Ukrayna’daki savaşın nasıl biteceğini öngörmek imkansız. Kalbim özgür, güvende ve bağımsız bir Ukrayna ile bitmesinden yana. Ama her halükarda bildiğim bir şey var: Amerika bu krizi heba etmemeli. Sırf topraktan petrol çıkarıp zengin oldu diye ahlaksız ve pervasızca davranabilen bir petro-diktatörle kim bilir kaçıncı kez karşı karşıya geliyoruz. Ukrayna’daki savaş nasıl biterse bitsin Amerika petrol bağımlılığını nihai, resmi, kategorik olarak ve geri dönülemez biçimde sona erdirmeli.
Dış politikamızı, insan haklarına bağlılığımızı, ulusal güvenliğimizi ve en önemlisi çevremizi petrol bağımlılığı kadar kötü etkileyen bir şey yok. Bu bizim ve müttefiklerimizin iki tarafı da finanse ettiği son savaş olsun. Çünkü yaptığımız bu. Batı ülkeleri bizim vergilerimizle NATO’yu finanse ediyor ve Ukrayna ordusuna yardım yapıyor; öte yandan Rus petrol ve doğalgazını alarak Vladimir Putin’in ordusunu finanse ediyoruz. Rusya’nın devlet bütçesinin yüzde 40’ı enerji ihracatı gelirlerinden oluşuyor.
Daha aptalca bir şey duydunuz mu?
Medeniyetimizin buna devam etme lüksü kalmadı. Ukrayna’da savaş çıktı diye iklim değişikliği durmuş değil. Son zamanlarda kutuplardaki hava durumuna baktınız mı? Bu ay Antarktika’nın ve Kuzey Kutup Bölgesi’nin belli kesimlerinde aşırı sıcak hava dalgaları görüldü. Sıcaklıklar mevsim normallerinin ilkinde 21 derece, ikincisinde 10 derece üzerine çıktı.
Rakamları yanlış yazmadım. İnanılmaz değerlerden söz ediyoruz.
Ulusal Kar ve Buz Verileri Merkezi’nden araştırmacı Walter Meier The Associated Press’e yaptığı açıklamada “İki kutupta zıt mevsimler sürüyor; normalde Kuzey ve Güney’in aynı anda erdiğini göremezsiniz. Kesinlikle alışılmadık bir durum” diyor. Geçen cuma bilim insanlarından sürpriz olmayan bir açıklama geldi: Bu acayip sıcak dönemin başlangıcında Doğu Antarktika’da New York büyüklüğünde bir buz sahanlığı çökmüştü.
AP’nin haberine göre “İnsanlık kutup bölgesindeki bir buz sahanlığının çöküşünü ilk kez gözlemledi.” Doğu Antarktika’da donmuş halde bulunan suyun tamamı erirse bütün dünyada deniz seviyesi 48 metre yükselecek.
Biden’ın ekibi kime yalvarıyor?
Tüm bu sebeplerden dolayı Başkan Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın yenilenebilir enerjiyi ve verimliliği üç katına çıkarmak yerine petrol bağımlılığımızı ikiye katlaması bende büyük hayal kırıklığı yarattı. Cumhuriyetçilerin yüksek benzin fiyatlarını Biden’ın enerji politikalarına bağlayan boş iddialarından korkmuş görünen başkanın ekibi, daha fazla petrol sağlamak ve benzin fiyatlarını aşağı çekmek için Venezuela, İran ve Suudi Arabistan başta olmak üzere dünyanın önde gelen petro-diktatörlüklerine yalvarıyor.
Aslında Amerikalı petrol şirketlerinin her milli park alanında petrol sondajı yapmasına izin versek bile kısa vadede benzin fiyatlarını çok etkileyemeyiz. CNN Business’ın geçen hafta bildirdiği üzere, geride bıraktığımız on yılda sürekli iniş çıkış halindeki Amerikan petrol endüstrisi üretimde büyümeyi finanse etmek ve fiyatları düşük tutmak için tonla para harcadı ancak “kârı sürdürmenin zor olduğu ortaya çıktı. Petrol fiyatlarının çakıldığı birçok durumda yüzlerce petrol şirketi battı; neticede yatırımcıların enerji sektöründeki CEO’lardan sınırlama talepleri arttı.”
Bugün Amerikalı petrol şirketi yöneticilerinin ve yatırımcılarının çoğu “fiyatları çökertecek bir başka tıkanmaya yol açma ihtimali olan yeni bir yüksek arz hamlesi istemiyor. Hissedarlar şirketlerin fazla kârı üretimi artırmak için yatırımda kullanmasını değil, kâr payı ve hisse geri alımı biçiminde kendilerine vermesini istiyor.”
Trump kime yalvarmıştı?
Kısa vadede dünyadaki petrol fiyatlarını en ucuz, rahat ve esnek biçimde etkileyebilecek ülke Suudi Arabistan. Ama Rusya da önemli bir aktör. Tam da bu yüzden iki yıl önce dönemin başkanı Donald Trump Suudi Arabistan ve Rusya’ya üretimi azaltmaları için yalvarıyordu, zira çıkarma maliyeti varil başına 40 ila 50 dolar olan petrol fiyatının dünya piyasalarında 15 dolara inmesi Amerikan şirketlerine büyük zarar veriyordu. Fiyatların düşmesinin sebebi Suudi Arabistan ve Rusya’nın pandemi yüzünden küçülen pazar paylarını koruyabilmek adına fiyat savaşına girmiş olmasıydı.
Şimdiyse Biden fiyatları düşürmek için Suudilerden üretimi ciddi oranda azaltması için yalvarıyor. Ama Suudiler gazeteci Cemal Kaşıkçı suikastinden dolayı kendilerine çok öfkelenen Biden’a son derece kızgın. Gelen bilgilere göre Biden’dan gelen telefonlara bile bakmıyorlar.
Biden ile Trump arasındaki ortak payda ise “yalvarmak”. İstediğimiz gelecek bu mu? Petrole bağımlı olduğumuz sürece fiyatı artırması veya düşürmesi için birilerine, çoğu zamanda kötü birilerine yalvarmaya, ricacı olmaya devam edeceğiz; çünkü kaderimiz kendi elimizde değil.
Buna bir son verilmeli. Elbette petrol, doğalgaz ve kömür kullanmaya devam etmemizi gerektiren bir geçiş sürecine ihtiyaç var. Bir anda kesip atamayız. Ama gelin fosil yakıtları iki katına çıkarmak yerine bu geçişi iki kat hızlandırma sözü verelim.
Putin için bundan büyük tehdit olamaz. Neticede Sovyetler Birliği’nin batmasına yol açan ve çöküşünü hızlandıran olay 1988-1992 arasında Suudilerin fazla üretimi sebebiyle küresel petrol fiyatlarının göçmesiydi. Yenilenebilir enerji üretimini artırıp enerji verimliliğine vurgu yaparak bugün de aynı etkiyi yaratabiliriz.
Temiz enerji danışmanlık firması Energy Innovation’ın CEO’su Hal Harvey’e göre bunun en iyi ve en hızlı yolu elektrik kurumları için temiz enerji standartlarını yükseltmek. Yani Amerika’daki her enerji kuruluşunun yılda yüzde 7 ila 10 oranında, yani hiç olmadığı kadar hızlı şekilde yenilenebilir enerjiye geçişini sağlayarak karbon emisyonlarını azaltmak.
Hayal mi? Hiç de değil. Bir zamanlar büyük oranda kömüre bağımlı olan American Electric Power CEO’su, yedekte çoğunlukla doğalgazı tutmak kaydıyla 2050’ye kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşma sözü verdi. Otuz bir eyalet kamu hizmet kuruluşları için sürekli ilerleyen temiz enerji standartları belirlemiş durumda. Bunu hemen şimdi 50 eyaletin tamamına yayalım.
Ayrıca her tüketicinin bu mücadeleye ortak olmasını sağlayacak ulusal bir kanun yürürlüğe koyalım. Çatılara güneş enerjisi sistemleri kurmanın önündeki hukuki formaliteleri kaldırıp Amerika’da bunu yapan her haneye vergi iadesi uygulayalım. Bu yöntemi izleyen Avustralya şu anda yenilenebilir enerji piyasalarını kişi başına hesapla Çin, Avrupa, Japonya ve ABD’den daha hızlı büyütüyor.
Otomobiller, kamyonlar, binalar, fabrikalar ve haneler tamamen elektrikli hale gelince ve şebekeleriniz büyük oranda yenilenebilir enerjiyle çalıştıkça fosil yakıtlara bağımlılığımız ortadan kalkar. Biz özgür oluruz, Putin ise fakirleşir.
Amerikalılar durumun farkında. Elektrikli otomobiller peynir ekmek gibi satıyor. Ülkede en çok rüzgar enerjisi üreten eyalet olan Cumhuriyetçi eğilimli Texas, bu konuda kendinden sonra gelen üç eyaletin, yani Iowa, Oklahoma, Kansas’ın toplamından daha fazla üretim yapıyor. Bunu hakiki bir milli göreve dönüştürürsek temiz enerjiye dayalı bir ekonomiye çok daha hızlı ulaşabiliriz.
Zafer bahçeleri
ABD hükümeti II. Dünya Savaşı’ndan vatandaşlarından kendi meyve ve sebzesini yetiştirmeleri adına “zafer bahçeleri” kurmasını istemişti; bu sayede konserve gıdalar askerlere kalacaktı. Bu çağrı üzerine 20 milyon Amerikalı arka bahçelerden teraslara kadar her yerde kendi yiyeceğini yetiştirdi. O zamanlar zafer bahçeleri ne anlama geliyorsa, güneş enerjisi sistemli çatılar da bizim kuşağın petro-diktatörlerle mücadelesi için aynı anlama gelebilir.
Benzin fiyatlarını hemen azaltmak istiyorsak bunun en sağlam ve iklim açısından en güvenli yolu, otoyollardaki hız limitini saatte 95 kilometreye düşürmek ve Amerika’daki her şirketten çalışanlarına evden çalışma izni vermesini istemek olur. Böylelikle her gün ofise gelmelerine gerek kalmaz. Bu iki tedbir benzin talebini derhal azaltacak, fiyatları da aşağı çekecektir.
Putin gibi petro-diktatörlerle girdiğimiz savaşı kazanmak için çok mu şey istiyoruz? Üstelik bu zaferin yan ürünü yanan tanklar değil temiz hava olacak.
Harvey, “Artık temiz alternatifler kirli olanlardan daha ucuz” diyor. “Bugün dünyayı kurtarmanın maliyeti onu mahvetmekten daha düşük.” Dahası, “Petro-diktatörlerden kurtulmak onlara köle olmaktan daha ucuza mal oluyor.”
Doğru söylüyor. Teknolojimiz var. Putin’i kendi kazdığı kuyuya düşürebiliriz. Yeterli liderliği ve ulusal iradeyi gösterelim yeter. Daha ne bekliyoruz?
© 2022 The New York Times Company