daireyi bir yatırım projesine dönüştürdü. Sabah kalktığımda işçiler gaz borularını söküyordu. Her şeyimi kaybettim, bir süre arkadaşlarımda kaldım, sokakta kaldım.”
Giglio’nun binasında dört katlı yapının üç katı kısa süreli kiralamaya dönüştürülmüş durumda. Capretti, şehir merkezinde yaşayan yaşlı Neapolitanların bile sokakların kalabalığı yüzünden evlerine ulaşamadığını anlatıyor.
Kazançların hepsi yurtdışı veya kuzeye gidiyor
Avella’ya göre Airbnb’nin büyük kısmı, birden fazla mülke sahip zengin sahiplerin elinde.
“Paranın yerel olarak yeniden dağılımı yok. Napoli, İtalya’nın kartpostalı olarak kullanılıyor; kazançlar ise kuzeye veya yurtdışına akıyor.”
Bazı bölgelerde, şirketler tarihi binaların cephelerini reklam alanına çeviriyor. Lavazza örneğinde olduğu gibi, merkezi Rione Sanita’da bir binaya mural (duvar resmi) yapılıyor, QR koduyla şirket sitesine yönlendiriliyor.
Gerçeklik algısı kayboldu
Turistler Napoli’nin otantik sokaklarını, kültürünü ve yerel halkın sıcaklığını görmek istiyor. Ancak artan kiralar ve turist yoğunluğu, bu otantikliğin kaybolmasına yol açıyor.
Via Toledo’daki restoran yoğunluğu, Pironti kitapçısının kapanıp tavernaya dönüşmesi ve sokaklarda atık yığılması, sosyal ve fiziksel alanı bozuyor. Belediye ve aktivistler, bu sorunları çözmek için bazı kısıtlamalar getirmiş olsa da etkisi sınırlı.
Dini ve kültürel hayatın dönüşümü
Turizm dini mekanları ve toplulukları da etkiliyor. Kiliseler, turistler için cazibe merkezi haline gelirken ibadet ve topluluk hayatı merkezden uzaklaşıyor. Genç nesiller ekonomik sebeplerle şehir merkezinden uzaklaşıyor, kültürel etkinlikler ve dini pratikler yeni bir rol kazanıyor: sosyal hizmet sağlayıcısı.
Kültürel etkinlikler artık turistlere yönelik, ücretsiz etkinlikler ücretli hale geliyor. Avella, turistlerin bile bazı konulardan şikâyet etmeye başladığını belirtiyor:
“Gıda işletmelerinin çokluğu ve ticari hayatın dengesizliği artık turistlerin bile dikkatini çekiyor.”
Calicchia, sözlerini şöyle bitiriyor:
“Turizm sonsuza kadar bu seviyede kalmayacak. Politik bir plan ve plan B olmadan, kontrolsüz turizm ciddi riskler taşıyor.”
Kaynak: Gazete Oksijen