05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 23.09.2025 12:28 | Son Güncelleme: 23.09.2025 13:06

Mutfağınız mikroplastik dolu: Peki sofralarınızı nasıl koruyabilirsiniz?

Mikroplastikler musluk suyundan geliyor, mutfak eşyalarımızdan kopuyor, yumurtanın sarısına, etin ve sebzelerin içine kadar sızıyorlar. Ama bazı basit önlemlerle onları daha az tüketmek mümkün.
Mutfağınız mikroplastik dolu: Peki sofralarınızı nasıl koruyabilirsiniz?
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Yüzlerce plastik parçası, tavada eriyor, yemeğinize karışıyor, yemek soğuduğunda yeniden katılaşıyorlar. Her gün farkında olmadan mikroplastik ve nanoplastik tüketiyoruz. Boyutları 5 mm’den küçük olan mikroplastikler ve 1 ila 1000 nanometre boyutunda olan nanoplastikler yiyeceklerimize giriyor. 

İlk bakışta mikroplastiklere maruz kaldığımız noktalar göz korkutucu gelebilir. Ama iyi haber şu ki, mutfakta atılacak küçük adımlarla bunları azaltmak mümkün.

Yiyecekler

BBC'de yer alan habere göre, mikroplastikler meyve ve sebzelerden bala, ekmekten süt ürünlerine, balıktan ete kadar pek çok gıdada bulunuyor. 

2018’de yapılan 109 ülkeyi kapsayan bir araştırma, insanların tükettiği mikroplastik miktarının 1990’a kıyasla altı kat arttığını gösterdi. Mikroplastikler bitkilerin köklerinden ya da hayvanların yemlerinden yiyeceklere geçiyor.

Washington Üniversitesi Seattle Çocuk Araştırma Enstitüsü’nden Prof. Sheela Sathyanarayana “Daha önce sanayi için kullanılmış ve kirlenmiş bir toprakta tarım yapıyorsanız, bitkiler bu kirleticileri bünyesine katabilir" diyerek ekliyor:

“Ürünler hasat edildikten sonra da işleme sırasında kirlenme ihtimali çok yüksek. Fabrikalar hızlı üretim için çok fazla plastik kullanıyor.”

Bazı yiyeceklerde mikroplastikleri azaltmak mümkün. Avustralya’da yapılan bir çalışmaya göre, evde pişirilen pilavda porsiyon başına 3-4 mg, önceden pişirilmiş pilavda ise 13 mg’a kadar plastik bulunuyor. Üstelik bu, kağıt ya da plastik ambalaj fark etmeksizin aynıydı. Ancak pirinci yıkamak, mikroplastikleri %20-40 azaltabiliyor. Et ve balığı yıkamak da miktarı düşürüyor ama tamamen ortadan kaldırmıyor.

Bazı gıdalarda ise bu mümkün değil. Tuz, çıkarıldığı maden ve işleme süreçlerinde mikroplastik içeriyor. 2018’de yapılan bir araştırma, 39 tuz markasının 36’sında mikroplastik buldu. En yüksek oran ise, denizlerdeki kirlilik nedeniyle deniz tuzunda görüldü.

Sathyanarayana ve WWF’den Annelise Adrian, taze ve işlenmemiş gıdaların tercih edilmesini, en azından çok işlenmiş yiyeceklerden uzak durulmasını öneriyor. Sathyanarayana, “Bir yiyecek ne kadar işlenmişse, temas ettiği plastik de o kadar fazla oluyor” diyor.

Yiyecek zincirindeki plastiği azaltmak için sadece mutfakta önlem almak yeterli değil. Dünyada plastik atıkların yüzde 90 azaltılması, en çok etkilenen ülkelerde insanların tükettiği plastik miktarını yarı yarıya indirebilir.

Norveç Su Araştırmaları Enstitüsü’nden deniz biyoloğu Vilde Snekkevik plastiğin ucuz ve kullanışlı bir malzeme olduğuna dikkat çekerek “Sorun şu ki biz onu fazla kullanıyoruz" diyor.

Su

İster musluktan ister şişeden gelsin, su da mikroplastiklerin önemli bir kaynağı. Bir araştırma, yalnızca plastik şişe kapağını açıp kapamanın litre başına 553 mikroplastik parçacığı ortaya çıkardığını gösterdi.
Adrian “Son araştırmalar, şişelenmiş sularda düşünüldüğünden çok daha fazla mikro- ve nanoplastik olduğunu ortaya koyuyor” diyor.

Mikroplastikler musluk suyunda da yaygın. Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırmada test edilen 177 musluk suyu örneğinin tamamında mikroplastik bulundu ve şişe suyla aralarında kayda değer bir fark olmadığı görüldü. Çin, Avrupa, Japonya, Suudi Arabistan ve ABD’deki bulgular da bunun küresel bir sorun olduğunu gösteriyor.

Ama güvenliyse musluk suyu içmek, maruziyeti azaltmanın daha iyi bir yolu olabilir. Adrian, basit bir karbon filtre bile mikroplastiklerin yüzde 90’ını azaltabilir diyor.

Yine de, suyunuz temiz olsa bile plastik içeren bir poşet çay kullandığınızda, tek bir bardak çay 11,6 milyar mikroplastik ve 3,1 milyar nanoplastik parçacığı salabiliyor. Bazı üreticiler artık plastik içermeyen poşetlere yöneldi.

Ambalaj ve kaplar

Yiyeceklerin çoğu plastikle paketleniyor. Adrian “Plastikte saklanan gıdalar kaçınılmaz olarak mikroplastik içerir” diyor ve “Plastik kaplı konserve kutular da buna dahil" diye ekliyor.

Plastik ambalajı açmak bile parçacık salıyor. Avustralya’da yapılan bir araştırmaya göre, her açma işlemi santimetre başına 250 mikroplastik üretebiliyor.

Bir kabın yaşı da önemli. Malezya’da yapılan bir çalışmaya göre, yeniden kullanılabilir melamin kaseler 100 yıkamadan sonra ilk yıkamaya göre çok daha fazla mikroplastik salıyor.

Çin’de yapılan bir araştırma, ayda 5-10 kez paket yemek söyleyenlerin, sadece kaplardan 145 ila 5.520 mikroplastik tüketiyor olabileceğini ortaya koydu.

Mutfak gereçleri

Doğrama tahtaları da önemli bir kaynak. Yapılan bir araştırma, her kesimde milimetre başına 100-300 mikroplastik açığa çıkabileceğini gösterdi. Polietilen tahtaların yılda 7,4-50,7 gram, polipropilen olanların ise yaklaşık 49,5 gram plastik saldığı hesaplandı.

2022’de BAE’de yapılan bir araştırma, kasap ve marketten alınan etlerde doğrama tahtalarından geçen mikroplastikler bulunduğunu ortaya koydu. Bu parçacıklar pişerken eriyor, yemek soğuyunca yeniden katılaşıyordu. Eti üç dakika yıkamak miktarı azaltsa da tamamen yok etmiyordu.

Çizilmiş yapışmaz tavalar ve tencereler de her kullanımda binlerce parçacık salabiliyor. Yeni alınmış olanlar bile silikon çırpıcıyla kullanıldığında mikroplastik bırakıyor. Blenderlar ve plastik kaplar da benzer şekilde parçacık yayıyor.

Silikon bazen daha iyi bir alternatif olarak öneriliyor ama kesin kanıt yok. Adrian, “Silikon daha dayanıklı ama mikroplastik sorununu tamamen çözmüyor,” diyor. Snekkevik de çok yüksek ısıda silikonun bozulduğunu, yine de cam ve paslanmaz çeliğin iyi seçenekler olabileceğini söylüyor.

Yeşil kimya temelli biyoplastikler de geliştiriliyor. Yale Üniversitesi’nden Paul Anastas, bunların hem çevrede hem de vücutta parçalanmak üzere tasarlandığını söylüyor:

“İnsan vücudu biyomateryalleri metabolize edecek şekilde evrimleşti ama sentetikleri edecek şekilde değil.”

Ancak PLA pipetler gibi bazı biyoplastikler beklendiği gibi parçalanmıyor, sadece daha hızlı mikroplastiğe dönüşüyor.

Isı

Plastik ısındıkça daha çok parçacık bırakıyor. Mikrodalgada üç dakika ısıtılan plastik kapların, santimetrekare başına 4,22 milyon mikroplastik ve 2,11 milyar nanoplastik saldığı tespit edildi. Tek kullanımlık plastik bardaklarda sıcak içecekler de aynı etkiyi yaratıyor.

Adrian, tuz, yağ, asit ve ısının plastiği daha hızlı bozduğunu söylüyor. Örneğin plastik kapta tuzlu su, tuzsuz suya göre üç kat fazla parçacık çıkarıyor. Yağlı yiyeceklerde de sağlığa zararlı katkı maddeleri daha fazla bulunuyor.

Temizlik

Mutfak süngerleri de büyük bir kaynak. Aşındıkça gram başına 6,5 milyon mikroplastik salıyorlar. Deterjanla kullanıldıklarında bu miktar daha da artıyor. Mikrofiber bezler üzerine ise araştırmalar yetersiz. Ama sentetik kumaşların denizlerdeki kirliliğin en büyük nedenlerinden biri olduğu biliniyor.

Plastik dolu mutfakta ne yapmalı?

Snekkevik, panikle tüm plastikleri çöpe atmanın doğru olmadığını söylüyor:

“Benim mutfağımda da hâlâ plastik eşyalar var. Hepsini birden atmam.”

Onun önerisi, hasar görmüş ürünleri değiştirmek ve yerine plastik içermeyen alternatifler almak. “Her şeyi bir anda atmak hem pratik değil hem de çevre dostu değil,” diyor.

Tabağın ötesinde

Yiyecek ve içecekler mikroplastiklerin en doğrudan kaynağı. Ancak bunların sağlığa etkisi kesin değil. Az sayıda insan üzerinde çalışma yapıldı. Bazı bilim insanları bağırsak florasının bozulabileceğini ya da en küçük parçacıkların kana karışabileceğini düşünüyor.

“Fosil bazlı plastikler, incelenen neredeyse tüm organlarda bulundu: atardamarlarda, beyinde, kanda, plasentada ve testislerde,” diyor Anastas.

Sathyanarayana ise, plastiğin vücutta bir yere yerleşip etkisiz kalabileceğini söylüyor. Adrian da, plastiğin vücutta ne kadar süre kaldığının bilinmediğini, dolayısıyla bugün alınan mikroplastiklerin kalıcı olmayabileceğini ekliyor.

Nitekim, düzenli olarak aldığımız mikroplastiklerin bir kısmının vücuttan atıldığı da gözlemlenmiş durumda.