Çiler İlhan
[email protected] Kendisi “pek çok kişi Afganistan hakkında bilgi sahibi olmak için kitaplarıma güveniyor ama neler olup bittiğini derinden anlamak için tarih kitapları da okumalılar, nihayetinde benimkiler kurmaca” dese de (The New York Times, 18 Ağustos 2021) Hosseini’nin niyetlenmeden üstlendiği “Afganistan elçiliği” rolünden pek kurtuluşu yok gibi. Diplomat bir babayla öğretmen bir annenin oğlu Hosseini, 1965 Kabil doğumlu. O, 11 yaşındayken Paris’e taşınan aile 1980 Sovyet işgalinden sonra ülkeye dönemeyip Amerika’ya sığınmış. NPR’dan Liane Hansen’la sohbetinde (27 Temmuz 2003) yazar, “Afganistan’ın o unutulmuş güzel zamanlarında, 1960 ve 70’lerde büyüdüm ben” diyor. Hosseini’nin hepsi Türkçeye çevrilmiş dört kitabı var; Uçurtma Avcısı, Bin Muhteşem Güneş, Ve Dağlar Yankılandı, Deniz Duası. İlk kitabı Uçurtma Avcısı’nı yazarken sürdürdüğü tıp doktorluğunu, kitaplarının başarısından sonra bırakmış Hosseini. Uluslararası çok satar Uçurtma Avcısı 2007’de filme çekilmişti; Bin Muhteşem Güneş’in hakları Columbia Pictures tarafından satın alındı, iki kitabın da tiyatro uyarlaması var.Şiddetin her türlüsü
Yazarın, Suriyeli Aylan Kurdi’nin hikâyesinden esinlendiği Deniz Duası dışındaki kitapları Afganistan odaklı. Bin Muhteşem Güneş bir çocuk gelinle “kısır” bir kadının erkek egemen kültürde şiddetin her türlüsüne rağmen ayakta kalma çabasını anlatırken Ve Dağlar Yankılandı öksüzlük, fakirlik, evlatlık verilme, savaş gibi temalar etrafında, iki kardeşin öyküsünden oluşuyor. Yazarın, monarşiyi sonlandıran 1973 darbesi, iç savaş, 1979 Sovyet işgali ve 1996’da başlayan Taliban dönemini kapsayan kitapları Afganistan’ın acı dolu tarihinin resmi geçidi gibi. Hosseini’yi asıl şöhrete taşıyan Uçurtma Avcısı ise (Afganistan’ı asırlardır yönetmiş, çoğunluk Paştun’lardan) Emir ile (Moğol izleri taşıyan farklı fiziksel görünümleriyle Şii olmalarından devamlı ayrımcılığa uğramış, azınlık Hazara’lara mensup, evin hizmetkarının oğlu) Hasan’ın etrafında örülmüş hikayesiyle; sosyal sınıf, etnik köken, din, patriyarki, aile ilişkileri, sürgünlük gibi pek çok toplumsal konuya parmak basıyor. Belki de her şeyden çok babalarla oğulların romanı bu; olay kurgusu, -kardeş gibi büyüdüğü Hasan’a iftira atmak dahil- babası tarafından onaylanmak için her şeyi göze alan Emir’in, bu naif ama sonuçları dramatik eylemleri ve babaların “çaktırmadan” yaptıkları ciddi fedakarlıklarla şekilleniyor. Baba-oğul Amerika’ya iltica ediyor ama Emir yıllar sonra, Hasan’ın oğlunu Taliban’ın elinden kurtarmak üzere Afganistan’a dönüyor. Duygusal tonu yüksek kitaba yöneltilen eleştiriler arasında karakterlerinin çoğunun yazar-eleştirmen E.M. Forster’ın “düz” diye tanımladığı tek boyutlu cinsten olması, Sovyet işgalini fazla acımasız, Amerikan tarafını fazla hoşgörülü göstermek, kurgunun fazla “hesaplı” olması gibi durumlar var ama bunların hiçbiri kitabın başarısını gölgeleyecek gibi de değil.Bir tuhaf durum
Hosseini’nin “stratejik konumu” ve trilyonlarca dolarlık mineralleri sağ olsun, yıllardır çalkantı içindeki ülkesi ne yazık ki yine huzurdan uzak. Bundan sonra ne yazacağını merak ettiğim Hosseini, demokrasi vaadiyle girip ülkeyi Taliban’a teslim ederek çıkan ABD’nin de vatandaşı. Dünya da böyle tuhaf bir yer işte.- Uçurtma Avcısı/ Khaled Hosseini/ Çeviren: Püren Özgören/ Everest Yayınları/ 375 Sayfa