Kemal Küçük/kemalkucuk46@gmail.com
Klasik müzik öğrencisiyken cazla tanıştığım ilk gençlik yıllarımda Milt Jackson’ın muhteşem vibrafon soloları, müzik algımda başka bir dünyaya kapı açıyordu. Modern Jazz Quartet’in müziği, Hot Jazz’ın alevlerini söndüren billur yağmur damlaları gibi yayılıyordu evrene. Sonra, Gary Burton’ın inanılmaz virtüozitesi ile vibrafon yanında marimba ile de tanıştırdı beni. Klasik müzikte ancak 20. yüzyılda kendine geniş alan açan vurma sazlar için yazılmış eserler, Stockhausen’in Bali’deki Gamelan Orkestrası’ndan esinlenerek çeşitli vurma sazları kullandığı eserlerle, 20. yüzyıl avangardında da yer buluyordu. Tuşları madeni plakalardan oluşan vibrafonun aksine ahşap palakalardan oluşan marimba, daha kapalı ama kadife gibi tınlayan sesiyle “cennette” hissettiren bir enstrüman. Kökeni, Afrika ve Güneydoğu Asya-Pasifik folkloruna dayanıyor. Çeşitli vurmalı sazlardan geliştirilmiş, armonik ve melodik doğası, geniş aralığı ile davul ve piyanonun bir karışımı. Her bir elde tek, iki ya da üç mallet’le (ucu iple sarılı ahşap tokmak) çalınan, tuşlarının altında sesin volümünü artırmak için uzun madeni boruları olan, genişliği 3 metreye yakın 5.5 oktavlık ağır, taşıması meşakkatli bir enstrüman. Konservatuvarlarda vurmalı sazlar bölümünde eğitimi verilen bu alete görül veren Lerzan Tuncer, ülkemizde ısrarla bu sazı tanıtmaya çalışıyor.