06 Ekim 2024, Pazar Gazete Oksijen
Haber Giriş: 19.03.2021 06:00 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:14

ABD tahvil faizleri artıyor; peki bundan bize ne?

ABD tahvil faizleri artıyor; peki bundan bize ne?
Güldem Atabay
Bu hafta merkez bankaları haftasıydı. ABD tarafında FED’in Türkiye’de TCMB’nin para politikası kararları bekleniyordu. FED kararı beklentileri büyük ölçüde karşıladı. Bu yazı kaleme alınırken TCMB kararı henüz açıklanmamıştı. Fakat her iki ülke ekonomisinde de konu ortak: Yükselen enflasyon.   Dünyanın gözü üzerinde olan FED, “getiri eğrisi”ne müdahale edip, düzeltmeyi planlıyor. TCMB’nin derdi de yüzde 18’e doğru yönelen enflasyonunu kontrol altına almak.  Önce bizden başlayalım. Ekonomi yönetiminin amacı büyük ölçüde USD/TL’yi 7.00-7.50 bandında tutarak maliyet taraflı enflasyon baskılarını dizginlemek. Fakat TL üzerindeki baskılar hafifleyecek gibi değil. Çünkü ABD tarafında 10 yıllık tahvil faizleri arttıkça, hem gelişmekte olan piyasalara yüksek getiri peşindeki fon akımları azalıyor hem de ülkelerin CDS denen risk primi artıyor. Swaplara göre düzeltildiğinde Merkez Bankası’nın eksi 44 milyar dolar olan net döviz rezervinin hikâyesini de duymayan kalmadığına göre, TL’nin kırılganlığı tartışılmaz.   

Tahvil faizi 3 kat arttı      

TL’nin kırılganlığının nereye varacağını anlamak için; daha geçen yaz yüzde 0.5’in altında olan 10 yıllık ABD tahvil faizlerini Ağustos’tan bu yana üç katına iten dinamikleri kavramak, TL ile ilişkisini netleştirmek ve tabi FED’in tercihlerini izlemek çok önemli.  Dolar/TL’nin yeniden 8’in üzerine gidebilme potansiyeli, bir yandan TCMB’nin enflasyonla savaşına darbe vururken, bir yandan da Türkiye ekonomisinin önümüzdeki 12 ayda ödemesi gereken 180 milyar dolar dış borcu daha büyük yük haline çeviriyor.   ABD’de 1.9 trilyon dolarlık teşvik paketi hemen Nisan başında devreye girerek tüketicilerin ceplerine harcanmak üzere taze para koyacak, imalat ve sanayiye verilen destekler üretim artışına neden olacak. Biden’la ciddileşen aşılama programının yaz başında tamamlanacak oluşu ise 2020’de yüzde 3.5 daralan ABD ekonomisinde 2021’de yüzde 6.5 büyüme yaratacak. 2021’de yüzde 7 büyüyeceği tahmin edilen küresel ekonominin dinamosu Çin’in etkisiyle başta petrol ve gıda olmak üzere tüm emtia fiyatlarında artışlar çoktan başlamış durumda.  Talep, COVID-19 kaynaklı arz sıkışıklıkları ortasında yüksek hammadde fiyatlarıyla birleştiğinde sonuç: Daha yüksek enflasyon.  ABD’de çok büyük bir değişim hemen kapının ardında. 2020’yi yüzde 1.2 enflasyonla tamamlayan ülkede Haziran ayına kadar fiyat artışlarının yüzde 3.5-4 arasına çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor. ABD 10 yıllık tahvil piyasası da işte bu daha yüksek enflasyonu fiyatlamakla meşgul.  Zaten hızla yüzde 1.6’ya ulaşan 10 yıllık tahvil faizlerinin Ekim’e kadar yüzde 2’nin biraz üzerine çıkması bekleniyor. Dolar küresel para birimleri karşısında yılın son çeyreğine kadar değer kazanmaya devam edecek. Bu öngörüler gerçekleştiğinde, gelişmekte olan piyasalarda ve para birimlerinde sarsıntılar oluşacak. FED’in mesajlarını deşifre edebilmek 2021’in en kritik işi. Banka yüzde 4’e yönelen enflasyonun kalıcı olmayacağında ısrarlı ve para politikasında erken bir sıkılaştırma ile yangını körüklemeyeceğini açıkladı. Piyasaların isteği ise, satışlarla faiz artışı hızlanan 10 yıllık tahvillerde FED’in alım yaparak kaçınılmaz dalgayı yumuşatması.   Ülkeler yükselen faiz oranlarına uyum sağlamaya çalışırken, Türkiye ekonomisi bu fırtınaya yüksek enflasyon, yüksek cari açık, yüklü özel sektör dış borç ödemeleri ve tabi “olmayan döviz rezervleri” ile giriyor.  Faiz artışı böylesi büyük bir dalgaya karşı koymaya tek başına yetmez. Sorunların çözümüne odaklı ekonomi politikası, gerçek hukuk reformu ve yapıcı dış ilişkiler işte bu nedenle yaşamsal önemde artık.