Dünya hala bir yandan güçlenen koronavirüsle uğraşırken, bir yandan da günlük hayata etkileriyle mücadele etmeye çalışıyor. Geçen yıl hızlı bir fren yapan küresel ekonominin, alınan önlemler ve aşıların etkileriyle tekrar yükselişe geçmesi ekonomiyi hızlandardı ancak beraberinde enflasyonu da getirdi. 2008 krizinden bu yana pozitif faize geçmek için yüzde 2 civarı bir enflasyon yaratmak isteyen AB ülkelerinde 2020 Eylül ayında eksi yüzde 0.3 olan enflasyon yüzde 3.4’e çıkarken, ABD’de tüketici fiyatlarının yıllık artışı yüzde 5.3’e ulaştı. Bu beklenmedik artışlar başta ABD olmak üzere tüm dünyada faiz oranlarını yukarı doğru zorlarken, gelişmiş ülkelerde hane halkı varlıklarının ciddi bir kısmını oluşturan hisse senetlerinde ise kaçınılmaz düşüşlere yol açıyor. Küresel fiyat artışlarında, deniz nakliyatındaki sıkıntılar nedeniyle meydana gelen tüketim ve ara mal darboğazları, merkez bankalarının para basması nedeniyle yükselen konut fiyatı ve kira bedelleri, aniden açılan ekonomilerin talebi nedeniyle artan iş gücü fiyatları etkili. Bunların yanında çok daha etkili bir faktör var: Tarihin en yüksek seviyelerine ulaşan enerji fiyatları. Başta da doğal gaz ve kömür. Bu iki önemli ticaret malında fiyatları tetikleyen unsurlara tek tek bakalım.
Sadece ısınma değil
Doğal gaz: Kömür ve sıvı yakıtlara oranla iklime olan etkisi daha kabul edilebilir olan doğal gazın iki önemli kullanım alanı var: Isınma ve elektrik üretimi. Her yıl kış başında mevsimsel olarak artan doğal gaz fiyatları bu yıl akıllara durgunluk verecek seviyelere çıktı. Yılbaşından beri 8 kat artış gösteren doğal gaz fiyatları, çarşamba günü 1000 metreküp başına 1960 dolara kadar yükseldi. Bu yükselişin birkaç nedeni var: 1- 2021 Nisan ayı Avrupa’da geçen yıllar ortalamasına göre oldukça soğuk geçerken, başta ABD olmak üzere bazı bölgelerde ortalamanın üzerinde sıcaklar yaşandı. Avrupa’da ısınma için, diğer bölgelerde soğutma amaçlı ortalamanın üzerinde enerji kullanıldı. 2- Avrupa, beklenmedik bir mevsimde fazla doğal gaz kullanırken, yaz döneminde Rusya’dan istediği ölçüde gaz alamadı. Avrupa’da kışlık doğal gaz depoları yüzde 75 seviyesinde dolu. Bu da geçmiş yıllar ortalamalarının altında. Dünyanın en önemli LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) ihracatçısı ABD’de de stoklar geçmiş yıllar ortalamasının yüzde 7-8 kadar altında. 3- Rusya’nın derdi Avrupa’ya gaz taşıyacak olan Nord Stream 2 gaz hattının devreye girmesi. Ancak ABD Başkanı Biden’ın bu konuda AB ülkelerini sıkıştırması nedeniyle proje gecikmeye uğradı. Hatta Angela Merkel’in giderayak en büyük başarısızlığı olarak bu konuda ABD’yi ikna edememesi gösteriliyor. Moskova ise sevkiyatı düşürmesine gerekçe olarak Doğu Avrupa’daki boru hatlarında bazı bakım çalışmalarını gösteriyor. 4- Başta Almanya ve Danimarka olmak üzere AB’de ciddi bir rüzgar enerjisi kapasitesi var. İngiltere de büyük bir kapasiteye sahip. Avrupa’da beklenmedik derecede rüzgarsız bir yaz sonu yaşanması, Birlik ülkelerini başta doğal gaz olmak üzere fosil yakıtlardan enerji üretmeye zorladı. Bu da gaz talebini artırdı. 5- Brezilya, Hindistan, Çin gibi nüfusu çok yüksek ülkelerde yaşanan kuraklık hidrolik santrallerin çok düşük kapasitelerde üretim yapmasına yol açtı. Bu tip ani krizlerde, tek çözüm doğal gaz santrallerinin devreye alınması. Nitekim bu yapıldı ve gaza talep artınca fiyatlar zıpladı. Ve sıra elektrikte...
Çoğu AB ülkesindeki serbest fiyat tarifesi nedeniyle gaz fiyatlarındaki artış elektrik fiyatlarına da yansıdı. AB genelinde fiyat artışları yüzde 17’yi aştı. İspanya, İtalya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde halk desteği düşük seviyelerde olan iktidarlar zora girdi. İspanya, doğal gazla üretim yapmayan özel elektrik üreticilerini “fırsattan istifade kazanç elde etmekle suçlayarak” karlarının bir kısmına el koyma kararı aldı, elektrikten alınan vergileri de düşürdü. İtalya dar gelirlilere 13 milyar euroluk yardım paketi açıkladı. Popülaritesi dibe vuran Macron ise Fransa’da halen devlet yardımı alan 6 milyon hane halkına 100’er euroluk yeni yardım yapılacağını açıkladı. Kömürün uçuşu
İngiltere’de elektrik ve gaz şirketleri, yıllık 1277’lik sterlinlik üst sınıra karşın tüketicilere yıllık 2 bin sterlinden 2 yıl boyunca fiyatların sabitlendiği tarifeler önerdi. Buna karşın devlet ve tüketici örgütleri, halka mevcut tariflerinde kalmaları çağrısını yaparak, fatura üst limitinin 2 bin sterlinin altında kalacağı izlenimini verdiler. Fosil yakıtlar arasında “en büyük günahkar” olan kömür de son aylarda uçuşa geçti. İklim krizi önlemleri nedeniyle baskı altında olan fiyatlar pandeminin pik yaptığı sıralarda ton başına 50 dolarlık fiyatlardan 250 dolara kadar yükseldi. Çin gibi bir devin yanı sıra, başta Hindistan olmak üzere pek çok az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkede kömür hala en önemli elektrik enerjisi ham maddesi olarak kullanılıyor. Dünya elektrik enerjisinin yüzde 40’ı halen kömürle üretiliyor. En büyük kömür tüketicisi Çin, en büyük ihracatçı ise Avustralya. Çin dahil Uzak Asya’nın kömür ihtiyacının üçte birini yıllık 85 milyon ton ihracatıyla Avustralya karşılıyor. Güney Kore ve Japonya gibi ülkelerin demir-çelik sektörlerinin talebiyle birlikte başta Güney Afrika olmak üzere pek çok kömür zengini ülke Uzak Asya için devreye giriyor. Pandemi sonrası dönemde bu karmaşık tedarik zincirinde de aksaklıklar yaşandı. Avustralya’daki yoğun yağışlar, Güney Afrika’da eski Cumhurbaşkanı Zuma’ya verilen hapis cezasının yol açtığı toplumsal olaylar, Brezilya’da kuraklık nedeniyle iç tüketim gereksinimlerinin artması, Çin’deki çok sert Covid önlemleri nedeniyle üretimin sekteye uğraması piyasadaki dengeleri bozdu ve günümüzün lanetli madeni kömürü kıymete bindirdi. Çin, ülkenin yüzde 10’unu etkileyen elektrik kesintileriyle uğraşıyor. Pekin yönetiminin “yeşil enerji” hamlesi nedeniyle devre dışı kalan kömür santralleri, yeni bir emirle kısmen de olsa üretimleri artırdı. Bu kez de elektrik fiyatlarındaki üst limit nedeniyle, zararına satış krizi baş gösterdi. Pekin, bu kez de günün pik saatlerinde sadece sanayi şirketlerine yönelik yüzde 25’lik elektrik zammı yaptı. Hindistan’da ise durum daha karışık. Hint hükümeti Pekin gibi büyük bir mali güce sahip değil. Hindistan’ın elektrik üretiminin yüzde 66’sı kömürle çalışan santrallerden geliyor. Bu yıl Muson yağmurlarında yaşanan düzensizlik, hidrolik santrallerin kapasite altında çalışmasına yol açarken bütçedeki yetersizlikler nedeniyle nükleer santrallerin daha yüksek kapasiteli çalışmasını sağlayacak bakım ve iyileştirmeler yapılamıyor. Sıkışan Hint hükümeti de kömür santrallerine yükleniyor. Ayrıca her iki ülkede de zaten yüksek olan enflasyon nedeniyle hane halkı tüketicilerine yönelik elektrik fiyatlarına zam yapılmasından kaçınılıyor. Türkiye’de durum ne?
Önce elektrik... EPDK verilerine göre Temmuz’da Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 37.2’si doğal gaz santrallerinden, yüzde 16.2’si ise ithal kömürden geliyor. Neredeyse tamamı ithal olan ve fiyatları astronomik seviyelere yükselen bu iki kaynağın toplam elektrik üretimimizdeki payı yüzde 53.4. 2020 Temmuz’da ise doğal gazın payı yüzde 24.2, ithal kömürün payı ise 22 seviyesinde gerçekleşmiş. Toplam pay yüzde 46.2 olmuş. 2021 Temmuz’undaki yaklaşık yüzde 7’lik pay artışı, hidrolik santrallerde aynı orandaki üretim düşüşünden kaynaklanmış. Bu rakamlardan kabaca anlaşılan şu: Türkiye kuraklık nedeniyle, üretim maliyeti çok düşük olan hidrolik enerji açığını, maliyeti çok daha yüksek olan doğal gaz ve kömürle üretilen elektrikle kapatmış. Doğal gazda ise daha karışık bir durum var. İkili anlaşmalardaki gizlilik maddeleri nedeniyle ithal doğal gaz fiyatları açıklanmıyor. Basına yansıyan son bilgilere göre BOTAŞ, Rus doğal gazına 1000 metreküp başına 250 ila 280 dolar arasında bir ödeme yapıyor. Yukarıdaki bilgilerden hatırlatalım, çarşamba günü öğle saatlerinde Avrupa spot piyasasında 1000 metreküp gazın fiyatı 1.950 doların üzerindeydi. Hesaplar karışık
Peki evlerde durum ne? Doğal gazın fiziksel özellikleri nedeniyle tüketim ve tarife hesaplamaları oldukça komplike. Ayrıntılarda boğulmadan şu anda Türkiye’de evlerde kullanılan doğal gazın 1000 metreküpünün 2 bin TL civarından faturalandırıldığını söylemek yanlış olmaz. Buna vergilerin eklendiğini de unutmayalım. Bu durumda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Avrupa spot piyasasının tepe noktasında 1000 metreküp başına 2000 dolara yakın olan fiyat, Türkiye’de hanelere yaklaşık 220 dolara fatura ediliyor. Rusya lideri Vladimir Putin’in çarşamba gece saatlerinde Avrupa’ya gaz sevkiyatının artırılacağını açıklamasıyla spot fiyatlar yüzde 20’ler seviyesinde geriledi. Bunun üzerine, Türkiye’nin Rusya, İran, Azerbaycan’la yaptığı uzun vadeli anlaşmalardaki fiyatların spot piyasa fiyatlarının altında olduğu dikkate alınsa da, yerel tüketici fiyatlarının üzerinde büyük bir zam baskısı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Son piyasa gelişmelerinin bize anlattığı gerçek şöyle: Ya devlet doğal gaz ve elektrik fiyatlarındaki artışı sineye çekip halka yansıtmayacak, ya da bütün dünya tüketicileri gibi Putin’in insafa gelmesini ve Çin’in iştahının kesilmesini bekleyeceğiz. Putin konuştu, fiyat düştü
Geçtiğimiz çarşamba günü yılın başındaki seviyelerinin 10 katına kadar yükselen Avrupa doğal gaz fiyatlarında Rusya lideri Vladimir Putin’in yaptığı açıklamayla nispi bir düşüş görüldü. Putin, Rusya’nın devlet destekli doğal gaz şirketi Gazprom’un Avrupa’nın enerji krizinden kaçınmasına yardımcı olmak için arzı artırabileceğini ima etti. “Piyasadaki arzı artırmayı etraflıca düşünelim ama bunu dikkatli bir şekilde yapmamız gerek. Gazprom’la bunu konuşup anlaşın” diyen Putin “Bu spekülatif çılgınlığın bize bir faydası yok” diye devam etti. Gaz piyasası, fiyatlardaki yükselişin ana sebeplerinden birinin, Rusya’nın Avrupa gaz arzını uzun vadeli sözleşmelerdeki seviyelerle sınırlandırması ve Gazprom’un kıtadaki depolama tesislerinin çok düşük seviyelere düşmesine izin vermesi olduğunu söylüyor. Moskova, Rusya’yı Almanya’ya bağlayan Nord Stream 2 projesi hızlandırmak amacıyla Avrupa’ya gaz tedarikini kasıtlı olarak azaltmakla suçlanıyor. Putin ise Rus enerji yetkilileriyle televizyonda yaptığı bir toplantıda krizle ilgili olarak Avrupayı suçladı. Rusya “Hata yaptılar” diye konuştu.