20 Eylül 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 20.09.2024 04:34 | Son Güncelleme: 20.09.2024 04:34

Teknoloji bağımlılığının faturası: Yeni tekno-hastalıklar

Teknolojiye hiç olmadığımız kadar bağımlı hale geldik. Bu durum var olan bazı hastalıkların artış göstermesinin yanı sıra yenilerinin de ortaya çıkmasına neden oldu. Fobiler, sırt-boyun ağrıları, göz sorunları ve obeziteden doktora başvuranların ortak yanları artık aşırı teknoloji kullanımı
Teknoloji bağımlılığının faturası: Yeni tekno-hastalıklar
Ayşe Mine Bozkurt Ayşe Mine Bozkurt

Son 20 yılda gelişen teknoloji hayatımızın önemli bir parçası haline geldi. 2000’lerin başında internet kullanımı sadece yüzde 7 iken şimdi küresel olarak yaygınlaştı. Benzer şekilde, 2000 yılında 740 milyon olan cep telefonu aboneliği sayısının bugün 8 milyarı aşması, teknolojiye olan bağlılığımızın ayrı bir örneği. Aynı durum sağlık sektörü için de geçerli. Teknolojiyle birlikte gelişen tedaviler hastalıkların daha çabuk saptanmasına ve tedavisine katkıda bulunuyor. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. Son yıllarda teknolojinin aşırı kullanımına bağlı hastalıklarda ciddi artış var. Öyle ki bu durum yeni rahatsızlıkların ve fobilerin de ortaya çıkmasına neden oldu. Uzmanlara göre uyuşturucu olmayan en tehlikeli bağımlılık türü; akıllı telefon bağımlılığı.

Yanlış teknoloji kullanımı dikkat dağınıklığı, aksiyete ve depresyon gibi psikolojik sorunlara neden olurken fiziksel olarak da işitme kaybı, sırt ağrıları, obezite ve görme sorunlarına yol açabiliyor. Teknolojiyle bağlarımızı dengelemediğimiz sürece her geçen gün yeni tanımlanan psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklar literatüre girmeye devam ediyor ve toplumsal bir tehdit oluşturuyor.

Teknoloji hangi hastalıkları artırdı?

Oksijen’e konuşan uzmanlar, teknolojiyle ilişkili rahatsızlıklar nedeniyle kendilerine başvuran hastaların sayılarında artış olduğunu dile getirdi.

Mudanya üniversitesi Psikoloji bölümü Dr. Öğretim Üyesi Kahraman Güler:

Akıllı cihazlarla çok uzun süreler geçirilmesi en tehlikeli bağımlılık türlerinden biri olan akıllı telefon bağımlılığını beraberinde getiriyor. Dijital bağımlılık; kişisel ilişkilerde zayıflıklara, uyku bozukluklarına, yaşam kalitesinde düşüşe, sosyal anksiyete ve izolasyona, dikkat dağınıklığına ve sanal kimlik sorunlarına neden olur. İnsanlar çok fazla teknolojiye maruz kaldıkları için melatonin üretiminde bir engel oluyor ve uyku düzeni bozuluyor. Üniversite ile lise öğrencilerinde ve çok daha küçük yaş gruplarında bu şikayetlerle gelenler çok daha fazla. Çok az olmakla beraber yetişkinlerde de artış olmaya başladı. İnsanlar bunun bir problem olduğunu fark ettiler. İlginç ve yeni sorunlar olarak karşımıza çıkan hastalıklar var. Tüm bunların arkasında anksiyete ve obsesif kompulsif bozukluk gibi ciddi psikolojik bir hastalık yatıyor ve unsurlara göre şekil alıyor. Kişinin problemi tanımlaması, sosyal hayata katılacak insanlarla temas kuracağı aktiviteler yapması ve bu problemlerin muhataplarıyla bu sorunları konuşabilmesi gerekiyor. Bunları yapamıyorlarsa psikolojik destek almaları gerekiyor.

Kahraman Güler

 

Medicana Ataköy Hastanesi Ortopedi Uzmanı Prof. Dr. Okan Özkunt:

Bilgisayar başında ve koltukta uzun süreli hareketsiz oturmak öncelikle omurga sağlığını tehdit ediyor. Kalıcı bel ağrıları, duruş bozuklukları, bel ve boyun fıtıkları ayrıca menisküs ve dizde kıkırdak zedelenmeleri gibi istenmeyen sonuçlar doğurabiliyor. Gelen 10 hastanın 5’inde uzun süreli oturmaya bağlı semptomlar görüyoruz. Son zamanlarda bilgisayar, telefon ve tablet kullanımındaki şikayetlere bağlı olarak gelen hasta sayımız ciddi oranda arttı. Bilgisayar pozisyonunu ayarlamak, bel desteği iyi olan koltuk seçmek yarım saatten uzun süreli hareketsiz oturmamak ve basit birtakım egzersizlerle bu sorunların önüne geçilebilir.

Okan Özkunt
Öte yandan kulaklıkla yüksek seste ses dinlemek işitme bozukluğuna neden olabilir. Journal of American Medicine dergisinde yayınlanan bir çalışmada, 12-19 yaş arası Amerikalılardaki işitme kaybının son 10 yılda artış göstererek yüzde 19,5'e ulaştığı bildirildi. Araştırmaya göre bu artışın bir kısmı kulaklık kullanımından kaynaklanıyor.

Medicana Ataköy Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Murat Yolar:

Yakından baktığımız ekranlı araçların hayatımıza girmesiyle göz sorunları arttı. Uzun süre dikkatimizi yakın mesafeden parlak bir ekrana verdiğimizde gözümüzün içindeki uyum kasını kasarak göz içi merceğimizin şekil değiştirmesini sağlarız. Bu kasın uzun süreler kullanılması sonucu oluşan kramp, yalancı bir miyopiye yol açarak geçici olarak uzaktaki objeleri bulanık görmemize yol açar. Bunun yanı sıra gözlerde ve göz çevresinde ağrı hissi uyandırır. Ayrıca yakındaki bir objeye dikkatle baktığımızda göz kırpma refleksimizin bloke olarak dakikada 12-13 ten 1-2 ye düşer. Normalde gözümüzü her kırpışımızda gözümüzün ön kısmı kapaklar tarafından nemlendirilir. Bu durum bozulunca gözümüzün ön kısmı açık kalmaya bağlı olarak kurur ve batma hissi ile kızarıklık gibi belirtiler ortaya çıkar.

Murat Yolar

Çocuklar için en önemli tehlike ise ekran kullanımına bağlı miyopinin artması. Göz 18 yaşına kadar gelişimini sürdürür. Bu süreçte aşırı yakın faaliyetler gözün uzamasına ve miyopinin genetiklerinden beklenenin daha da ötesine ilerlemesine yol açar. Bu yüzden etrafımızda gördüğümüz pek çok çocuğumuz ne yazık ki anne ve babasından daha kalın gözlükler kullanılıyor. Son yıllarda hastalarımın neredeyse yarısı teknoloji kullanımına bağlı göz şikayetlerinden geliyor. Mavi filtreli gözlüklerin gözleri aşırı ışıktan koruduğu, rahatsızlık ve kuruluk hissini azalttığı ve gece uykusuna katkıda bulunduğu söylense de birçok bilimse çalışmada anlamlı bir fayda saptanmadı. Gözler yakına bakarken yorulur, uzağa bakarken dinlenir. O yüzden 20-20-20 kuralını uygulamak; yani 20 dakikada bir 20 saniye 20 feet (6 metre) uzaklığa bakmak kondisyonu artırır. Ekran kuruluğuna bağlı şikayetler için nemlendirici damlalar (suni göz yaşları) kullanılabilir. Fırsat buldukça elektronik cihazlardan uzak, deniz kenarı ya da geniş alanlarda gezinti yapmak gözlerin dinlenmesi açısından faydalıdır.

Memorial Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Onur Taşcı:

Obezitenin tarihçesine baktığımızda teknolojik gelişmelerin artmasıyla obezitenin artışı arasında paralellik olduğunu görebiliriz. Günümüzde teknoloji yaşam kalitesini artırsa da ekran başında geçen sürenin artması, fiziksel aktivitenin azalması yüksek kalorili yiyeceklere hızlı erişimle birlikte obezite de hızlı bir şekilde artıyor. Özellikle çocukluk çağında ekran önünde fazla vakit geçirmek çocukluk obezitesiyle sonuçlanıyor. Günlük poliklinik muayenelerinde son dönemde bilgisayar ve sosyal medya kullanımının yüksek olduğu obeziteli bireylerle karşılaşıyoruz.

Onur Taşcı

Memorial Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Özge Özden Kayhan:

Teknolojinin getirdiği hareketsizlik, kardiyovasküler sistem üzerinde ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Uzun süre oturmak kan dolaşımını olumsuz etkileyerek, hipertansiyon ve damar tıkanıklıklarına zemin hazırlıyor. Hareketsiz yaşam tarzı, obezite ve diyabet gibi sorunları tetikleyerek kalp hastalıkları riskini artırıyor. Pandemi ve uzaktan çalışma döneminde bu tür şikayetlerle gelen hasta sayısında belirgin bir artış gözlemledik. Hareketsizlikten kaynaklanan kilo alımı, kas ve eklem rahatsızlıkları, sürekli yorgunluk gibi şikayetler oldukça yaygın. Bu sorunları önlemenin en etkili yolu düzenli fiziksel aktiviteyi artırmaktır. Uzun süre oturarak çalışanların sık sık ayağa kalkıp hareket etmesi önemli. Özellikle masa başı işlerde çalışanların günlük yürüyüşler veya hafif egzersizlerle hareketliliği sürdürmelerini tavsiye ediyoruz.

Özden Kayhan
Teknolojiyle birlikte hafızamızı kullanma becerimiz de azaldı. Numaraları ve bilgileri aklımızda tutmak yerine artık Google’a danışıyoruz. Bu durum özellikle gençlerde unutkanlık ve hafıza zayıflığı görülmesinin en büyük nedenlerinden.

Teknolojinin hayatımıza soktuğu yeni fobiler

  • FOMO: Kişilerin sosyal medya üzerindeki gelişmeleri kaçırma korkusuyla sürekli olarak telefonlarını kontrol etmeleri.
  • Nomofobi: Akıllı telefon veya diğer mobil cihazlardan yoksun kalma korkusu olarak tanımlanabilir.
  • Netlessfobi: İnternetin olmadığı bir ortamda kalamama korkusudur.
  • Hayali Titreşim Sendromu: Telefonun çalmadığı ya da bildirim gelmediği halde böyle bir hisse kapılma durumudur.
  • Cheesepodding: Kişilerin internet üzerinden sürekli olarak müzik indirme ve arşivleme hastalığıdır.
  • Photolurking: Sosyal medya platformlarında başkalarının fotoğraflarını uzun süre izleme davranışıdır.
  • Facebook Depresyonu: Kişilerin sosyal medya üzerinden kendi hayatlarını başkalarının hayatlarıyla kıyaslaması sonucu yaşadığı mutsuzluk ve depresyon halidir.
  • YouTube Narsizmi: Kişilerin kendilerini tanıtmak ve sanal dünyada popüler olmak amacıyla YouTube platformunu kullanmasıyla karakterizedir.
  • Ego Sörfü: Kişilerin kendi isimlerini internette aratarak kendi hakkındaki paylaşımları, beğenileri ve yorumları sürekli olarak takip etme ihtiyacıdır.
  • Selfitis: Borderline selfitis, kişilerin kendi fotoğraflarını gün boyunca sık sık çekmeleri ancak paylaşmamaları olarak tanımlanırken, acute selfitis, bu fotoğrafların sosyal medyada paylaşılmasıyla karakterizedir. Chronic selfitis ise, kişinin kendi fotoğraflarını aşırı şekilde çekmesi ve paylaşmasıdır.
  • WhatsAppitis: Tekrarlayan baş parmak hareketlerinin uzun vadede el ve kollarda hasara neden olabileceği durumu ifade eder.
  • Hikikomori Fenomeni: Bireylerin evlerine kapanması, sosyal ilişkilerini kesmesi ve sanal ortamda yaşamalarını sürdürmeleri durumunu tanımlar.
  • Stalking: Bireylerin başkalarının bilgilerini rahatsız edici düzeyde araştırmaları ve kaydetmeleri durumudur.