İsrail Kültür Bakanı Miki Zohar, Filistinli savaş karşıtı drama The Sea’nin 2025 Ophir Ödülleri’nde en büyük ödülü kazanmasının ardından ülkenin ulusal film ödüllerine devlet desteğini çekeceğini açıkladı.
Hollywood Reporter'ın haberine göre, Shai Carmeli-Pollak’ın yönettiği film, işgal altındaki Batı Şeria’da yaşayan 12 yaşındaki bir Filistinli çocuğun, ilk kez Tel Aviv’de denizi görebilmek için askerî kontrol noktalarını ve polisi aşarak hayatını riske atmasını anlatıyor. Ophir’de “En İyi Film” seçilen yapım, İsrail Film ve Televizyon Akademisi’nin kuralı gereği aynı zamanda ülkenin Oscar adayı oluyor.
Kültür Bakanlığı’nın çarşamba günü yayımladığı açıklamada Zohar, filmin İsrail askerlerini olumsuz gösterdiğini belirterek ödülü “utanç verici” diye nitelendirdi. Açıklamada, “İsrail vatandaşlarına yıllık Ophir töreninden daha büyük bir tokat yoktur; bu tören utanç verici ve gerçeklikten kopuktur” denildi. Zohar, gelecek yıldan itibaren “bu acınası törenin vergi mükelleflerinin parasıyla finanse edilmeyeceğini” ve “görevde olduğu sürece vatandaşların kahraman askerlerimizin yüzüne tüküren bir tören için ödeme yapmayacağını” söyledi.
Zohar, adaylar açıklandığından beri Ophir Ödülleri’ni eleştiriyordu. The Sea dışında “En İyi Film” adayları arasında Gazze’deki insani krize karşı İsrail toplumunun sorumluluğunu hicveden Nadav Lapid imzalı Yes ve oğlunu askerlikten kurtarmaya çalışan bir annenin hikâyesini anlatan Natali Braun’un Oxygen filmi de vardı. Zohar, bu yapımları “Filistin anlatılarını ulusal çıkarların önüne koymakla” suçlayarak törene finansman kesme tehdidinde bulunmuştu. Törende Yes “En İyi Film Müziği” ve “En İyi Kurgu” ödüllerini aldı; Oxygen ise ödülsüz kaldı.
Bu yılki Ophir töreni, Birleşmiş Milletler’in bağımsız bir komisyonunun İsrail’in Gazze’de soykırım işlediğine dair raporunu açıklamasından sadece saatler sonra düzenlendi. Törene siyah giyen çok sayıda katılımcı gelirken, ödül kazananlar konuşmalarında savaş ve rehinelerin kaderine, Gazze’deki yıkıma atıfta bulundu.
The Sea filmindeki başrolüyle “En İyi Erkek Oyuncu” seçilen 13 yaşındaki Muhammed Gazawi, kabul konuşmasında tüm çocukların “savaşsız bir dünyada yaşayıp hayal kurabilmesi” çağrısında bulundu. Rol arkadaşı Khalifa Natour ise “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülünü kazanmasına rağmen törende yer almadı; onun adına okunan açıklamada, “Ordunun Gazze’ye girmesiyle birlikte beni derinden ürküten soykırım karşısında kelimelerim tükeniyor. Dehşetin boyutlarını anlatacak söz bulamıyorum; sinema ve tiyatro bile benim için ikincil hale geliyor” denildi.
İsrail’in geleneksel olarak sol eğilimli film çevreleri bu kez yoğun eleştirilere muhatap oldu. Olivia Colman, Mark Ruffalo ve Tilda Swinton gibi isimlerin de aralarında bulunduğu 1.300’ün üzerinde sinemacı, Film Workers for Palestine adlı aktivist grubun çağrısını destekleyerek, “Filistin halkına karşı soykırım ve apartheid’a karışan” İsrailli kurum ve şirketlere yönelik boykotu imzaladı.
Ophir Ödülleri’nde Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görülen usta yönetmen Uri Barbash (Beyond the Walls, Nitza’s Choice) ise duygusal bir konuşma yaptı. Barbash hem Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetini hem de Kültür Bakanı Zohar’ı eleştirdi. Hollywood’un başlattığı boykotu da reddederek, bunun yerine Yahudi ve Arap, dindar ve seküler herkesi kapsayan bir dayanışma çağrısı yaptı. “Vuracağız, protesto edeceğiz ve yaratacağız. Hep birlikte bu kötülüğü topraklarımızdan sileceğiz. Hayatın kutsallığı ve insan onuru etnik ya da coğrafi sınır tanımaz; rehberleri derhal ailelerine geri getirmek bizim kutsal görevimizdir” diye konuştu.
Kaynak: Gazete Oksijen