Cem Erciyes / [email protected]
Kendisini anlattığı kitabına verdiği isim gibi “Güldüğüme bakma” sözü çok iyi özetler Mehmet Güleryüz’ü. Resimlerinde eğer mizah görüyorsanız bunun doğrusu ironidir. Onun neredeyse en başından bu yana sanatı, eleştiri ve estetiğin mükemmel birlikteliğini aramıştır. Günümüz Türk sanatının en kendine özgü kişiliklerinden ve ressamlarından biri olarak Mehmet Güleryüz, zirvedeki yerini pek az başka isimle paylaşır.
Güleryüz’ün öz geçmişindeki sergiler listesi bize 70’lerden bu yana neredeyse her yıl kişisel sergi açan verimli bir sanatçıyı işaret ediyor. 2023’te de Loft Art’taki kişisel sergisi, son on yılın bir dökümünü sunuyor bize.
Akfen Holding’in bağımsız sanatçılar için bir sergileme alanı olarak kurduğu Loft Art, yılda bir kez de tanınmış, önemli bir sanatçıya sergi açıyor. Sergilerin gelirleri yine bir Akfen kuruluşu olan Tikav’a yani Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı’na bırakılıyor. Kerimcan Güleryüz’ün sanat yönetmenliğinde hazırlanan serginin adı Mehmet Güleryüz 2013-2023. Sergide, sanatçının neredeyse tamamı, yaşamını sürdürdüğü Paris’te yaptığı on yıllık desen ve tablolarından bir seçki yer alıyor. Tabii ki bu bir retrospektif değil, bize Güleryüz’ün sanatının köşebaşlarından örnekler göstermiyor. Ama kendi resmini olgunlaştırmış, sanat tarihinde yerini almış, bugün 85 yaşını süren bir sanatçının son on yıllık üretimini özetliyor ki bu üretim, o sanat kariyerinin ulaştığı seviyeyi de görüp anlamamıza olanak veriyor.
Toplumsal eleştiri ve aktivizm
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’nde N. Arslan imzalı maddede Güleryüz için “Toplumsal eleştirinin ön plana çıktığı, dışa vurumcu figüratif resimleriyle tanınır,” denmiş. Hakikaten toplumsal eleştiri ve aktivizm, Güleryüz’ün hayat hikâyesinin de resminin de önemli bir parçasıdır. 1958’de akademiye girer Güleryüz. Ama buradaki eğitim onu tatmin etmez, öğretilen resmin şablonlarını kabullenemez bir türlü. Bir süre sonra çareyi tiyatroda bulur. 1960’lardaki tiyatro dünyasının enerjisi, kolektivizmi, sanata yaklaşım biçimi ona daha cazip görünür ve bir süre amatör tiyatro yapar. Bu tiyatro ve oyunculuk tecrübesi onun sonraki yıllarda da sahneye, kamera önüne çıkacağı bir başka becerisi olmasının ötesinde sanatında etkili olur. Resminde figür kendini gösterir. İstanbul’da ve sonra Fransa’daki öğrencilik yıllarında performanslar yapar. Yanlış bulduğunu söylemekten kaçınmaz, kimi zaman sanat tartışmalarına kimi zaman tek başına toplumsal hukuk mücadelelerine girer…
Mehmet Güleryüz resimlerindeki çirkinleştirilmiş, hatta zaman zaman hayvansı bir görünüm ve enerji kazanmış insan figürleri, gündelik ve toplumsal hayatımızın içinden sahnelerin kahramanlarıdır. Onun resminde Türkiyeli insanlar, kadınlar, erkekler, Parisliler kendini bulur. Kapitalizm, modern toplumun sorunlu bireyleri, insanlığı etkileyen temel meseleler, işgaller, savaşlar resimlerin temel meselelerini oluşturur.
Deseni de resim kadar önemser
Güleryüz İstanbul’da da, 1970 yılında eğitim için gittiği Paris’te de eylemcidir, itirazını yüksek sesle dile getirmekten çekinmeyendir. Bu tercihi tabii ki resimlerinde de kendini gösterir. Onun huzursuz figürleri desenlerinde, tablolarında ve heykellerinde aynı güçle izleyiciye ulaşır. Güleryüz, deseni de resim kadar önemser. Nitekim Loft Art sergisinde de çok sayıda, kimisi renkli desenleri de yer alıyor. Bir dönem çokça ürettiği heykelleri ise bu sergide yok. Ama desen defterlerinin de kimileri sergileniyor ki bu sanatçıyı tanımak isteyenler için çok değerli bir paylaşım.
Paris’ten hayat anları
Yeni sergisinde yer alan resimlerin çoğu Paris’te yapılmış. Buradaki gündelik hayat anları, düşsel sahneler var. Kadınlar ve erkekler, el ele, yan yana, aynı mekanda… Evrim Altuğ’un tabiriyle Mehmet Güleryüz’ün ‘mahluk-bireyleri’ bu kez de bize toplumsal hayatımızın dertli yanlarını hatırlatıyor. Birbirine sırtını dönmüş, aynı mekanda ama birbirinden habersizcesine duran insanlar, bir kez daha bize toplumsal hayatımızın duyarsız rutinini, kendilerini hayatın akışına bırakan edilgenliği gösteriyor. Güleryüz son dönem işlerinden bahsederken gözlemlediği atmosferi “Günümüz dünyasında nefes alma alanları gittikçe daralıyor” diye anlatıyor.
“Ben feminist bir ressamım”
Kadınlar Mehmet Güleryüz resminde hep olduğu gibi önemli, hatta başrollerde. Sergi salonunda gösterilen bir belgeselde, Güleryüz kendisini “Ben feminist bir ressamım” diye
tanımlıyor. Hatta bu sergide sürpriz bir eser de var. 1967 tarihli Kadın Cinayeti adlı linolyum baskı, yıllar öncesinden, duyarlı bir sanatçının günümüzün gittikçe büyüyen bir meselesine tuttuğu fener gibi. Bu fener bizi bitimsiz dertlerimizle yüzleştiriyor…
Onun resminde 1970’lerden sonra yerini alan ve metaforik olarak günümüz insanını anlatan hayvan figürleri, ünlü maymunları, domuzları, atları da bu sergide görünüyor; 2022 tarihli büyük boy desenleri, bir tür performatif bütünlük içinde galerinin bir duvarını kaplıyor. Burada da gördüğümüz hayvanlar desenden resme, oradan heykele bir bütünlük içinde gelişen Mehmet Güleryüz resminin eleştirelliğinin, tüm güzelliğine rağmen izleyiciye konfor alanı bırakmayan tavrının en önemli yanını oluşturur. Onlar ‘ahmak’ ve ‘kötücül’ insanların hayvanileşmiş görünümleridir. Alıklıkları da vahşilikleri de desenlerde aşikardır ve sanatçının toplumsal iğneleri fark edene rahat vermez…
Sergi 9 Temmuz’a dek Loft Art’ta görülebilir.