Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından ortaokul ve liselerde seçmeli dersler kapsamına alınan Türk sosyal hayatında aile dersinin müfredatı hazırlandı. Toplam 72 saatlik öğretim programını içeren bu seçmeli dersle öğrencilerin aile kavramını ve ailenin toplumdaki önemini anlamaları hedefleniyor. Dersin lise müfredatında, “toplumsal bir kurum olarak aile”, “tarihsel süreçte Türk aile yapısı”, “Türk aile yapısında değişim ve dönüşüm”ve“Türk aile yapısının karşılaştığı güncel sorunlar” olmak üzere 4 ünite yer alıyor. Tarihsel süreçte Türk aile yapısı ünitesi kapsamındaysa okutulacak beş eser dikkat çekti. Programa göre, Dede Korkut Hikayeleri, Divanu Lügati't-Türk, Kutadgu Bilig, Atabetü'l- Hakayık ve Divan-ı Hikmet eserlerinden derste örnek metinler okutulacak. Bu noktada, “2023 yılında aile yaşamı, 11. ve 12. yüzyıllara ait eserlerle anlatılabilir mi”sorusu kafaları kurcalıyor. Uzmanlara, aile kavramı için örnek gösterilen bu eserlerin nasıl bir aile yapısı yansıttığını sorduk.
Eserler birbirlerinden çok uzak
Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatice Şirin seçilen eserlerin öncelikle birbirilerinden çok farklı, uzak metinler olduğunu söylüyor: “Kültür tarihi açısından birbirleriyle ilişkileri yok. Divanu Lügati't-Türk, Kutadgu Bilig ve Atabetü'l- Hakayık, Batı Türkistan dediğimiz, bugünkü Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan’ın bir kısmını içine alan bir coğrafyada yazıldı. O dönemde Türkler daha yeni İslamiyet’e geçmişlerdi. İslamiyet yeni yeni öğreniliyor, biraz da propagandası yapılıyordu. Dede Korkut Hikayeleri ise bu eserlere çok uzak.Anadolu’da, 5 bin kilometre uzaklıkta, önceden söylenenlerin 14.yüzyılda yazıya geçirildiği bir metinden bahsediyoruz. Farklı toplum yapıları, farklı komuşuluklar, farklı kültürler var. Yani modern devirde elmayla armut birbirine karıştırılmış.”
Fikir kızların çabucak evlendirilmesi
Şirin, bu eserlerin arasından Kutadgu Bilig ve Dede Korkut Hikayeleri’nde aile yapısına ilişkin örnekler bulabileceğimizin altını çiziyor ve ekliyor: “Yusuf Has Hacib diller bilen, kültürlü, donanımlı biri olmasına rağmen eserde kadınlara yönelik bazı ifadeler bugün kabul edilebilir değil. Örneğin, kadının evlenmesiyle ilgili “kızları fazla evde tutma, fazla evde tutma durumunda onlara mezar hazırla daha iyi” gibi ifadeleri var. Kadınlar çabucak evlendirmeli, kadına fazla güvenilmemeli gibi fikirler de yer alıyor. Ya da, çocukları dayakla ve sopayla eğitmenin doğru bir metot olduğunu öğütleyen kısımlar mevcut. Bunlar o dönemde kabul edilen olgulardı. Avrupa’da da yazılan eserlerde bu örneklere rastlıyoruz. Aslında Orta Çağ monarşik rejimlerinin ortak fikirleri denebilir. Tabii 2023’te aile yapısı dersinde okutmak ne kadar doğru tartışılır.”
Kadın hayatın içinde
Dede Kokut Hikayeleri’nde ise diğer eserlerin aksine, kadının özellikle sosyal hayattaki yerinin vurgulandığını, Şirin “Dede Korkut Hikayeleri Eski Türklerde yani İslam öncesi dönemde kadının sosyal yaşamdaki yerinin daha etkin olduğunu gösteriyor. Bu kapsamda, İslamiyet öncesi Türklerin yaşamında kadının yerini, özgürlüğünü göstermesi açısından da önemli bir metin. Bu hikayelerde kadınları hayatın içinde görüyoruz, ata biniyor, silah kuşanıyorlar, yeri geldiğinde evlerini, ailelerini koruyor, savaşıyorlar” şeklinde açıkladı.
Şu anki yapıdan çok da farklı değil
Hacettepe Üniversitesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülnaz Çetinkaya ise Dede Kokut Hikayeleri’ndeki aile temsilinin şu anki modern aile yapısından çok da farklı olmadığını ekliyor: “Kadınlar sadece iç dünyada değil, dış dünyada da varlar. Kadın “ocağın sahibi” olarak görülüyor, yani evin merkezinde konumlanıyor. Genel olarak hikayelerde kadın ve erkeğin eşit olduğunu görüyoruz.”
Çocukla ilgili kısımlar tartışılır
Öte yandan, çocuklarla ilgili kısımların pedagojik olarak tartışmaya açık olduğunu vurgulayan Çetinkaya, “Toplumda kızı olan al otağa, oğlu olanlar ak otağa, çocuk sahibi olmayanlar ise kara otağa yerleşiyordu. Yani toplumda çocuk sahibi olamama bu şekilde yansıtılıyordu. Erkek çocuk önemliydi. 15 yaşına kadar erkek çocuğa isim verilmez, çocuklar ne zaman yiğitlik gösterirlerse ona göre isim alırlardı. Ayrıca, babanın toplumun etkisi altında kalıp, oğlunu öldürmeye çalıştığı bir hikaye de var. Bu açılardan çocukların aile yapısına yönelik örnek alması tartışılır” şeklinde konuştu.