26 Nisan 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 29.10.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:17

Az-çok fark etmez her tasarruf bir gün yatırıma dönüşür

FODER Başkanı Attila Köksal, tasarruf azlığı ve kısa vadeli yatırım eğiliminin Türkiye ekonomisinin önündeki en büyük sorun olduğuna dikkat çekiyor
Az-çok fark etmez her tasarruf bir gün yatırıma dönüşür

Tarih 1924, yer İtalya… Uluslararası Tasarruf Bankası Kongresi’nde 31 Ekim’in ‘Dünya Tasarruf Günü’ ilan edilmesine karar verildi. Aradan geçen 97 yılda da çeşitli etkinlikler yapıldı ve bu pazar da dünya çapında etkinliklere sahne olacak. “Döviz rekorlar kırarken, enflasyon hortlamışken, açlık sınırı 3 bin 49 lira olarak ilan edilmişken, insanlar gelecek kaygısı yaşarken nasıl tasarruf edebiliriz?” diyebilirsiniz. Biz de bu soruyu Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER) Başkanı Attila Köksal’a sorduk. 

“Tasarruf alışkanlıktır”

FODER Yönetim Kurulu Başkanı Attila Köksal, Türkiye’deki en büyük sorunun gelir adaletsizliği olduğunu söyleyerek söze başlıyor: “Türkiye’de yüzde 85 yoksulluk sınırının altında hayat sürüyor. Bu durumun hassas bir dengesi var ama unutulmamalı ki tasarruf etmek bir alışkanlıktır. 5-10 lira fark etmez, kenara atmak lazım. Dünyaya baktığımızda özellikle büyük krizlerden sonra tasarrufun arttığını görüyoruz. Çünkü insanlar sorunlarla yüzleşiyorlar ve önlem almak için yol arıyorlar. Tasarruf yapabilmek için de planlı hareket edilmeli. Önce bütçe yapılmalı, sonra tasarruf edilmeli.”

“Emekli aylığı yetmiyor”

Tasarrufun gerekçelerini Köksal anlatıyor: “Dünyada yaşam beklentisi uzadı. Önceden yaşam süresi 55-60 yaş arasıydı ama gelişen sağlık teknolojisi ve imkanlarla bu süre 75 ile 85 yaş arasına kadar yükseldi. Emekli olunduktan sonra 5-10 yıl daha yaşanıyordu ama şimdi 20-25 yıl daha yaşanmaya başladı. Bu süre uzayınca emekli aylığı yetmez oldu. Bu yüzden insanların emekli olmadan önce ek gelir kaynaklarını yaratması gerekiyor. Aksi halde emeklilikte büyük ekonomik zorluklar yaşanabiliyor.” Attila Köksal Türkiye ile ilgili bir saptama da yapıyor: “Türk hane halkı birikimlerinin yüzde 40’ını 1 aylık TL mevduat hesaplarına yatırıyor, yüzde 40’ını da 1 aylık döviz mevduat hesabına… Kalan yüzde 20’yi ise uzun vadeli yatırımlar oluşturuyor. Bir de yastık altı tasarruflar var ve bunun da 100 ile 200 milyar dolar arası olduğu söyleniyor; yani sisteme girmiyor.Bankalar açısından uzun vadeli kaynak sağlamak için bu çok dezavantajlı bir durum. Uzun vadeli yatırımların daha fazla sisteme girmesi gerekiyor ki yatırımların önü açılsın ve ekonomi gelişsin.”

Ufak görünen yatırım zaman içinde büyür

1970 ile 2003 arasında Türkiye’de yüzde 50 enflasyon yaşandığına, bunun da dünyada başka bir örneğinin olmadığına dikkat çeken Köksal, “Türkiye’de düzenli yatırım yapanların oranı yüzde 10’nun altında. Çin’de ise bu rakam yüzde 30 civarında. Küçük tasarrufların büyük etkileri olur. Ufak görünen birikimlerin zamanla anlamlı büyüklüklere ulaşabileceğini unutmamak gerekir. Bu yüzden finansal okuryazarlık eğitimleri veriyoruz ve eğitimlerde bütçe yap, tasarruf et, tasarrufları yatırıma dönüştür alışkanlığını kazandırmaya çalışıyoruz” diyor.