ile Beyaz Saray arasında yeni bir denge kurabileceği izlenimini vermişti. Ancak henüz 150 günü bile dolmadan, Trump da seleflerinin düştüğü aynı tuzağa yakalanmış görünüyor.
Trump'ın başlangıçta Netanyahu’nun saldırgan askeri planlarını dizginleyeceği yönünde beklentiler varken, geldiğimiz noktada İsrail Başbakanı'nın ABD’yi, İran’ın uranyum zenginleştirme tesislerini hedef alan doğrudan bir hava saldırısına sürüklediği görülüyor.
İsrail’in başlattığı saldırılar dizisine Washington’un engel olamaması, ABD’yi adım adım çatışmanın bir parçası haline getirdi. Şimdi ise ABD, potansiyel İran misillemesine karşı alarm durumuna geçmiş durumda ve geniş çaplı bir savaş ihtimali masada.
Şabat Günü zorlaması
Trump’ın Ortadoğu özel temsilcisi Steve Witkoff, yemin töreninden yalnızca birkaç gün önce İsrail’e giderek Şabat günü Netanyahu ile görüşme talep etmiş, Gazze’de Hamas’la ateşkes müzakereleri yapılması yönünde baskı kurmuştu. O dönem, bu agresif diplomasi tarzı “Trump faktörü” olarak tanımlanmış; ABD başkanının öngörülemezliği ve “anlaşma yapma becerisi”, İsrail Başbakanı üzerinde dengeleyici bir unsur olarak görülmüştü.
Trump’ın başkanlığının ilk aylarında, bazı İsrail eleştirmenleri, onun Netanyahu’nun etkisine direnebileceğini öne sürmeye başlamıştı. Ancak bu denge, ABD’ye ait B-2 bombardıman uçaklarının İran’daki nükleer hedefleri vurmasıyla tamamen değişti.
Küresel savaşın eşiği
Trump’ın 2020 kampanyasında sıkça dile getirdiği “yeni savaşlara girmeme” ve “Amerikan askerini eve döndürme” söylemi, ikinci döneminin henüz başında buharlaşmaya başladı. MAGA hareketine mensup, içe kapanmacı kadroların yerini daha 'şahin sesler' almaya başladı.
İran’a yönelik saldırıların ardından kamuoyunun karşısına çıkan Trump, Netanyahu’yla arasında sorun olduğu yönündeki iddiaları yalanladı. ABD ile İsrail’in “uyum içinde hareket ettiğini” vurgulayarak, Tel Aviv’in tek taraflı davrandığı yönündeki eleştirileri reddetti ve şöyle dedi:
'Başbakan Bibi Netanyahu’yu tebrik ediyorum. Belki de hiçbir ekibin daha önce göstermediği kadar uyum içinde çalıştık. İsrail için korkunç bir tehdidi ortadan kaldırmak adına büyük bir adım attık.'
Oysa daha önce Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İsrail’in İran’daki hedeflere yönelik saldırılarını “tek taraflı” olarak nitelendirmiş ve ABD’nin bu saldırılara katılmadığını vurgulamıştı.
ABD ile İsrail aynı çizgide: Netanyahu'dan jet hızında tebrik
Artık ABD, İsrail’in saldırılarını tamamen sahiplenmiş ve doğrudan müdahil olmuş durumda. Bu da bölgedeki gerilimin daha da tırmanabileceği anlamına geliyor.
Trump, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda Fordow, Natanz ve İsfahan’daki uranyum zenginleştirme tesislerine yapılan saldırıların “tek seferlik” olduğunu savundu. İran’a, doğrudan ABD hedeflerine saldırması durumunda yeni misillemelerin yapılacağı uyarısını da açıkça verdi.
Ancak Trump yönetiminin içerisinden bile uyarılar geliyor. ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, İran’ın karşılık vermesi halinde bu sınırlı operasyonun kolaylıkla uzun vadeli bir çatışmaya dönüşebileceğini belirtti.
Trump şu anda hem sertlik yanlısı bir duruş sergiliyor hem de uzun vadeli savaştan kaçınabileceğini iddia ediyor. Ancak İsrail cephesi çoktan netleşmiş durumda. Netanyahu, Trump’a doğrudan teşekkür ederek, bu saldırının “tarihi değiştireceğini” söyledi ve ekledi:
'Başkan Trump’ı tebrik ediyorum. İran’ın nükleer tesislerini hedef alma kararı, Amerika’nın kudreti ve adalet duygusuyla verilmiş cesur bir karardır'
Kaynak: Gazete Oksijen