05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 10.07.2025 15:36 | Son Güncelleme: 10.07.2025 15:46

Çatalhöyük’te yaşam, kadın merkezli ve topluluk odaklıydı

Çatalhöyük’te yapılan kazılarda ulaşılan 401 iskeletin 131’nde DNA elde etmeyi başaran bilim insanları yaptıkları incelemelerde dişi yavruların evlerinde kaldığı, erkeklerin evden ayrıldığını tespit etti. Bu durum da Anadolu yerleşimlerinin erkek değil kadın merkezli olduğuna işaret ediyor
Çatalhöyük’te yaşam, kadın merkezli ve topluluk odaklıydı
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

ODTÜ ve Hacettepe Üniversitesi’nden genetik uzmanlarının Türkiye’deki ünlü UNESCO alanı Çatalhöyük üzerine yeni bir makalesi geçen hafta Science dergisinde yayımlandı.

Çalışma Çatalhöyük’te birlikte yaşayan bireyler arasında kan bağının giderek azalırken sosyal bağların arttığını ortaya koyarken, Neolitik dönem Avrupa yerleşimlerinin aksine Anadolu’daki yerleşimlerin kadın odaklı olduğuna dair de kanıtlar sunuyor. Türkiye’nin ilk antik DNA laboratuvarı olan ODTÜ/Hacettepe aDNA Ekibi tarafından yürütülen çalışma aynı zamanda, Türkiye’de bu büyüklükteki ilk antik DNA çalışması olma özelliği taşıyor.

401 iskeletin 131’inden antik DNA elde etmeyi başardılar

Prof. Dr. Ian Hodder liderliğinde yürütülen Çatalhöyük Araştırma Projesi kapsamında, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve Hacettepe Üniversitesi’nden 30 kişilik genetik uzmanı bir ekip Çatalhöyük’teki sosyal organizasyonu inceledi. Aynı binalarda birlikte gömülen bireyler arasındaki genetik bağları belirlemeye odaklanan ekip Neolitik döneme ait 401 iskeleti analiz etti. Araştırmacılar, binlerce yıldır gömülü oldukları için bireylerin çoğunun kemiklerinde hiç DNA kalmamasına rağmen, 35 evde gömülü 131 bireyden antik DNA elde etmeyi başardılar.

Kan bağı yerine topluluk tipi aile yapısı

ODTÜ’de doktora sonrası araştırmacı olarak bulunan ve çalışmanın eşyazarı olan Eren Yüncü, elde ettikleri bulguları şöyle anlatıyor: “Günümüzde çoğu insan ölülerini mezarlıklara gömüyor. Antik Orta Doğu’da ise insanlar ölülerini evlerin zeminine kazılmış mezar çukurlarına gömerdi. Biz de aynı evde yaşayan bireyler arasında biyolojik bir akrabalık bağı mı var yoksa daha çok sosyal bağların olduğu, yani kan bağı olmayan insanların bir arada yaşadığı bir topluluk mu söz konusu, bunu araştırdık. Ve şaşırtıcı şekilde Çatalhöyük’ün erken dönemlerinde aynı aileden bireyler bir arada gömülmüşken orta ve geç dönemlerinde hiç akraba olmayan bireyler aynı eve gömülmüştü.”

Bir sonraki aşamada aynı evdeki bireylerin diyetlerini incelediklerini söyleyen Yüncü “Birlikte gömülen ama hiç akrabalık bağı olmayan bu bireylerin diyetlerini incelediğimizde benzer beslenme biçimlerine sahip olduklarını gördük. Bu da bize Çatalhöyük’te kan bağının giderek öneminin azaldığını ve hane yapılarının daha topluluk temelli hale geldiğini gösteriyor” diyor.

Evlerde babalık değil annelik soyu önemli

Çalışma Çatalhöyük’teki hane yapılarında zaman içinde bir sosyal değişim olduğunu ortaya koymakla birlikte, hane halkı üyelerini birbirine bağlamada babalık değil annelik soyunun önemli bir rol oynadığını da gösteriyor. Zira Yüncü “Avrupa Neolitiği’ndeki yerleşimlerin patrilokal olduğunu yani aynı evdeki bireylerin genelde baba soyundan gelen akrabalar olduğunu, Çatalhöyük’te ise tam tersi bir durumla karşılaştıklarını” söylüyor.

Makaleye göre, Çatalhöyük’te dişi yavruların yüzde 70 ila yüzde 100 oranında binalara bağlı kaldığı görülürken Yüncü bu bulguyu “Avrupa yerleşimlerinde kadınlar yetişkinliğe ulaştıklarında evden gider. Çatalhöyük’te ise aynı evdeki bireyler genellikle anneleri aracılığıyla birbirine bağlıydı yani erkekler evden gidiyordu. Bu da Anadolu yerleşimlerinin erkek değil kadın merkezli olduğuna işaret” şeklinde değerlendiriyor.

Kız bebeklere 5 kat fazla hediye

Bununla birlikte Yüncü, inceledikleri bebek mezarlarının da Çatalhöyük’te kadın merkezliliğe işaret ettiğine dikkat çekiyor. “İskelet yapısına bakarak bir çocuğun cinsiyetini belirlemek mümkün değil. Ancak genetik çalışma ile bebeklerin cinsiyetini belirlemek oldukça kolay. Biz de bebek mezarlarını incelediğimizde kız bebeklerin erkeklere kıyasla beş kat daha fazla hediye verildiğini gördük. Kız çocukların daha fazla mezar eşyasıyla gömülmesi de kadın merkezli başka bir uygulama.”

“Anaerkil olmasa da anayerli”

Diğer taraftan Yüncü’ye göre, tüm bu bulgular yine de Çatalhöyük’ü ‘anaerkil bir toplum’ olarak nitelemek için yeterli değil. Ancak bu çalışma, Neolitik dönem Avrupa yerleşimlerinin aksine Anadolu yerleşimlerinin kadın merkezli olduğunu gösteriyor. “Çatalhöyük’te, bugüne kadarki kazılarda elde edilen baskın kadın figürinler nedeniyle kadın soyunu önceliklendiren uygulamalar zaten gözleniyordu. Ancak Çatalhöyük’te yaptığımız genetik çalışmalar bize Anadolu yerleşimlerinin, patrilokalite yani babalar etrafında bir yerleşim düzeninin görüldüğü Avrupa Neolitik alanlarının aksine matrilokal yani anayerli olduğuna dair kanıtlar sunuyor.”

47 yazardan 27’si Türk

ODTÜ/Hacettepe Antik DNA Laboratuvarı tarafından yürütülen genetik çalışmalar, Türkiye ve 9 farklı ülkeden toplam 47 araştırmacının katkısıyla, yaklaşık 10 yıl sürdü. Genelde bu tür büyük çaplı çalışmaların Avrupa ve ABD’de yapıldığını söyleyen Yüncü, ODTÜ ve Hacettepe grubunun öncülüğünde yürütülen çalışmanın “Türkiye’de ileri düzeyde bilimsel araştırmaların yapılabileceğini göstermesi açısından son derece önemli olduğunu” söylüyor. Makale, 47 yazarından 27’sinin Türkiye’den olmasıyla da dikkat çekiyor.

Kaynak: Gazete Oksijen