Ticaret savaşları yeniden başlıyor, Türkiye hazır mı?
Güldem Atabay
Trump döneminde ABD-Çin ilişkilerinde, ticaret yasakları üzerinden artarak yaşanan gerginlik, küresel ticaretin yönünü etkilemeye çok yeterli olmadı. Trump, Çinli şirketlere ambargo üzerine ambargo uygularken, COVID-19’la boğuşarak geçen 2020 sonunda hem Çin’in dış ticaret fazlası arttı hem de ABD ile olan net dış ticaretinde kendi lehine gelir artışı yarattı.
Çin politikası sürer
Biden’ın başkanlığı netleştiğinden bu yana ise, ABD’nin Atlantik ötesi ile ilişkilerinin yeniden toparlanacağı, Dünya Sağlık Örgütü ve NATO gibi uluslararası kurumlarla iletişimin düzeleceği; kısaca yeniden müttefiklik ruhunun canlanacağı beklentisi hâkim. Düzelmesi beklenen ilişkiler içinde önemli bir istisna ise ABD’nin Çin’le ticari ilişkileri. ABD’nin yeni başkanı ve selefi Trump birçok konuda aynı fikirde değiller. Ancak Çin bunlardan biri değil. Biden döneminde üslup yumuşatılsa da ABD-Çin ticaretinde Trump’ın başlattığı eksen değişiminin devam ettirilmesi bekleniyor. Bekleniyor ama tam da ne beklenmesi gerektiği kestirilemiyor. Bu belirsizliğin ortasında, Asya’nın 53 milyon nüfuslu ülkesi Myanmar’ın (Burma) politikaya her zaman doğrudan karışmayı seven, 1965’ten 2015’e kadar ülkeyi aralıksız yöneten ordusu 1 Şubat itibariyle darbe gerçekleştirdi ve bu olay belki de yeni dönem ABD-Çin ilişkilerinin başlangıç noktasını oluşturmakta.
Myanmar turnusol kağıdı
Darbenin ardından ilk açıklama yapan ülkelerden biri ABD’ydi. Beyaz Saray Sözcüsü Psaki, darbe yapılan hükümetten yana taraf olurken, komşusu Myanmar’daki darbeye karşılık Çin ise cunta yönetimine istikrar ve uzlaşma çağrısı yaptı. Darbenin Çin destekli olduğunu söylemek doğru değil. Ancak, Myanmar şimdiden ABD-Çin arasında bir güç savaşına dönüşmüş durumda. Askeri hükümet-Çin ilişkileri iyiye doğru gelişirken ve cunta Çin’in mali desteğini alırken, ABD yeni yaptırımlar uygulamaya soyunacak. Peki, Myanmar darbesinin turnusol kâğıdı işlevi gördüğü ABD-Çin ticari ilişkilerinden ne beklenebilir? Küresel ekonomi adına “ticaret savaşları” daha da sertleşerek 2019-2020’de olduğu gibi dünya ticaretini belirsizleştirip yavaşlatarak beklenen toparlanmayı olumsuz etkiler mi? Türkiye bu resmin neresinde? Biden yönetiminin daha ilk haftasında Ticaret Bakanı Raimondo, Çin’in “adaletsiz” ticaret uygulamalarıyla mücadelede “çok agresif” olmayı planladığını açıkladı.Fakat konunun kalbinde yer alan Çinli teknoloji devi Huawei veya Trump tarafından dayatılan çelik ve alüminyum tarifeleri gibi konuları nasıl ele alacağını detaylandırmayı reddetti.Bakanın söylediği “haksız ticaret uygulamalarıyla” mücadele etmek, Çin’in fikri mülkiyet hırsızlığını, endüstriye verdiği ağır devlet sübvansiyonlarını ve Batı’nın Çin pazarına erişimini engelleme çabalarını içerecek.
Türkiye’nin etkisi yok
Biden dönemi ABD-Çin ilişkileri başlangıçta bir yumuşama yaratacakmış gibi görünse de, küresel ekonomik liderliği Çin’in teknoloji atağı ile çoktan tehlikeye giren ABD ekonomisi açısından ticaret savaşını devam ettirmekten başka çare yok. Küresel ticaret hacmi de bu gidişattan olumsuz pay almaya mahkûm. Türkiye’nin küresel dış ticarette payı yüzde 1’in biraz altında. Bu rakama bakınca, Türkiye’nin yeniden alevlenecek ABD-Çin ticaret savaşlarında herhangi bir etki gücü bulunmuyor. Üstelik, ticaret savaşları teknoloji merkezli olunca, savaşlarda kullanılan drone teknolojisi dışında Türkiye’nin kaldıraç etkisi yaratacak bir ürünü de yok. Drone parçalarının da ithal edildiği gerçeği hatırlanınca, Türkiye’nin yeni ticari gerginliklere seyirci kalmanın ötesinde yapabileceği bir şeyi de yok.