2000’ler web 1.0 adını verdiğimiz, herkesi birbirine bağlayan internet altyapısının kurulduğu, e-mail gibi iletişim araçlarının yaratıldığı, içeriklerin ise yayıncılar tarafından üretilip herkese “tek yönlü” eriştirildiği yıllar oldu. 2010’lara damgasını vuran web 2.0 ile bunun yerini karşılıklı iletişim aldı. Kullanıcıların içerik ürettiği, yayınladığı, sosyal paylaşımın merkezde olduğu, iş modellerinin buna adapte edilmeye çalışıldığı dönem yaşandı. Ama bu dönem de internet felsefesinin merkezinde yer alan maddi ve manevi gücün bireylere dağıtılması konusunda başarısız oldu. Güç Google, Apple, Facebook gibi merkezi yapılarda toplandı. Bu durum 2020 başlarında web 3.0 döneminin, yani merkezden yönetilmeme (decentralization) teknoloji akımının başlamasına sebebiyet verdi. Web 3.0 birçok teknolojinin birleştiği bir akım oldu. Blockchain teknolojileri (kripto paralar, NFT’ler vs), AI, Big Data ve Cloud, AR/VR. Web 3.0’ın girişimcilere birçok yeni iş fırsatı yaratacağına inanıyorum. İş dünyası stratejilerini derinden etkileyen Clayton Christensen, Peter Druckner, Michael Porter gibi nice düşünürün önerdiği, “Nasıl rekabetçi ve başarılı olunur” stratejilerinin revize edileceği bir on yıl geçireceğimize inanıyorum. Merkeziyetçi olmayan iş modeli nedir? Bu modelde nasıl kar edilir? Yönetimin (governance) şirkette değil kullanıcılarda olduğu şirket yapıları ne demektir? Bunlar hep beraber deneyerek, öğreneceğimiz kavramlar. Yani girişimcilik olarak fırsatlarla dopdolu bir döneme giriyoruz.
İki önemli engel
Son on yılda ciddi anlamda büyüyen Türkiye girişimcilik ekosistemi de bu değişimden uzakta kalamayacak. Türk girişimciliğinin önünde benim gördüğüm aşmamız gereken iki engel var. Birincisi Ar-Ge merkezli girişimcilik, diğeri globalleşme becerisi. Son on yılda Türk girişimcileri ağırlığı Ar-Ge yerine saha operasyonun ağırlıklı olduğu iş kollarında başarı elde ettiler. Benim de ilk yatırımcısı olduğum Trendyol gibi e-ticaret firmaları, Yemeksepeti, Getir gibi hizmet dağıtım firmaları büyük başarılar elde ettiler. Daha kalıcı bir ekosistem, dünya liginde yer alabilmek ve onlarca milyar dolar değerlere erişmek için ilerleyen dönemde Ar-Ge ve inovasyon merkezli girişimlerin artması gerekiyor. Bunun için stratejik hamleler gerekiyor ancak herkesi memnun etmeye çalıştığımız için sorun yaşıyoruz. Her konuda iddialı Ar-Ge yapmamız mümkün değil. Odak noktamız olmalı. Örneğin İsrail, Kore böyle yaptı. Ülkemizin kendine uygun alanları seçip Ar-Ge’de o alanlara yoğunlaşması gerekiyor. Teknoloji girişimciliğinde kısa dönemde oyun ve finansal hizmetler (Fintech) alanında Türkiye’nin şansını çok yüksek görüyorum. Dünya oyun pazarı mobil telefonlarla 200 milyar dolar değere ulaştı ve en büyük eğlence kategorisi haline geldi. Beş yıl içinde 500 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Türkiye’deki Telekom operatörlerinin uzun zamandır içinde oyunların da bulunduğu, katma değerli servislere önem vermesi mobil telefon sektöründe kaliteli insan kaynağının yetişmesine imkan verdi. Genç nüfusun oyuna olan ilgisi son yıllarda milyar dolarları geçen değerlerde Ar-Ge temelli başarılı mobil oyun girişimlerinin çıkmasını sağladı. Hepsi global girişimler oldu. Bu başarıyı sahiplenmemiz, oyun sektörüne stratejik destekleri artırmamız gerekiyor ki büyüyen bu pazarda önemli bir konuma sahip olup oluşan rüzgardan faydalanalım. Sektörde şu ana kadar gördüğümüz oluşumlar hep kur-sat üzerine kurulu oldu. Sonraki adıma geçebilmek için daha kurumsal, uzun dönemli düşünen, ortaya 10 yıllık vizyon koyabilen, global satın alma yapabilecek boyuta gelebilecek firmalara ihtiyaç var. Benzer durum finansal hizmetler girişimleri için de geçerli. Türkiye bankacılık sistemi teknolojik açıdan birçok alanda başka ülkelere göre ileri durumda. Yıllardır yapılan yatırımlar hem sistem olarak hem de insan kaynağı olarak Türkiye’yi dünyada önemli konuma getirdi. Visa, Mastercard gibi global kredi kart kurumları için Türkiye ilk yeni ürünleri test ettikleri ülke haline geldi. Bu know-how ve insan kaynağı birçok yeni, Ar-Ge odaklı fintech girişimlerinin kurulmasına ve başarı sağlamasına sebebiyet verdi. Bu alanda da önümüzün çok açık olduğuna inanıyorum. Web 3.0 ile gelen blockchain tabanlı fintech girişimlerini mevzuat olarak destekleyici olmamız, önlerini açıyor olmamız gerekiyor. Diğer bir nokta da Ar-Ge teşviklerinin girişimcilerin hızına ayak uydurması gerekliliği. Devletimiz teşviklerde duyarlı ve başarılı ancak bu konudaki süreçlerin hızlanması gerekiyor. Ar-Ge teşviği almaya hak kazanmanız ile Ar-Ge teşvikinin size ulaşması arasında bir yıl var. Girişimci hızlıdır, sabah konuşur, akşama yapar. Teşviklerin bu hıza ayak uydurması gerekiyor.