Vivian Yee ve Nimet Kıraç / The New York Times
Türkiye’nin güneyinde karlı dağların arasında uzanan toprak yolun sonundaki küçük mezarlıktayız. Yamacın üzerinde bir düzine yeni mezar var. Üzerlerine çam yaprakları ve zeytin dalları bırakılmış. Her mezarın başına hayatını kaybedeni anmak için mor, kırmızı, çiçekli eşarplarla sarılı cüruf briketleri konmuş. Kayabaşı köylüleri sevdiklerini kendi elleriyle toprağa verdi. Bölgeyi sarsan deprem sırasında dökülen kaya parçaları yüzünden yol kapalıydı. İki gün sonra yol açılana kadar kendi başlarına kaldılar.
Bir telekomünikasyon şirketinde çalışan 36 yaşındaki Özkan Durmaz “Herkes cenazesini enkazdan kendi imkanlarıyla, kendi elleriyle çıkardı. Hiçbir şeyi devletten beklemedik. Vatandaşlar el birliğiyle yaptı” diyor.
Kayabaşı’nın bağlı olduğu Islahiye ilçesi gibi kırsal kesimlere yardım ulaşması günler sürdü. Gönüllülere göre bunun sebebi hasarlı veya kapanmış yolların yanı sıra ihtiyaçların farkına varılmamasıydı. Bütün Güney Anadolu’da depremden kurtulanlar dışarıda uyuyor. Barınak, battaniye ve tuvalet ihtiyacı sürüyor. Kırsal kesimdeki eksikler daha da acil.
Üzümüyle meşhur İslahiye başlarda pek dikkat çekmedi. İlçenin yerlisi 36 yaşındaki Hacer Bülbül ancak ünlülerin sosyal medya paylaşımlarından sonra insanların buradan haberdar olduğunu söylüyor. Onun Instagram paylaşımları da yöreye yardım gelmesine katkı sağlamış. İstanbul’da yaşayan kişisel gelişim uzmanı Bülbül salı günü memleketine döndü ve o günden beri neredeyse uyku uyumuyor. Yapılan yardımları benzinlikten alıp İslahiye’deki yıkılmış bir sokakta dağıtıyor.
İnsanlar bağırarak can verdi
Hükümetin yolladığı ilk üç kamyon çarşamba günü ulaştı. Ancak Bülbül’ün aklında dondurucu soğukta, çoğu tente altında uyuyan binlerce insanın ihtiyaçları var. Çadır, ısıtıcı, ayrıca yardım olarak gelen pirinç ve bulguru pişirmek için gaz ve kap kacak lazım. Bülbül “Düne kadar bir sürü enkazın altında cenazeler vardı. İnsanlar enkaz altında bağırarak can verdi” diyor. Yardım için enkaza iş makineleri gönderildiğini ancak bunları kullanacak kimse olmadığını ifade ediyor.
“Koordinasyon eksiği vardı” diyen Bülbül’e göre hükümetin gönderdiği ekip de çok küçük kalmış.
İslahiye’de Türkler, Kürt kökenliler ve Suriyeli mülteciler yaşıyor. İlçe vadinin kenarındaki ovada yer alırken köyler yeşil tepelere ve karlı dağlara dağılmış durumda. Tek katlı beton ve kerpiç evler uzaktan nokta gibi görünüyor. Kimilerinin çatısına sarmaşıklar uzanıyor. Ara ara küçük bir okul veya cami göze çarpıyor.
Dağlardan gelip yol boyunca akan bir akarsu var. Üzerinde birkaç küçük şelale oluşmuş. Cumartesi günü otomobiller ve kamyonlar yol kenarındaki dev kayaların etrafından dolaşmak zorunda kaldı. Bu güzergahta sondan bir önceki köy olan Kayabaşı’nda yerel halka göre en az 200 yıldır yerleşim var. Nüfus kişilere değil hanelere göre sayılıyor. Depremden önce 300 civarında hane olduğu söyleniyor.
Birkaç önemli yapı var: Minaresi çöken Gülpınar Camii, kabristan, ilköğretim okulu, iki mini market, alüminyum madeni ve dağın yamacındaki tarihi alan. Köylüler dedelerinin söylediğine göre burada şehitlerin yatırları olduğunu söylüyor. 6 Şubat sabahının karanlığında yer sallanmaya başlayınca bazı köylüler şehitlerin mezarından “Allah!” diye ses geldiğini söylüyor. Bu uyarıyla hayatlarının kurtulduğunu söyleyenler var. Evlerinden yalınayak dışarı fırlayıp diz boyu karın ortasına çıkmışlar. Köyde onun üzerinde sayıda insan ölürken bir aile enkazdan sağ kurtarılmış.
Gitmek mi zor kalmak mı?
Sonrası ise köyün yalnızlığının kanıtı. Kayabaşı’nda imam kalmadığı için cenaze namazını emekli imam kıldırmış. Yerel belediyeden yardım gelmediğinden köylüler mezarları kendileri kazmış. Hükümet çadır göndermediği için beyaz çadır istemek üzere daha yakın köylere gitmişler. Günler sonra yalnız bırakıldıklarını kabullenmişler ve yorgun görünüyorlar. Köylüler yıkımın geniş bir alana yayıldığını ve yolların kapandığını söylüyor. Sadece çadırların daha çabuk ulaşmasını beklemişler. Bazı köylüler alabildikleri eşyaları alıp yıllar önce iş bulmak üzere ilçe ve şehirlere taşınan çocuklarının yanına gitmiş. Kalanlar brandaların altında yaşıyor.
54 yaşındaki Ali Uygun şoförlük ve çobanlık yapıyor. “Burada ekmek parası kazanmak zor. Okuma yazmamız yok. Eğitimimiz yok. Eğitimli olsak burada kalmazdık” diyor. Ülkenin güneyindeki birçok yerde devlet depremlerden sonra veya baraj yapmak için yerleşim yerlerini taşımış. Bu bölgenin tarihi de zorunlu göç, yerinden edilme ve yeniden iskan ile dolu. Neticede topluluklar kalıcı biçimde birbirinden ayrılmış. Bülbül’ün dedesi devletin İslahiye’ye göçe zorladığı aşiret liderinden biri. Kendi memleketlerindeki güçlerinin kırılması için buna mecbur bırakıldıklarını söylüyor. Şok yaşayan Kayabaşı halkı önümüzdeki dönemde nerede yaşayacağını düşünmeye fırsat bulamamış. Evlerinin sağlam olduğu söylenirse burada kalabilirler. Taşınmaları gerekirse gidebilirler. Köydeki birkaç kişi “Devlete bağlı” diyor. Günün büyük bölümünü çocuklarına bakmakla geçiren kadınlar için ayrılmak daha zor.
“Buradakileri bırakmam”
37 yaşındaki beş çocuk annesi Sevinç Bulut iki çadırı paylaşan beş aileye yemek pişirme işini üstlenmiş. Yardım tırları gelene kadar çay için erimiş karları kullanmış ve çorba yapmış. Geçen cuma günü hükümetin gönderdiği çadırlardan bir tane bulana kadar bodur zeytin ağaçlarına gerdikleri mavi brandanın altında sırayla uyumuşlar: Kadınlar ve çocuklar kısmen yıkılmış evlerden çıkarılan çekyatlarda uyurken erkekler ya oturmuş ya da dışarıda nöbet beklemiş. Bir köşede yardım olarak gelen patates çuvalları yığılı. Riske rağmen eve girip aldıkları odun sobası orta yerde kurulu, etrafı ısıtıyor. Bacasını açtıkları delikten dışarı vermişler.
İlk günlerdeki eriyen kar ve yağmur yerleri çamur haline getirince sefalet daha da artmış. Bulut ve kocası yakınlarını akrabalarının yaşadığı köyde görece daha iyi durumdaki çadırda kalmaya yollamış. Çocuklarından yaramaz olanının hastalanmasından korktuğunu söylüyor. Bulut dondurucu havaya rağmen Kayabaşı’ndaki akrabaları ve komşularından ayrılmayı aklına bile getiremediğini söylüyor. 45 yaşındaki eltisi Neslihan Bulut’u göstererek, “Herkes giderse tek başıma burada ne yaparım bilemiyorum. Ben gitsem o ne yapar? Birbirimizden ayrılamayız” diyor. İç çekiyor. Gelecek belirsiz. Yarın ne olacağı bile belirsiz.
Kabullenmiş bir ifadeyle omuz silkerek, “Bakalım, şimdilik buradayız” diyor.
© 2023 The New York Times Company