Christina Goldbaum - Hiba Yazbek / The New York Times
Parçalanmış borular kanalizasyon suyunu yoldan boylu boyuna diğer sokaklara doğru akıtıyor. Akıntının her iki yanında buldozerler tarafından parçalanmış kırık kaldırım yığınları var. Mahallenin girişindeki kemer yıkılmış; siyah bir arabanın gövdesi yakınlarda duruyor.
İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da 70 yılı aşkın bir süredir mülteci kampından mahalleye dönüşen Cenin'in sakinlerinin neredeyse tamamı geçtiğimiz haftalarda kaçtı. Geride kalan bir avuç insandan çok azı sokağa çıkmaya cesaret edebiliyor. İsrail güvenlik güçleri, yeni bir baskın düzenlerken sessizliğin her an silah sesleri ve buldozerlerin tıslayan hidrolik sesleriyle patlak verebileceğini biliyorlar.
Operasyonların odak noktası: Cenin
Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği saldırıdan bu yana, uzun zamandır İsrail işgaline karşı silahlı direnişin kalesi olarak bilinen Cenin mülteci kampı, İsrailli yetkililerin Batı Şeria'daki terörle mücadele operasyonları ve Gazze Şeridi'ndeki savaşlarının bir uzantısı olarak tanımladıkları operasyonların odak noktası haline geldi.
İşgal altındaki topraklarda İsrail neredeyse her gece baskınlar düzenliyor. İsrailli yetkililere göre Cenin kampına birkaç günde bir, bazen de günde iki kez baskın düzenleyen İsrail, en az 158 kişiyi tutukladı. Filistinli yetkililer en az 330 kişinin tutuklandığını ve aralarında 8 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 67 kişinin öldürüldüğünü söylüyor.
Silahlı direniş şimdilik yenilgiye uğradı
Kamp sakinleri tarafından amansız bir kuşatma olarak tanımlanan bu süreç, kampın yakın geçmişte yaşadığı en ölümcül iki aylık dönem olarak nitelendiriliyor. Bölge sakinleri, yerel silahlı direnişin şimdilik yenilgiye uğratıldığını söylüyor.
Kampta esnaflık yapan 53 yaşındaki Salah Abu Shireen, "Yeni nesil şu anda gördükleri her şeyden dolayı daha güçlü bir şekilde geri dönecek. Savaş, ölümler, işgal, baskınlar... Bunların hepsi direnişi daha da körükleyecek"
İsrail'e direnişin sembolü
Resmi olarak 1953 yılında kurulan Cenin mülteci kampı, Filistinliler tarafından onlarca yıldır İsrail yönetimine karşı direnişin sembolü olarak kutlanıyor. Burada yaşayan hemen herkesin en az bir akrabasının hapse atılmış ya da öldürülmüş olması, ortak bir kader duygusunun oluşmasına neden oluyor. Öldürülen savaşçıların posterleri sokaklarda sıralanıyor ve çocuklar İsrail askerleriyle çatışmalarda öldürülme ihtimaline karşı telefonlarında vasiyete benzer veda notları taşıyor.
Kamp harabeye döndü
İlk inşa edildiğinden bu yana kamp, geçici çadırlardan, Cenin'i çevreleyen şehrin kalbine sıkışmış beton apartmanlardan oluşan bir mahalleye dönüştü. Ancak son haftalarda yapılan baskınlar, yarım mil kareden daha küçük bir alana yayılan kampı harabeye çevirdi.
Elektrik hatları zarar görürken, su depoları delindi ve asfalt yollar yok oldu. Lağım kokusu havada yoğun bir şekilde asılı duruyor. Yerel liderler, son iki ay içinde yaklaşık 17 bin sakinin yüzde 80'inin geçici olarak civardaki şehirlere taşındığını söylüyor.
Uykuyu unuttular
Bugün kampın yol ve ara sokakları, oyun oynayan birkaç çocuk dışında çoğunlukla boş. Etraflarındaki binaların beton cephelerinden sarkan küçük beyaz kameralar ve hoparlörler, kamp sakinlerinin yaklaşan İsrail askeri araç konvoylarına karşı birbirlerini uyarmak için kurdukları geçici uyarı sisteminin bir parçası.
Elektrikler kesildiğinde ve sirenler çalamadığında, insanlar kampın dış mahallelerindeki gözcülerin uyarılarda bulunduğu Telegram kanallarına yöneldi ya da sokaklarda "Ordu geliyor!" diye bağırarak koşan çocuklara güvendi.
Baskınlar başladığından beri 52 yaşındaki Fida Mataheen ve akrabaları sık sık sabaha kadar uyanık kalıp endişeyle uyarıları kontrol ediyor. "Bugünlerde kampta gece uyumak diye bir şey yok. Her zaman uyanık yatıyoruz, bekliyoruz"
Hâlâ açık olan birkaç işletmeden biri olan falafel restoranında ayakta duran 52 yaşındaki Samir Jaber, kalın bir yağ tabakasıyla kaplı bir tavanın üzerinde çalışıyor. Yaklaşık bir ay önceki bir baskın sırasında meydana gelen patlamanın izleri olan kapılardaki küçük deliklerden restorana ışık girdiğini söyledi.
Bizi yerimizden edemeyecekler
Yolu tahrip eden bir baskından sonra Jaber, her gece kamptan ayrılıp şehirdeki güvenli bir dairede uyumaya başladı. Ancak her sabah hala mahallede dolaşan az sayıdaki müşteriye hizmet vermek için restorana geri dönüyor. Jaber şu sözleri kaydediyor:
"Burası bizim kampımız; burası bizim evimiz. Bizi yerimizden etmeye çalışıyorlar ama biz buradan ayrılmayacağız"
Bu ay, tanınmış bir lider olan 26 yaşındaki Muhammed Zubeidi İsrail güvenlik güçleriyle girdiği bir çatışmada öldürüldü. İsrail güçleri, "Cenin Kampı Komutanı" ve Gazze merkezli silahlı bir grup olan Filistin İslami Cihad'ın bir çalışanı olarak tanımladıkları Zubeidi'yi öldürdüklerini doğruladı.
Ölüm haberi kamp genelinde büyük ses getirdi. Gençler bu ölüme inanamayarak çatışma yerine koştular. Ancak gittikleri yerde enkaza dönmüş bir bina ve Zubeidi'nin kana bulanmış ayakkabılarını buldular.
İntikamlarını alacağız
Bir baskın sırasında bacağından vurulan 18 yaşındaki Velid Cabir hastane yatağından, "Savaşçılar kamptaki hepimiz için bir semboldü; bizi savunuyorlardı, geleceğimiz için savaşıyorlardı" dedi. Cabir'in boynunda Zubeidi'nin fotoğrafının bulunduğu bir kolye asılı. Cabir, şu sözleri kaydediyor:
"Onları unutmayacağız. Hepimiz onların kanının intikamını alacağız."
Zübeydi'nin ölümünden günler sonra, 67 yaşındaki babası Cemal, ailesinin evinde oturmuş, başsağlığı dilemeye gelenleri ağırlıyordu. Aile kampta tanınıyordu ve İsrail güçleriyle savaşırken ölen kuzenleri, oğulları ve kardeşlerini anan posterler duvarları kaplıyordu.
Cemal Zübeydi, "İsraillilerin tüm bu yıkımla yapmaya çalıştığı şey bir umutsuzluk hali yaratmak ve kamptaki insanlarla direnişçilerin arasını açmak. Böylece insanlar direnişçileri suçluyor" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"İsraillilerin fark etmediği şey, bizim en büyük gücümüzün tek yürek oluşumuz olduğu gerçeği"
© 2023 The New York Times Company