11 Mayıs 2025, Pazar Gazete Oksijen
Abone Ol Giriş yap
Haber Giriş: 27.05.2022 04:30 | Son Güncelleme: 28.05.2022 10:49

Aslı İnandık: O heykeli yapan kişinin de derdi var

Aslı İnandık, GAİN için Türkiye'nin tartışmalı heykelleri üzerine hazırladığı belgesel komedi serisini anlattı: O heykeller şehirlere bir renk verebiliyor. Mesela bazlama heykeli için bölge halkı 'nimet' dedi. Denizli'de üç horoz heykeli var, yetmiyor
Aslı İnandık: O heykeli yapan kişinin de derdi var
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Elif Türkölmez

Kızılcahamam’daki bir kavşakta gelip geçenleri selamlayan dev bazlama, Alibeyköy’deki bir meydanda tepesinden su fışkıran mısır, Mersin’deki bir benzinlikte efsaneye atıfta bulunarak karşılıklı donmuş Karacaoğlan’la Karacakız, Konya’da ‘ya tutarsa’ ilhamlı Nasreddin Hoca…

Komedyen Aslı İnandık son yıllarda Türkiye’nin dört bir yanında pıtrak gibi çoğalan bu bazısı pop-art nesnesi gibi seyirlik, bazısı en derin kabuslarımıza dekor olacak derecede ucubik figüratif çalışmaların peşine düştü. Yaratıcılarından bölge halkına, sanat tarihi uzmanlarından heykel öğrencilerine mikrofon uzatıp GAİN için bir belgesel serisi hazırladı. Ortaya çıkan iş, ön yargılarımızı epey dağıtabilecek gibi.

Programın adıyla başlayalım: Aslı İnandık’la Heykel mi? Bunlar hakikaten heykel mi?

Öncelikle heykele günah olarak bakılan bir kültürde yaşadığımızı, konuyu muhafazakarlık ve dinden söz etmeden konuşamayacağımızı kabul etmek gerek. Mustafa Kemal heykelinin yıkılmaya çalışıldığı bir yer burası. Bunlar, akademisyenlerin dediğine göre sanatsal açıdan heykel olmayabilir ama kamuya açık alanlardaki simgesel temsiliyet nesneleri olarak tanımlanabilirler. Londra’da bir parkta ya da Contemporary’de görsek; renkleri, büyüklükleri ve bizi kolayca neşelendirmeleriyle bir pop-art eser olarak değerlendirebiliriz.

Ön yargılar dağıldı 

İşleri yorumlarken uzmanlara danışmışsınız, çeşitli fikirler heykellerle ilgili ön yargılarımızı dağıtıyor…

Ben de çok ön yargılıydım başlangıçta ama uzmanlarla ve halkla konuştukça fikrim değişti. Heykelin karşısına geçip sadece dalga geçmek, şaka yapmak istemedim, arkasını merak ettim. O heykeli yapan kişiyi de dinlemeliyim, sipariş edeni de bulmalıyım, oradan her gün geçen insana da fikrini sormalıyım diye düşündüm. Ciddi bir iş yapmak istedim, heykelleri zaten yeterince komik.

İçlerinde en çok hangisi etkiledi sizi?

Mersin Mut’taki Karacaoğlan ve Karacakız heykelleri… Bir dinlenme tesisinde duruyorlar. Efsaneye göre Karacaoğlan ile Karacakız birbirine âşık. Fakat Karacakız’ın babası yüzünden kavuşamamışlar ve karşılıklı iki tepede ölmüşler. Bu heykeller de onları temsil ediyor. Ama çok garip bir ifadeleri var. Proporsiyon olarak da çok acayipler.

Heykeltıraşıyla konuşabildiniz mi?

Onları bir mimar yapmış, konuşamadık. Bazı heykeltıraşlar konuşmak istedi, yaptığı heykeli savundu ya da para için yaptım ama bu sayede sanatsal işlerime vakit ayırabiliyorum dedi. Fakat çoğu o işle anılmak istemiyor. Kimseyi eleştirmiyorum, olabilir. 

Onlar birer ‘tabela’

Halk ne diyor bu işlere?

Estetik açıdan değerlendirmiyorlar, onlar için bunlar birer heykel değil, tabela. Şehrin tanıtımı için önemli buluyorlar. Mesela Alibeyköy’deki mısır ya da Kızılcahamam’daki bazlama heykeli dışarıdan gelene ‘buranın nesi meşhur’u hızlıca anlattığı için esnafa katkı sağlıyor. 

En beğenileni hangisi?

Denizli’deki dev horoz heykeli çok seviliyor. 27 metre yüksekliğinde metal bir yapı. Guinness Rekorlar Kitabı’na da aday olmuş. Denizli’de horoz sembolü o kadar seviliyor ki, “Biraz fazla olmamış mı?” sorum abes bulundu mesela. Şehirde biri cam olmak üzere üç horoz heykeli var ama halk “Keşke daha fazla olsa, o bizim kutsalımız” diyor. 

Böyle ülkede bu kadar olur

Belgeseli izleyince bu heykellerle ilgili öğreneceğimiz en ilginç şey nedir? 

Heykellerden ziyade galiba insanlarla ilgili öğreneceğimiz bir şey olacak. “Ay bunlar ne ya?” diye gittiğimiz yerlerden çok şey öğrenerek döndük. Biz de bazen oturduğumuz yerden çok faşist yaklaşıyoruz. Onu yapanların da aslında bir derdi, bir sebebi var.

Gezdiğiniz yerlerde heykellere karşı negatif bir yaklaşım oldu mu hiç? 

“Biz burada geçinemiyoruz, gelip heykel dikiyorlar. Heykel mi şu an ihtiyacımız olan şey?” gibi tavırları olanlar da var elbette ama ben buna hak vermekle birlikte çok da katılmıyorum. O zaman sanat önemsizleştiriliyor gibi hissediyorum ve bu da genel olarak resme, heykele, sanata karşı olmaya doğru gidiyor. Bazlama heykeline de mesela “O heykel değil nimet” diyorlar. Bunlarla ilk bakışta dalga geçiyoruz ama temsiliyet nesneleri olarak bile olsa şehirlere, meydanlara bir renk, bir neşe verme ihtimalleri var. Mısır heykelini yapan ressam Orhan Albaş “Sevmenin, sevilmenin, kadın bedeninin yasak olduğu, ayıplandığı bir ülkede ben mısır heykeli yapmışım, çok mu?” diye soruyor ya; belki de haklı. Sevmenin sevilmenin yasak olduğu bir yerde böyle olur heykel dediğin.