Claire Moses / The New York Times
Hollanda'da, ülkenin siyasi sistemine şok dalgaları gönderen bir seçimden yedi aydan fazla bir süre sonra, salı günü ilk aşırı sağcı hükümet yemin etti. Yeni hükümet, Başbakan Mark Rutte yönetiminde geçen yaklaşık 14 yılın ardından Hollanda'yı farklı bir şekilde yönetme sözü verdi. Koalisyon, sağcı lider Geert Wilders'in partisinin kasım seçimlerindeki başarısının teşvik ettiği aylarca süren müzakereler sonucunda kuruldu.
Sağın yükseldiği AB ülkelerinden sadece biri
Amsterdam Üniversitesi'nde siyaset bilimci olan Armen Hakhverdian "Bu Hollanda için bir deney" dedi. Uzun zamandır liberalizmin kalesi olarak görülen Hollanda, seçimlerde sağa kayma yaşayan birçok Avrupa ülkesinden biri. Geçen yıl İtalya aşırı sağcı bir lideri, Slovakya ise Macaristan Başbakanı Viktor Orban'la bağları olan popülist bir cumhurbaşkanını seçti. Bu hafta sonu ise Fransa'da aşırı sağ, parlamento seçimlerinin ilk turunda yükselişe geçti.
İşte yeni hükümet ve Avrupa'daki rolü hakkında bilinmesi gerekenler:
Yeni hükümet neye benziyor?
Müslüman karşıtı duruşuyla tanınan popülist bir lider olan Wilders'in partisi kasım seçimlerinde en büyük oy oranını kazandı. İslam karşıtı söylemleri nedeniyle uzun zamandır diğer siyasi partilerin çoğunun nefretini kazanan Wilders, mart ayında yaptığı açıklamada sağcı bir koalisyon kurma şansını arttırmak için başbakan olmaktan vazgeçeceğini söyledi. Müzakerelere katılan dört parti yeni hükümeti oluşturacak: Wilders'in Özgürlük Partisi; yaklaşık 14 yıldır iktidarda olan merkez sağ parti Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi; çiftçi yanlısı popülist bir parti olan Çiftçi Yurttaş Hareketi; ve yeni bir merkez parti olan Yeni Toplumsal Sözleşme. Birlikte, 150 sandalyeli Temsilciler Meclisi'nde 88 sandalyeye sahipler ki bu rahat bir çoğunluk. Partiler, başbakanlık görevi için parti bağlantısı olmayan eski bir istihbarat şefi olan Dick Schoof'u seçti.
Wilders'in etkisi azalacak mı?
Wilders partisinin Meclis'teki lideri olarak koltuğunu koruyacak. Başbakan olmayacak olsa da yeni kabine üzerinde önemli bir etkiye sahip olacak. Özgürlük Partisi, iltica ve göç bakanlığı gibi kritik bir pozisyon da dahil olmak üzere yeni kabineye en fazla bakan ve sekreter veren parti oldu. Leiden Üniversitesi'nde Hollanda siyaseti profesörü olan Simon Otjes'e göre Wilders Meclis'teki koltuğunu koruyarak, kabine birliğini sağlamaktan sorumlu olmadığı için istediğini söylemekte daha özgür hissedebilir.
Seçimleri kazandıktan sonra Wilders, camilerin ve İslami okulların yasaklanması ve Hollanda'nın Avrupa Birliği'nden çıkması da dahil olmak üzere en aşırı görüşlerinden bazılarını yumuşatmış görünüyordu. Ancak aralarında aşırı milliyetçi sert müttefiklerinden bazılarının güçlü bakanlık görevlerine atanması, Wilders'in en tartışmalı önerilerinden bazılarını kabul ettirmek için onlara yaslanabileceğini gösteriyor.
Bu durum Avrupa ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Hollanda uzun zamandır Avrupa Birliği'nde büyük bir etkiye sahipti. Görevden ayrılan başbakan Mark Rutte, bloğun tutumlu ülkelerinin gayri resmi lideri olarak görülüyor ve müzakere becerileri ve bağlantılarıyla tanınıyordu. Schoof'un Hollanda lideri olmasıyla her şey değişebilir. Siyasi uzmanlar, siyasi deneyimi olmayan ve partiler üstü bir başbakan olan Schoof'un Brüksel'de Hollanda'nın Rutte döneminde alıştığı türden bir etki yaratmakta zorlanabileceğini söylüyor.
Siyaset bilimci Hakhverdian, uluslararası ilişkilerin, göç temasının hakim olduğu seçim kampanyasında sadece küçük bir rol oynadığını belirtti. Hakhverdian, "Bu, çok az uluslararası hedefi olan bir kabine" dedi. NATO Genel Sekreteri olacak olan Rutte, başbakan olarak veda mesajında Rusya ile savaşında Ukrayna'ya desteğin devam etmesi çağrısında bulundu. Eleştirmenler Wilders'i Rusya yanlısı olmakla suçlarken Kremlin yanlısı yayın organları da Wilders'in seçim zaferini memnuniyetle karşıladı. Geçmişte Ukrayna'ya silah sağlanmasına karşı çıkmış olsa da Wilders şubat ayında ülkeye daha fazla askeri yardım yapılmasını değerlendirmeye istekli olduğunu ifade etti.
Sırada ne var?
Partiler üstü bir başbakan ve daha az ayrıntılı bir koalisyon anlaşmasıyla, iktidardaki dört parti, Bakanlar Kurulu ile Meclis arasında daha fazla mesafe yaratmak amacıyla önceki Hollanda hükümetlerinden biraz farklı bir biçimde birlikte çalışacaklarını söyledi. Bunun bir parçası da çok sayıda siyasi yabancıdan oluşan bir kabine kurma sözü vermekti. Ancak 29 bakanlık pozisyonunun çoğu dört partinin önde gelen üyelerine verildi ve Kabine açık bir sağcı damgası taşıyor, bu da başlangıçta önerildiği kadar Meclis'ten uzak olmayabileceğini gösteriyor.
Bakanlar ve bakanlık müsteşarları hemen işe koyulacak ancak dört parti arasında derin anlaşmazlıklar devam ediyor ve uzun ve zorlu koalisyon müzakerelerinin ardından karşılıklı güven sağlanmış gibi görünmüyor. Bu da kampanya vaatlerinin Meclisten geçmesini zorlaştırabilir. Hakhverdian ayrıca Wilders'in seçim sırasında verdiği bazı vaatlerin gerçekçi olmayabileceğini ya da anayasaya aykırı olabileceğini söyledi. Hakhverdian, hükümetin göç ya da nitrojen emisyonları gibi konularda verdiği sözleri yerine getirememesi halinde, hukukun üstünlüğü ve demokratik değerlere olan güvenin baskı altına girebileceğini de belirtti. Hakhverdian, "Alametler olumlu değil. Bu kabinenin dört yıl boyunca görevde kalacağına dair bahse girmezdim" dedi.
©️ 2024 The New York Times Company