05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 06.08.2025 13:43 | Son Güncelleme: 06.08.2025 14:12

Kimyasallar, iklim krizine benzer düzeyde bir tehdit: İnsan vücudunda 3600’den fazla sentetik kimyasal bulundu

Deep Science Ventures raporunda, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan, kısırlığa ve kansere uzanan çok sayıda hastalıkla ilişkilendirilen kimyasalların "iklim krizi ile benzer düzeyde bir tehdit" olduğu bulgusu yer aldı
Kimyasallar, iklim krizine benzer düzeyde bir tehdit: İnsan vücudunda 3600’den fazla sentetik kimyasal bulundu
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Deep Science Ventures (DSV) raporuna göre, kimyasal kirlilik, “insanların ve doğanın gelişimi için iklim değişikliğiyle benzer düzeyde bir tehdit” oluşturuyor. Sanayi Devrimi sonrasında, doğada bulunmayan 100 milyondan fazla kimyasal madde üretildi. DSV raporuna göre bu kimyasallar kullanılarak üretilen 40 bin ile 350 bin arasında kimyasal, aktif olarak kullanılıyor. Ancak bu kimyasalların biyosferde yol açtığı yaygın kirliliğin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkileri, yeterince konuşulmuyor. Oysa DEHB’den (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu), kısırlığa ve kansere kadar pek çok sağlık sorunu kimyasal toksisiteyle ilişkilendiriliyor.

Grantham Vakfı tarafından finanse edilen DSV araştırması kapsamında onlarca araştırmacı, sivil toplum temsilcisi, girişimci ve yatırımcıyla görüşüldü ve yüzlerce bilimsel makale incelelendi. Araştırma sonucunda insan vücudunda yalnızca gıda hazırlama ve ambalajlamada kullanılan malzemelerden kaynaklanan 3.600’den fazla sentetik kimyasal tespit edildi. Bunlardan 80’i ciddi risk grubunda yer alıyor. Örneğin, çevrede neredeyse hiç bozulmadan kalan “sonsuz kimyasallardan” PFAS, test edilen neredeyse tüm insanlarda bulundu. Bu maddeler o kadar yaygın ki, bazı bölgelerde yağmur suyunda bile sağlıksız kabul edilen düzeyde bulunuyor. Öte yandan, küresel nüfusun yüzde 90’ından fazlası, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) belirlediği kirlilik sınırlarını aşan havayı soluyor.

The Guaradian'da yer alan habere göre, araştırmayı yürüten ekipten DSV İklim Programı Kıdemli Uzmanı Harry Macpherson, "Herkes soluduğu havanın, içtiği suyun, yediği yiyeceklerin ya da kullandığı şampuanın, temizlik ürünlerinin ve mobilyaların güvenliği konusunda çok sıkı bir denetim olduğunu sanıyor. Ama bu aslında doğru değil" değerlendirmesinde bulunuyor. 

 

Raporda, yaygın kullanılan birçok kimyasalın üreme, bağışıklık, sinir, kalp-damar, solunum, karaciğer, böbrek ve metabolik sistemler üzerinde tehdit oluşturduğunu gösteren korelasyonel veya nedensel veriler bulunduğu belirtildi. Macpherson bu konuda şunları söyledi:

“En belirgin bulgulardan biri, pestisit maruziyeti ile üreme sorunları arasındaki bağlantılardı. Düşük riski ve gebe kalma güçlükleri açısından oldukça güçlü korelasyon ve nedensellik ilişkileri gördük.”

DSV’nin araştırması, Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü’nün bulgularını destekler nitelikte. Söz konusu enstitü daha önce, plastikler de dahil olmak üzere çevresel kirleticiler açısından güvenli gezegensel sınırların çoktan aşıldığını ortaya koymuştu. Geçtiğimiz pazar günü yayımlanan bir başka rapor ise dünyanın, üretimindeki hızlı artışın ortasında, bebeklikten yaşlılığa kadar hastalık ve ölümlere yol açan bir “plastik krizi” ile karşı karşıya olduğunu vurguladı.

Rapor ayrıca mevcut toksisite değerlendirmesi, araştırma ve test yöntemlerindeki kritik eksiklikleri de gözler önüne seriyor. Bu durum, mevcut denetim mekanizmalarının insan ve gezegen sağlığını korumakta yetersiz kaldığını ortaya koyuyor.

Şu anda, kimyasal toksisitesi bir çevre sorunu olarak iklim değişikliğine ayrılan fonların yalnızca küçük bir kısmını alıyor. Macpherson’a göre bu orantısızlık değişmeli:

“İklim ve atmosfer için ayrılan fonların azalmasını istemiyoruz. Ama bu konu – gerçekten, orantılı olarak – çok daha fazla dikkat gerektiriyor.”

Kaynak: Gazete Oksijen