Türk sinemasının altın yıllarını anlatan Yeşilçam dizisi 22 Nisan’da BluTV’de başlayacak. Dizinin senaryosu ve oyunculukları kadar, dönemin detaylarını özenle yansıtan kostüm, dekor ve aksesuarları da ilgi çekiyor. Bu görkemli projeyle ilgili ilk ipuçlarını, sanat yönetmeni İsmet Bosna ve kostüm tasarımcısı Canan Çayır’dan aldık. Yeşilçam, başta karısı olmak üzere her şeyini kaybetmiş bir yapımcının 1960’lar Türkiyesi’nin gölgesinde altın çağını yaşamaya başlayan Yeşilçam’da, küllerinden yeniden doğuşunun hikayesi. Çağatay Ulusoy, Selin Şekerci ve Afra Saraçoğlu’nun canlandırdığı karakterler arasındaki aşk üçgeni etrafında gelişen bu dönem dizisi, Çağan Irmak yönetmenliğinde 22 Nisan’da ekranda olacak. Tanıtımlarıyla dikkat çeken dizinin sanat yönetmeni ve kostüm tasarımcısı, Yeşilçam’a dair ilk ipuçlarını veriyor.
Çağatay’ın mobilyaları sıfırdan çizilip üretildi
İsmet Bosna (Sanat yönetmeni) Senaryoyu okumaya başladığımda “Evet bu projede olmam gerekiyor” dedim. 1960’lı 70’li yıllar en sevdiğim dönemler ve uzun zamandır bu kadar güzel yazılmış bir senaryo okumamıştım. Okurken bir yandan da bu kadar çok mekan ve hazırlıklar için epey kısa süre olması açıkçası biraz endişelenmeme neden oldu. Yönetmenimiz Çağan Irmak olunca da 17 yıllık tecrübeme rağmen endişe bir kat daha artıyordu. Parçası olduğum projelerde mekan tasarımı için genellikle içsel bir yol izlerim. Zihnimde oluştururken yaşadığım etkileşim tek bir yerden değildir. Yeşilçam için de her tür sanat dalından, doğadan, insandan ilham aldım ve birleştirdim diyebilirim. Örneğin, bir mekânı yaparken orada bulunan herkesin dışarı çıkmasını isterim. O mekândaki ruhu, dizide veya filmdeki karakter ile birleştirmeye, örtüştürmeye çalışırım. Bunu yaptıkça renkler, mobilyalar, aksesuarlar yavaş yavaş yerli yerine gelmeye başlar. O mekândan çıktığımda artık kafamda bir resim vardır. Sıra o resmi gerçekleştirmeye gelir. Dizide başrol oyuncumuz Çağatay Ulusoy’un karakteri Semih Ateş’in evini hazırlarken kafamdaki koltuk takımını bulamadım. Bunun üzerine sıfırdan çizip ürettirdim. Duvar kağıtları, çizim yapılarak ve boyutlandırılarak basıldı. Benim için her şey bir bütün olmalı. Kullandığım her obje o mekanın, o karakterin bir parçası olmalı. Aitlik duygusu içime sinmeli, kurduğum resme ilk önce kendim inanmalıyım, mekanın vereceği gerçeklik hissine teslim olmalıyım.
Canan Çayır (Kostüm tasarımcısı) Hazırlık, senaryo okumayla başlayan yoğun bir süreç. Okuma sürecinde alınan notlar, hazırlanan mood board, yönetmenle yapılan toplantılar sonrası çalışmalar somut olarak start almış oldu. Hikayemiz 1950-1970 arası geniş bir periyotta geçmekte ve haliyle bu zaman aralığını iyi araştırmak gerekiyordu. Bu yıllar arasında yapılmış filmler, moda ve magazin dergileri, gazeteler, kataloglar, kitap ve fotoğraflar kaynaklarımız arasındaydı. Bu okuma ve taramalar yapıldıktan sonra antika pazarlar ve vintage mağazalar ziyaret edilerek geniş bir alan çalışması yapıldı, ürünler toplandı, kumaşlar alınarak üretime geçildi. Audrey Hepburn, Brigitte Bardot, Françoise Hardy, Boyd, Steve McQueen, The Beatles ... Dönemin yerli ve yabancı stil ikonlarından etkilenmemek mümkün değil. Bununla birlikte her kurgu kendi özgün dünyasını ve karakterlerini yaratıyor. Aksesuarlarla ilgili seçimimi şekillendiren şey elbette karakter. Örneğin Tülin Saygı (Afra Saraçoğlu) idealist, sade, duru bir genç kız. Karakteri gereği mümkün olduğunca az aksesuar kullandım. Mine Cansu (Selin Şekerci) ise mesleğinin zirvesinde, zengin, sevilen bir oyuncu. Gerek renk gerek aksesuar seçimi iddiasını vurgulayacak şekilde oldukça gösterişli olmalıydı.