64 yaşındaki caz efsanesi, bas virtüözü Marcus Miller, 31 Ekim Salı akşamı, Kod Müzik organizasyonuyla Volkswagen Arena'da sahnede olacak. Miller’a, İstanbul konserinde enstrümanlarında her biri dünyaca üne sahip isimler eşlik edecek. Trompet virtüözü Russell Gunn; Floridalı davulcu David Chiverton; saksafon virtüözü Donald Hayes; klavyeyi yenilikçi kullanımıyla tanınan Julian Pollack Miller’la aynı sahneyi paylaşacak. İki Grammy ödüllü, 2013’te UNESCO Barış Elçisi olan ve Slave Route (Köle Yolu) Projesi sözcülüğünü Marcus Miller 21.00’de başlayacak konserde birlikte çalıştığı, akıl hocası, ustası, Miles Davis’in bestelerinden, kariyerindeki önemli kayıtlara ve kendi bestelerine uzanan bir seçki sunacak. Miller İstanbul’a gelmeden önce sorularımızı yanıtladı.
Farklı müzik türleri arasında serbestçe dolaşabilmenizin sırrı nedir?
Benim için müzik bir dildir ve tıpkı bir dil konuştuğumuzda farklı aksanlarla veya tonlamalarla konuşabileceğimiz gibi, farklı müzik türleri de benim için farklı ifade biçimleridir. Tüm türlerde derin bir sevgi ve saygı hissediyorum ve her birinin kendi içinde benzersiz bir güzellik taşıdığına inanıyorum. Temelde hepsi aynı duygusal etkileşimi ve hikâye anlatımını paylaşıyor, sadece farklı "dil bilgisi kuralları" ve ifade biçimleriyle. Fakat caz kalbimde özel bir yere sahip. Kendi aksanım gibi ve benim için özgürlüğü, doğaçlamayı ve anın içinde olmayı temsil ediyor.
"Köle Yolu" projesi, insanların kölelikle ilgili deneyimlerini yeniden anlamlandırmalarına yardımcı oldu. Bu projenin sizi nasıl etkilediğini anlatabilir misiniz?
"Köle Yolu" projesi benim için derinlemesine dönüştürücü bir deneyimdi. Tarihin bu karanlık dönemini daha yakından incelemek, benim için birçok duygusal anlamı olan şeyleri öğrenmemi sağladı. Bu tür projelerde yer almak, tarihimizi ve kökenlerimizi daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Müzik, tarihi deneyimleri, duyguları ve hikâyeleri yeniden canlandırma ve anlatma gücüne sahip. Bu projede yer almak, köleliğin mirasını anlamam ve bu mirası genç nesillere aktarmam için bana bir platform sağladı. Sanatçı olarak, tarihimizi anlama ve onu sanatsal bir biçimde ifade etme sorumluluğumuz var. Bu tür projeler, bu sorumluluklarımızı yerine getirmemize yardımcı oluyor.
Müzik endüstrisi sürekli değişiyor. Sizce müziğin geleceği nerede? Genç sanatçılar için bu sürekli değişen müzik dünyasında tavsiyeleriniz neler?
Müziğin geleceği, teknolojinin sunduğu olanaklarla birlikte sürekli evriliyor. Ancak, müziğin özü değişmeyecek. Müzik her zaman duygusal bir ifade biçimi olacak ve insanlara dokunacak. Her yenilikte hem fırsatlar hem de zorluklar vardır. Ben, teknolojiyi müziğimin bir uzantısı olarak görmeyi seçtim. Evet, adaptasyon süreci bazen zorlayıcı olabilir, ancak bu yeni araçlarla ne yapabileceğimi keşfetmek benim için heyecan verici.
Genç sanatçılar için bu yenidünyada, kendi seslerini bulma ve onu özgün bir şekilde ifade etme fırsatı var. Ancak aynı zamanda, bu dijital çağda dikkat çekmek ve sürdürülebilir bir kariyer yaratmak için daha fazla rekabetle karşı karşıyalar. Gençlere tavsiyem, kendi seslerini bulmaları, tutkularını takip etmeleri ve sürekli öğrenmeye ve gelişmeye açık olmalarıdır. Tutku, azim, özgünlük ve sürekli öğrenme. Bir sanatçının kendi sesini bulması ve ona sadık kalması, onu diğerlerinden ayıran şeydir. Ayrıca, bu yolculukta karşılaştığınız her zorluğu bir öğrenme deneyimi olarak görmek de önemlidir. Müzik dünyası her zaman değişikliklere açık olmuştur ve bu, sanatçılar için hem fırsatlar hem de zorluklar sunar. Ancak en önemli şey, sanatın özünü korumak ve onu dürüst bir şekilde ifade etmektir.
Sizce yaşadığımız dönemde sessizliği bulmak mümkün mü? Montörünüz Miles Davis, sessizliğinde müziğin bir parçası olduğunu söylemişti.
Miles gerçekten de müziğin derinliklerini anlamış biriydi. Onun 'sessizlik' hakkındaki görüşü sadece müzikle ilgili değil, hayatın genelinde de geçerli. Sessizliği aramak ve bulmak ise bize kalmış. Zihinsel huzur… odaklanma anı… Müzik yaparken, bir notanın ardından gelen ve notanın anlamını derinleştiren sessizlik…
Bugün yaşadığımız dünyada gerçekten de birçok gürültü ve dağınıklık var. İnternet, cep telefonları, 24 saat haber gibi… Bu zamanlarda, en değerli sessizlik aracım ise "kapalı tuşu". :)
6 yılın ardından yeniden İstanbul’dasınız konserinizde bizleri neler bekliyor?
İstanbul'a son ziyaretimden bu yana epey bir süre geçti. Bu nedenle, hem yeni parçaları sizlere sunmak hem de Türk dinleyicilerimin her zaman dinlemekten zevk aldığı katalogumdaki sevilen eserleri sergilemek için mükemmel bir zaman olduğunu düşünüyorum. Blast ve Come Together repertuarımızda yer alacak, fakat son dönemlerde odaklandığım yeni çalışmalarımı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
