20 Haziran 2025, Cuma
Abone Ol Giriş yap
Haber Giriş: 14.06.2025 13:02 | Son Güncelleme: 14.06.2025 14:51
Makaleyi sesli dinle • 0:00

Kene vakalarında artış: Sebep kuraklık

Kene vakalarında artış: Sebep kuraklık
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Bu yıl kene vakaları hem daha erken hem de daha sık görülmeye başlandı. Uzmanlar Kırım-Kongo kanamalı ateşi vakalarında artış olduğunu, bu artışta nisandan bu yana azalan yağışların etkili olduğunu söylüyorlar. Kenelerin sebep olduğu KKKA ve Lyme hastalığı konusunda ise uyarıyorlar: Kırsalda çalışanlar dikkat! Kene vücutta kaldıkça virüs yükü artıyor


Dünyada 800’den fazla, Türkiye’de ise 50’nin üzerinde kene türü bulunuyor. Ve bu yıl da yaz aylarının gelmesiyle Sivas, Amasya, Tokat, Yozgat başta olmak üzere birçok şehirde kene vakaları görülmeye başlandı. Ancak bu yıl, önceki yıllardan farklı olarak vakalar alışılmadık şekilde nisan ayında bile görülürken vaka sayısında da beklenmeyen bir artış gözleniyor.
 

Vakalar hem daha erken hem daha sık görülüyor

Örneğin Sivas’ta bu yıl Kırım Kongo kanamalı ateşi virüsünden ölenlerin sayısı altıya yükseldi. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi’nde 2019 yılında toplam 122 Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA) hastası görülürken bu yıl daha mayıs ayında 40 hastanın görüldüğü bildirildi. Öyle ki İstanbul’da bile kene vakaları arttı, anestezist ve algoloji uzmanı Prof. Dr. Nebahat Bulut, İstanbul’un Sultangazi ilçesi Yayla Mahallesi’nden bir görüntü paylaşarak “son bir ayda kene ısırması vakalarında artış yaşandığını ve acil tedbir alınması gerektiğini” söyledi.
 
Ülke geneline bakıldığında ise Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Temel Sağlık Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayşen Gargılı’ya göre, haziran başı itibarıyla hastalığın endemik olarak görüldüğü diğer bölgelerde olgular daha erken ve daha sık görülmeye başlandı. “Kırım-Kongo kanamalı ateşi vakaları, önceki yıllara kıyasla birkaç kat arttı.”

Kuraklık, keneleri artırdı

Peki bu alışılmadık artışın nedeni ne derseniz Gargılı, “nisan ayından başlayarak, özellikle endemik bölgede mevsim normallerine göre yüzde 27.2 ile yüzde 43.2 oranında azalan yağışların, daha kurak, sıcak ve kenelerin aktive olması için beklediği ortamı oluşturduğunu” söylüyor.

KKKA, Kelkit Vadisi’ndeLyme, Marmara kıyısında görülüyor

Türkiye’de insanlarda kene ısırması nedeniyle Kırım-Kongo kanamalı ateşiyle birlikte Lyme hastalığı olmak üzere iki hastalık görülüyor. Temelde Hyalomma marginatum türü keneler Kırım-Kongo kanamalı ateşine (KKKA) neden olurken Ixodes cinsi keneler ise Lyme hastalığına yol açıyor. Hyalomma’lar genellikle Karadeniz’in iç kesimlerinde, İç Anadolu’da ve Kelkit Vadisi boyunca görülüyor. Yozgat, Çankırı, Tokat, Amasya, Sivas ve Samsun’un iç kesimleri en çok vaka görülen yerler. Ilıman iklimleri seven bu cins keneler, çok sıcağı, çok soğuğu veya fazla nemi sevmediğinden Doğu Anadolu’nun yüksek irtifalı bölgeleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde pek görülmüyor. Diğer taraftan nemi daha çok seven Ixodes cinsi keneler ise genellikle Marmara kıyılarında görülüyor.

Her yıl 1000 vaka

Diğer taraftan Lyme hastalığı, KKKA’ya nazaran çok daha nadir görülen bir hastalık. Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, “Her yıl ortalama bin civarı tanı alan KKKA vakası varken akut Lyme vakası sayısının yılda 100’ü bulmadığını” söylüyor. Hastalığın daha az görülmesinin nedenlerini ise şöyle anlatıyor: “Hem Lyme vakasında bakterinin insana geçmesi için kenenin vücutta en az 24 saat tutunmuş olması gerekiyor (Bu süre KKKA için bilinmiyor ancak daha kısa olduğu düşünülüyor) hem de Türkiye’deki Ixodes cinsi keneler bu bakteriyi daha az taşıyor.”

KKKA ve Lyme belirtileri

Peki, KKKA ve Lyme hastalıklarının belirtileri ne, derseniz Azap bunu da şöyle anlatıyor: “KKKA, hiç belirtisiz geçebileceği gibi bazı vakalarda hafif grip benzeri, bazılarında da yüksek ateş, kas ağrısı ve baş ağrısıyla seyreden ve üç dört gün süren ağır bir grip tablosuyla karşılaşılıyor. Daha ileri seviyede ise hastalık endotel hasarına neden olduğundan artık kanama dönemine geçiyor. Bu evrede görülen pıhtılaşma bozuklukları organların oksijensiz kalmasına neden olarak organ yetmezliğine sebep olabiliyor. Bu nedenle de bu evredeki hastalar yoğun bakım ihtiyacı duyuyor. Zaten bu evredeki hastalarda ölüm oranı yüzde 25. Tüm KKKA vakalarında ise ortalama yüzde 5.”
 
Azap, Lyme hastalığı ile ilgili ise şu bilgileri veriyor: “İlk aşamada kenenin tutunduğu yerde bir kızarıklık, bir solukluk şeklinde, hedef tahtasına benzer bir görüntü oluyor. İkinci aşamada romatizmal hastalık benzeri bir tablo görülüyor. Bu aşamada antibiyotik tedavisine başlanıyor. Üçüncü aşamada ise birtakım nörolojik bozukluklar ortaya çıkıyor.”

Kırsalda çalışanlar risk altında

Peki, kimler risk altında? Tarım işçileri, çobanlar, orman memurları ve işçileri ile açık arazideki askerler gibi, kırsal alanda çalışan kişiler. Azap, genel kural olarak virüs yükü ne kadar fazla ise yani kene vücutta ne kadar uzun süre kaldıysa o kadar ağır bir hastalık tablosuyla karşılaşılacağını da ekliyor.

Kene ısırığında 10 gün takip önemli

Diğer taraftan uzmanlar bu hastalıklardan korunmak için öncelikle tarım alanlarında çalışma ve kırsal alanda yapılan faaliyetler sonrasında mutlaka vücut kontrolü yapılması gerektiğine dikkat çekiyorlar. Azap “kene yoğun yerlerde vücudun açıkta kalan yerlerine kene kovucu uygulanması gerektiğini, vücutta saptanan kenenin ise vakit kaybetmeden bir cımbız yardımı ile yavaş ve sabit bir kuvvetle çekilerek çıkarılması gerektiğini” söylüyor (Oksijen’in notu: Uzmanlara göre önemli olan kenenin vücuttan en kısa sürede ayrılması ve herhangi bir parçasının vücutta kalmaması. Burada bir diğer ve kesin olan çözüm ise en yakın sağlık merkezine gitmek). “En uzun kuluçka süresi 10 gün. Keneyi çıkardıktan sonra 10 gün boyunca yüksek ateş yönünden takibinin yapılması gerekiyor” diye de ekliyor.

‘İstilacı’ Çin tehdidi

Geçtiğimiz günlerde Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde Türkiye’de yeni görülmeye başlayan bir kene türü incelenmeye başlandı. Zooloji Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Adem Keskin’in yürütücüsü olduğu ve 14 Nisan’da başlatılan projede doğal yayılış alanı Uzak Doğu Çin, Japonya ve Güney Kore olan Haemaphysalis longicornis (Asya uzun boynuzlu kenesi) türü kene incelenmeye başlandı. Bu tür doğal yayılış alanlarıyla birlikte ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, Rusya, Hindistan, Yeni Kaledonya ve Vanuatu olmak üzere 10 farklı ülkede kayıt altına alınırken Türkiye’de ilk defa 2024 yılında ülke genelinde keneler üzerine yapılan bir arazi çalışması sırasında, Türkiye’deki 56. kene türü olarak kayıtlara geçti. Diğer taraftan nedeni bilinmeyen bir şekilde ülkeye giriş yaptığı belirtilen bu kene türünün, özellikle İstanbul’da köpeklerde enfestasyonlara (bir parazitin vücut üzerinde-içinde tutunarak çoğalması) neden olduğu tespit edildi.
 
Bununla birlikte Çin’den geldiği düşünülen bu kene türü, ABD’de de ilk kez 2017’de görüldü ve hızla 15 eyalete yayıldı. 2020 yılında Uluslararası Parazitoloji Dergisi’nde yayımlanan bir makaleye göre Haemaphysalis longicornis türü keneler “istilacı” olarak niteleniyor. Yine aynı makalede, “bir raporda H. longicornis’in Kuzey Carolina’da beş sığırı kan kaybı yoluyla öldürdüğünün ileri sürüldüğü, ancak ABD’de doğal olarak enfekte olmuş H. longicornis kenelerinin belgelenmediği” belirtiliyor. İnsanlarda görülen hastalıklar için bir vektör (taşıyıcı) olarak rolünün ise belirsiz olduğu ifade ediliyor.

Doğaya keklik salınması etkili değil

Bireysel önlemler dışında keneyle mücadelede akarisit uygulamaları ve zaman zaman da biyolojik mücadele amacıyla doğaya keklik salınması gibi yöntemler kullanılıyor. Ancak İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Arslan, “Doğaya salınan kekliklerin palaz döneminde böceklerle beslendiği, erişkin dönemlerinde ise umulanın aksine kenelerin larva-nimf dönemlerinin bu kuşlardan beslendiği unutulmamalı. Ek olarak KKKA hastalığının vektörü olan Hyalomma kenelerinin erişkinleri arazide toprak çatlakları vb. yerlerde saklanırlar ve kekliklerin bu keneleri bulup yemesi zordur. Bu nedenle doğaya keklik salınması beklenen kene mücadele etkisini göstermiyor” diyor.

En etkili yöntem: Sığırlara akarisit uygulaması

Arslan, mevcut şartlarda özellikle KKKA riskli bölgelerde, sığırlara akarisit uygulamasının en pratik, uygulanabilir ve etkili yöntem olarak öne çıktığını söylüyor: “Hastalığın kontrolünde bölgedeki kene sayısının azaltılması önemli. Bu amaçla, meraya çıkan hayvanların, en başta da sığırların, uygun akarisitlerle düzenli olarak ilaçlanması gerekiyor. Bu uygulama mera sezonu öncesinde başlamalı ve düzenli olarak devam etmeli. Ancak kullanılan akarisitlerin et ve süte geçmemesi, kalıntı bırakmaması çok önemli. En doğrusu, uygulamaların veteriner hekimler tarafından ya da kontrolünde yapılması. Bununla birlikte kene kontrolü entegre bir şekilde yapılmalı. Aynı meraya çıkan hayvanların bir kısmında kene mücadelesi yapılıp bir kısmında yapılmaması sonuç vermez.”

KKKA’da ölüm oranı yüzde 5

Türkiye’de ilk defa 2002 yılında İç Anadolu Bölgesi’nde görülen ve 2003’te kesin tanısı konulan Kırım-Kongo kanamalı ateşi vakaları, 2002 ve 2024 yılları arasında 17 bin 132 kişide görüldü, bunlardan 819’u hayatını kaybetti. Bu, yüzde 4.8’lik bir vaka-ölüm oranına tekabül ediyor.