19 Nisan 2024, Cuma
Haber Giriş: 17.12.2021 04:50 | Son Güncelleme: 23.02.2022 21:10

İklim krizi mücadelesinde ayrıcalıklı olmanın anlamı

“İmkanı olanlar hemen harekete geçmeli. Kirleticilerle mücadele için aktivizmi kucaklamak, borcumuzu ödemeye başlamak için iyi bir yol. Güvenli bir şekilde örgütlenebilmek ve protesto edebilmek, ayrıcalıklı olduğumuzun en net kanıtlarından biri…”
İklim krizi mücadelesinde ayrıcalıklı olmanın anlamı

İklim krizi onlarca yıldır ilerliyor ancak Küresel Kuzey adı verilen zengin ülkelerin dikkatini çekmesi 2000’lerin ortalarını buldu. California’dan Yunanistan’a kadar görülen yangınlar ve New York’tan Almanya’ya kadar her yeri sarsan seller, küresel krizin gerçekliğini herkesin anlamasını sağladı. Üstelik bir şey yapılmazsa işler kısa süre içinde kontrolden çıkabilir.  Geride bıraktığımız yaz aylarında bütün dünyadan iklim bilimcilerin yayınladığı yeni Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporu, hemen harekete geçmemiz gerektiğini bir kez daha ortaya koydu. Ancak kamuoyunun bu sert uyarılara verdiği tepkilere ikna olmaktan ziyade, çaresizlik hissediyorum. Küresel Kuzey’i oluşturan çoğu ülke, büyümeye ve tüketime dayalı ekonomiyi etrafımızdaki doğal afetlere uyumlu hale getirecek beceriye veya isteğe sahip görünmüyor. 1850’den bu yana kaydedilen emisyonları göz önüne alırsak, yaşadığımız ülkeler aslında dünyanın karbondioksit bütçesi içindeki paylarını çoktan harcamış durumda. Ancak bu savurganlığın sonuçları çoğunlukla gözlerden uzak olan ülkeleri harap ediyor. Üstelik o ülkelerin vatandaşları adaletsizliğe karşı seslerini yükseltince kişisel emniyetlerini ciddi şekilde tehlikeye atmış oluyor. Bizim gibi imkanı olanların harekete geçmesi gerektiğine inanıyorum. Bütün dünyaya zarar veren kirleticilerle mücadele için aktivizmi kucaklamak, borcumuzu ödemeye başlamak için iyi bir yol olabilir. Güvenli bir şekilde örgütlenebilmek ve protesto edebilmek, ayrıcalıklı olduğumuzun en net kanıtlarından biri. Kendi deneyimlerime bakınca, bu ayrıcalığı uygulamaya koymanın, gezegendeki bütün yaşam için daha güvenli ve adil bir gelecek kurmak adına benimsenecek en etkili yol olduğunu görüyorum. Birçoğumuzun karşı karşıya kaldığı hüsran ve çaresizlik duygusunu ilk kez on yıl önce yaşadım. Denizcilik okulundan mezun olmuş, ticari seyrüsefer ehliyetimi almıştım; Ağustos 2011’de Alman araştırma buzkıranı RV Polarstern’i Kuzey Kutbu’na götürdüm. Bilim insanlarımız donmuş güvertede yolculuk için kadeh kaldırıyordu. Birkaç dakika içinde herkes işinin başına döndü ama yüzlerindeki kaygıyı gördüm. Kuzey Kutbu’na buz ölçümleri gerçekleştirmek için gelmiştik ama yapamıyorduk çünkü yeterince yaşlı buz yoktu. Neticede büyükçe ve yaşlı bir yüzen buz kütlesi bulmak için helikopterle arama yapmamız gerekti. Yaşça büyük bilim insanları hayal kırıklığı içindeydi. Onlarca yıldır iklim krizine dair verdikleri raporlar ve yaptıkları uyarılar büyük ölçüde görmezden gelinmişti.

Sivil itaatsizlik eylemiydi

Bugün çoğu kişi bana aktivist diyor. Artık denizci değilim ama 17 günlük bir anlaşmazlık sonrasında izinsiz olarak İtalya’ya demirlediği için tutuklanan (ve hemen serbest bırakılan) mülteci kurtarma teknesi kaptanı olarak tanınıyorum. Aslında yaptığım şey orta sınıftan olmanın getirdiği rahatlığa dayanan (Yunanistan ve İtalya’daki çoğu göçmenin aksine, ücretsiz bir üniversitede okumuş olmama ve insan kaçakçılığından kovuşturmaya uğrama ihtimalimin düşük olduğuna güvenerek) bir sivil itaatsizlik eylemiydi. Amacım ise Avrupa toplumunun kıyısına vahşice itilen insanlara destek olmaktı. Ağustos 2021’de Almanya’ya, Lützerath köyünün kalıntılarına döndüm. Burası, Avrupa’nın en büyük 10 kirleticisinden biri olan ve RWE enerji şirketine ait Neurath kömür santraline enerji sağlayan Garzweiler adındaki açık linyit işletmesinden sadece 200 metre uzaklıkta. Köyden geriye sadece bir çiftlik kalmış. Çiftliğin sahibi arazisini RWE’ye satmak istemiyor ve yakında mahkeme kararıyla yerinden edilebilir. Bunun yaşanmaması adına çiftlik sahibinin araziyi kalıcı bir kampla işgal etmek için davet ettiği üç yüze yakın kişiden biri de bendim. Lützerath gibi yerleri kömür madenciliğini önlemek adına protesto düzenlemek ve doğrudan eyleme geçip araziyi işgal etmek için fırsat olarak görüyorum. Kömür madenciliği devam ettikçe fosil yakıt emisyonlarının artışına sebep oluyor. Bu da kontrolsüz ilerlediği takdirde küresel iklim felaketine yol açacak. Kamuoyundan itiraz gelmedikçe kirletici sektörler yıkıcı iş modellerini bir kenara bırakmaz. Binlerce kilometre uzakta yaşayan ve yaşamı iklim değişikliğinden bizim gibi Küresel Kuzey’dekilere kıyasla çok daha uzun süredir etkilenen insanların aksine, ben ve benim gibi birçok kişi dünyanın en büyük kirleticileri olan Exxon, Royal Dutch Shell, BP, Chevron ve Total gibi firmaların merkezlerinin bulunduğu yerlerde doğduk veya yaşıyoruz. Konumumuzun getirdiği bu ayrıcalık, tarihsel karbon borcumuza dair sorumluluk duygusuyla bir araya gelince, sivil itaatsizlik de dahil olmak üzere çok farklı taktiklerin kullanılabileceği anlamına geliyor. Böylelikle dünyayı kirleten şirketleri kendi evlerinde vurabilir, yaptıklarının hesabını sorabiliriz. Bu ayrıcalık söz konusu şirketlerin enerji ve güç yapılarına doğrudan erişim de sağlıyor. Finanslarına, lobi güçlerine ve faaliyet için almaları gereken sosyal izne erişebiliyoruz.