Charlie Hopkins, Amerika'nın en ünlü hapishanelerinden birinde geçirdiği üç yılı düşündüğünde, en çok hatırladığı şey “ölüm sessizliği”.
1955 yılında Hopkins, diğer hapishanelerde sorun çıkardığı için San Francisco açıklarındaki izole bir adada bulunan ünlü Alcatraz Hapishanesi'ne, adam kaçırma ve soygun suçlarından 17 yıl hapis cezası çekmek üzere gönderildi.
Adadaki hücresinde geceleri uykuya dalarken duyduğu tek ses, geçen gemilerin düdük sesiydi. “Bu yalnız bir ses” diyor Hopkins ve ekliyor: “İnsana Hank Williams’ın o şarkısını hatırlatıyor: Öylesine yalnızım ki ağlayabilirim.”
Şu anda 93 yaşında ve Florida’da yaşayan Hopkins, San Francisco Ulusal Arşivleri’nin ona muhtemelen hayatta kalan son Alcatraz mahkumu olduğunu söylediğini belirtti. BBC bu bilgiyi bağımsız olarak doğrulayamadı. Bu hafta BBC’ye verdiği röportajda, Hopkins 1996 yapımı The Rock filmine de konu olan Alcatraz’daki yaşamını anlattı. Burada gangsterlerle arkadaşlık kurduğunu ve başarısız bir kaçış planına yardım ettiğini söyledi.
Alcatraz onlarca yıl önce kapanmış olsa da, ABD Başkanı Donald Trump yakın zamanda burayı federal bir hapishane olarak yeniden açmak istediğini söyledi.
Hopkins 1955'te, Atlanta’daki bir tesisten yüksek güvenlikli Alcatraz’a transfer edildiğinde, hapishanenin temiz ama sade olduğunu hatırlıyor. O dönemde radyo yoktu ve kitap da çok azdı. Hopkins zamanının bir kısmını temizlik yaparak geçiriyordu. Alcatraz’ın zeminlerini süpürüyor ve “parlayana kadar” cilalıyordu.
Al Capone ile birlikteydi
1952’de Florida, Jacksonville’de soygun ve adam kaçırmalara karıştığı için hapse gönderildi. Engelleri aşmak ve araç çalmak amacıyla insanları rehin aldıkları bir grubun üyesiydi. Alcatraz’da Hopkins’in komşuları arasında bazı kötü şöhretli isimler de vardı. 30 yıl boyunca birçok şiddet suçlusuna ev sahipliği yapan hapishanede, Al Capone “Alcatraz’ın Kuşçusu” olarak bilinen katil Robert Stroud ve suç örgütü lideri James “Whitey” Bulger gibi isimler bulunuyordu. Bu nedenle Alcatraz birçok film ve televizyon yapımına konu oldu.
Deniz savunma kalesiydi
San Francisco’nun 2 km açığında, soğuk ve güçlü akıntılarla çevrili 22 dönümlük bir ada olan Alcatraz, başlangıçta bir deniz savunma kalesiydi. 20. yüzyıl başında askeri hapishane olarak yeniden inşa edildi. 1930'larda ise Adalet Bakanlığı tesisi devralarak dönemin yaygın organize suçlarıyla mücadele amacıyla federal hapishaneye dönüştürdü.
Hopkins, yüksek güvenlikli ortamda bile yine de sorun yaşadığını ve hapishanenin “D Bloğu” olarak bilinen, kuralları çiğneyen mahkumların neredeyse hiç dışarı çıkamadığı hücre hapsine birçok kez gönderildiğini söyledi.
Kaçma girişimleri
Oradaki en uzun süresi diğer birkaç mahkumla birlikte, kötü şöhretli banka soyguncusu Forrest Tucker’ın da dahil olduğu bir kaçış girişimine yardım ettiği için oldu. Elektrik atölyesinden testere bıçakları çalarak mahkumların mutfaktaki demir parmaklıkları kesmelerine yardım ettiğini belirtti.
Ancak plan başarısız oldu ve gardiyanlar testere bıçaklarını diğer mahkumların hücrelerinde buldu. Ama bu, mahkumlardan birini durdurmadı.
1956’da Tucker, böbrek ameliyatı için hastaneye götürüldüğünde, gardiyanların ayak kelepçesini çıkarması için bileğine kalem sapladı. Ardından röntgen çekimine götürülürken hastane görevlilerini etkisiz hale getirip kaçtı.
Saatler sonra, hastane önlüğüyle bir mısır tarlasında yakalandı.
Güvenlik zaman içinde artmış
Yıllar içinde daha fazla mahkum kaçmaya çalıştıkça, yetkililer güvenliği artırdı, diyor Hopkins ve ekliyor: “1958’de oradan ayrıldığımda, güvenlik öylesine sıkıydı ki neredeyse nefes alamıyordun.”
Ulusal Park Servisi’ne göre, yıllar boyunca toplamda 36 mahkumun karıştığı 14 ayrı kaçış girişimi yaşandı.
En ünlülerinden biri, Frank Morris ile Clarence ve John Anglin kardeşlerin 1962 Haziran’ındaki kaçışıydı. Yataklarına kağıt hamurundan kafa maketleri koyarak havalandırma kanallarından kaçtılar. Bir daha bulunamadılar, ancak FBI onların adayı çevreleyen soğuk sularda boğulduğu sonucuna vardı.
Bir yıl sonra, hükümet adadaki tesisin işletme maliyetinin çok yüksek olduğunu belirleyerek hapishaneyi tamamen kapattı.
Günümüzde, milyonlarca ziyaretçi çeken ve park ortaklarına yılda yaklaşık 60 milyon dolar (yaklaşık 45 milyon sterlin) gelir sağlayan halka açık bir müze.
Bina harap durumda
Bina harap durumda: boyaları dökülmüş, borular paslanmış, daracık hücrelerdeki tuvaletler parçalanmış. Ana bina 1907’de inşa edilmeye başlandı ve yüzyılı aşkın süre doğa koşullarına maruz kaldığı için artık yaşanabilir olmaktan çok uzak.
“Çok güçlü, çok etkileyici”
Ancak Trump bu hafta yaptığı açıklamada, ülkenin “en acımasız ve şiddet yanlısı suçluları” için adadaki hapishaneyi yeniden açmak ve genişletmek istediğini söyledi. Alcatraz “çok güçlü, çok etkileyici” bir şeyi, yasa ve düzeni temsil ediyor, dedi Trump.
Fakat uzmanlar ve tarihçiler, Trump’ın bu önerisinin gerçekçi olmadığını, tesisi onarmanın ve günümüz standartlarına uygun hale getirmenin milyarlarca dolara mal olacağını belirtti.
Hopkins de aynı fikirde: “Bu inanılmaz derecede pahalı olurdu” dedi. “O zamanlar kanalizasyon sistemi direkt okyanusa giderdi” diye ekledi.
Başkanın önerisinin ciddi olduğuna inanmıyor
Hopkins, Alcatraz kalıcı olarak kapanmadan beş yıl önce ayrıldı. Missouri, Springfield’da bir hapishaneye nakledildi ve burada davranışlarını düzelten, psikolojik sorunlarını iyileştiren ilaçlar aldı.
Ancak Trump yanlısı olan Hopkins, başkanın önerisinin ciddi olduğuna inanmadığını söyledi.
“O yeri gerçekten açmak istemiyor” dedi Hopkins. Trump’ın kamuoyuna suçluları ve yasa dışı yollarla ülkeye girenleri cezalandırmakla ilgili bir mesaj vermeye çalıştığını ekledi.
1963’te tahliye edilen Hopkins, önce bir dinlenme tesisinde ardından çeşitli işlerde çalıştı. Florida’ya geri döndü, şu anda bir kızı ve torunu var. Alcatraz’daki yaşamı ve işlediği suçlar üzerine onlarca yıl düşündükten sonra, yaklaşık yarısı sorunlu davranışlarını anlatan 1000 sayfalık bir anı kitabı yazdı.
Kaynak: Gazete Oksijen