Herkesin olimpiyat izleme şekli başka. Bazısı altına hücum eder, kimileri hikaye arar. Bir diğeri sosyal eşitlik vesilesi olarak görür ama pek çoğu ille de bizimkiler der. Ve tabii bir de “sevmezler” vardır. Yine de hepsinin gözüne bir halka mutlaka takılır. Olimpiyat çiçek dürbünüdür, bir kuplesi bile insanı mutlu eder
Yine bir spor hadisesi ve yine kayıtsız kalmak imkânsız. Bakmayın siz “şehir işgal altında” diye olay mahallini terk eden müşkülpesent Parislilere. Tüm dünya hiç olmadığı kadar onlardan bahsedecek. 200’den fazla ülkeden 10 bin 500 civarında sporcu katılacak. 329 “event” olacak. Açılış töreni günü de dahil toplam 17 gün spora doyacağız. Üstüne basa basa söyleyelim; futbola değil spora! Eurosport ve TRT ekranları hiç olmadığı kadar zenginleşecek, bu kesin! Gelin görün ki herkesin izleme meşrebi de farklı, Olimpiyatlar’ı koyduğu yer de. Onlarca spor var. Kime bakacağız, neyi seyredeceğiz? Atletizmin ev sahibi kim? Yüzmede kime odaklanacağız? Diğer sporlarda nasıl bulacağız yolumuzu? İşte size 5 farklı bakış açısı için beş ayrı izleme rehberi.
Misak-ı Milliciler
Her şeyi kırmızı beyaz üzerinden izleyenler hep çoğunluktur ülkemizde. Türkiye yoksa LeBron James bile fazla gelir. Ay-yıldızı bulamadıklarında bile işin içinde bir ‘Türklük’ ararlar. Gerçi heyecan katsayımız bu sayede geometrik artar.
Biliyorsunuz değil mi? İzlenmez denen Olimpiyatlar son 20 yıldır reytingleri altüst ediyor. Eskiden güreşten ibarettik, şimdi voleybol ülkesi olduk çıktık. Jimnastikle atlıyoruz zıplıyoruz, hatta ok da atıyoruz yumruk da. 18 dalda 54’ü kadın 48’i erkek olmak üzere toplam 102 sporcuyla madalya hayalleri kuracağız. Kazanmak kolay değil. Katılmak ise hakikaten büyük iş.
Fakat bizde öyle bakmayanlar olacak tabii. Yargı giyotinleri hazır bekleyecek. Sabah akşam futbol konuşan insanlar size okçuluk tekniklerinden bahsedecek. Mete Gazoz (Allah muhafaza) kazanamazsa ona had bildirecek. Voleybolda libero eksikliğinden, takımın havaya girdiğinden dem vuracaklar. Kulak asmayın siz o X erbabına. Olimpiyat bir şölendir. 3-5 altın alırsak da ne ala. Ama ille de birilerini öne çıkaracaksak:
Olimpiyatlar konusunda ortamlarda cahil kaldığınızı hissettiğiniz anda “Buselerden altın bekliyorum” deyin. Dört Buse var. Üçü altına gözünü dikmiş durumda. İkisi boks (Buse Naz Çakıroğlu, Busenaz Sürmeli), biri güreşte (Buse Tosun). Alırlarsa tarih yazacaklar. Alacak gibi de duruyorlar.
Okçulukta Mete’yi biliyorsunuz. Peki tekrar altın alırsa bunun tarihte ilk olacağını biliyor musunuz? Ama asıl erkekler takım müsabakasında madalya gelirse inanılmaz iş olur. Hele bir de rengi altın olursa, baş antrenör Göktuğ Ergin’in heykeli dikilir. Mete de spor bakanı olur.
Türk sporseverler Paris 2024’ü iki ana kanaldan izleyebilecek. Bunlardan biri 2024 TRT Spor ve TRT Spor Yıldız. İkincisi, oyunları Eurosport 1 ve Eurosport 2’ye ek olarak BluTV ve S Sport Plus’ta yer alacak Eurosport’un 7 Olimpiyat pop-up kanalı ile TV+ Eurosport Olimpiyat 4K kanalından da izlemek mümkün.
Jimnastikçileri sakın kıskaca almayın. Öyle kolay iş değil üst üste iki olimpiyatta madalya adayı olmak. Ama olur da madalya gelirse halk kahramanı olurlar, o ayrı. Siz gene de Ferhat’ı (Arıcan), İbrahim’i (Çolak) sevgiyle izleyin, saygıda kusur etmeyin. Edenleri uyarın.
Peki voleybolcular? Altın gelirse yer yerinden oynar, biliyorsunuz değil mi? Yine de tadını kaçırmadan izlemek lazım onları. Her müsabaka altın değerinde sonuçta. Ama insan “Ebraaar” diye bağırdığını da hayal etmeden duramıyor yahu!
Altına hücumcular
Olimpiyat kardeşliktir, dayanışmadır, ahlaktır... Ama en çok da zaferdir. Kazananları izlemek için ekran karşısına oturur insan. En hızlılara bakmak, en güçlüleri alkışlamak işin zevkidir. Fakat turnusol kâğıdı olacak birileri yok şimdilerde. O yüzden muallaktayız. Öte yandan rekorları, büyük zaferleri de çok özledik. İşte köşe taşları:
Başroldeki atletizmle başlayalım. Bu olimpiyatın bir yüzü olsa Mondo Duplantis olurdu. Rekorlara doymayan sırıkla atlamacının eşsiz bir hikâyesi var. Babası, Sergey Bubka’yla yarışmış. ABD doğumlu İsveçli ise sekiz dünya rekoru kırıp Bubka’yı kıskandırmış. Şimdi yeni rekorlar için geliyor. Kırar mı kırar!
Yine atletizmle devam edelim. Kadınlar 200 metreye dikkat. Shericka Jackson, Florence Griffith-Joyner’ın hiç kırılmaz (azıcık da şaibeli) gibi görünen rekoruna göz dikmiş durumda. Başarırsa Duplantis’ten bile rol çalar.
Rol çalma demişken, bir de Noah Lyles var. Hani şu “NBA’i kazananlar nerenin dünya şampiyonu oluyor” videosuyla ünlü atlet. Genç ABD’li kısa mesafenin Bolt sonrası öksüzlüğüne son verebilir gibi duruyor. 200 metre rekoruna da göz dikmiş durumda. Başarırsa tribüne dönüp ‘Edriyııın’ diye böğürse yeridir.
400 metre engellide, son olimpiyatta Karsten Warholm ve arkasındaki Rai Benjamin aynı anda dünya rekoru kırmıştı. Tarihin en iyi yarışıydı. Bu branşın en iyi üç derecesine sahip Warholm, Benjamin ve Alison dos Santos gene koşacaklar. Devam filmi gibi, hatta sanki Ateş Arabaları 2 gibi olacak. Kaçırmayın. Üzülürsünüz.
Gelelim yüzmeye. Burada hikâye çok. Ama biri öne çıkıyor. Ev sahibi yüzücü Leon Marchand. Phelps’in en karizmatik rekorunu, 400 metre karışık derecesini geçip tarih yazdı. Bu rekoru bir de Paris’te kırarsa Sen Nehri’nin adı değişebilir.
Nikola Karabatiç ve Kevin Durant’e ne demeli? Biri hentbolun Jordan’ı, diğeri basketbolun madalya canavarı. İkisi de takım sporlarında beşinci altın peşindeler. Abartıyorlar bence. Takım sporlarında beş altın olur mu arkadaş? Gerçi kadın basketbolunun efsanesi Diana Taurasi’nin var zaten ama o da altıncının peşinde. Yahu bir durun! Olan var, olmayan var!
Mijain Lopez’i de es geçemeyiz. Rıza Kayaalp’i maalesef yerden yere vuran Kübalı güreşçiden bahsediyorum. Tüm zamanların en iyisi olma yolunda. Halihazırda 4 olimpiyat altını, 5 dünya şampiyonluğu var. Kariyeri boyunca kaybettiği maç sayısı beş! Aleksandr Karelin ve Hamza Yerlikaya gıptayla izliyordur onu.
İnsan hikayesi avcıları
Ne madalyası! Her şey kazanmak değildir. Bazı değerler vardır. Olimpiyat işte onların simgesidir. Sporu başka noktaya taşıyacak olan onlardır. Jesse Owens’lardan Kara Panterler’den beri böyledir. Unutulmaz hikâyeler için izlenir olimpiyat! Senin için de masamız hazır. Buyurun listeye.
Katie Ledecky ile başlayalım. Tarihin en büyük kadın yüzücüsünün burada ne işi var diyebilirsiniz. Ledecky 2012’den beri olimpiyata katılıyor ve henüz 27 yaşında! 16 kez dünya rekoru kırdı. 200, 400, 800 ve 1500 metre olimpiyat altını var. Özgürlük madalyası alma onuruna erişen tek yüzücü. Ve gene havuzda. Yüzmenin en büyük referansı o ve belki de bu sahnede onu son kez izleyeceğiz.
Mülteciler Takımı’ndaki herkes aday buraya. Ama birini seçmek gerekse Manizha Talash derim. Mavi saçlı bir “break girl” o. 21 yaşında bir Afgan. Haliyle Taliban’ın kara listesinde. Ama işte spor aşkı diye bir şey var. Girdiği ilk salonda 56 erkek bir o varmış. Gün gelip break dans olimpik olunca o da buralara kadar gelmiş. Böyle bir hikâye olabilir mi?
Eva Okaro ismini duydunuz mu? Birkaç hafta öncesine dek ben de duymamıştım. Kendisi 17 yaşında siyahi bir yüzücü. Birleşik Krallık adına havuza girecek. Tarihte bir ilk bu. Yüzmeyi nasıl tanımlarsın sorusuna çok artistik bir cevabı var: ‘Hayat kurtaran bir beceri.’
Ve tabii ki Simone Biles. Rio 2016’da cimnastikte tozu dumana kattı. Tokyo 2020’de yaşadığı mental sıkıntılar onu yarışmaktan alıkoydu. O ne yaptı? Herkesin dikkatini sporcuların üzerindeki psikolojik baskıya çekti. Zihinsel sağlık devrimi başlattı. Şimdi yeniden dünyayı sarsmaya geliyor.
Charley Davison üç çocuk annesi ve boş zamanlarında boks yapıyor. Şaka bir yana, 19 yaşında Birleşik Krallık şampiyonu olmuşken çocuklar yüzünden sporu bırakıyor. 7 yıl sonra geri dönüyor. Şu an 30 yaşında. Buse Naz’ın rakibi olabilir.
Son olarak, Güney Sudan basketbol takımı. Başardıkları iş mucize. Luol Deng önderliğinde Afrika şampiyonu oldular önce. Geçen gün neredeyse ABD’yi yeniyorlardı. Her maçları epik olur. Demedi demeyin.
Toplumsal cinsiyet dedektifleri
Spor erkek işi olmaktan çıkalı çok oldu. İyi de oldu. İlham verici hikayeler arttı. İlgi eşitlendi. Bu oyunlarda ilk defa kadın ve erkek sporcu sayıları da eşitlendi. Kadın sporcu oranı 100 yıl önce Paris’te yüzde 4.4, yere göğe koyamadığımız Barselona 1992’de yüzde 28.8’di. O yüzden kıymetini bilelim.
Ama toplumsal cinsiyet konusu kadın-erkek eşitliğiyle bitmiyor ki! Asıl tartışma cinsel yönelimler konusunda. Birkaç olimpiyattır en önemli gündem maddelerinden biri LGBTQ sporcular oluyor. Gene varlar. Seslerini yükseltecekler. İnadına. Olay mahalli bu sefer çok kalabalık üstelik. Tartışmalarda elinizi sağlamlaştıracak birkaç veri:
Bu oyunlara en az 144 açık LGBTQ sporcu katılacak. Böylece üst üste ikinci kez üç haneli sayıya ulaşılacak. Tokyo 2020’de 121 olan sayı, daha sonra 186’ya yükselmişti. 2024 listesinin de büyümesi bekleniyor. İstanbul Sözleşmesi’ne selam olsun.
Erkekler cinsel yönelimlerini kadınlara göre daha zor açıklıyor. Bu yıl en az 18 açık gey erkek sporcu yarışacak. Nico Young, ABD atletizm takımının ilk açık LGBTQ atleti, Timo Cavelius ise ilk açık gey judocusu.
ABD Kadın Basketbol Takımı’nda 12 oyuncudan 6’sı, Avustralya Kadın Futbol Takımı’nda ise 18 oyuncudan 9’u açık LGBTQ sporcular.
Altın madalya kazanan ilk trans sporcu, Kanadalı futbolcu Quinn, Tokyo’nun ardından Paris’e de geliyor.
Olmasaydı da olurdu tayfası
Bu, aslında ilgisizliğine gerekçe arayan kesim. Sporu genel olarak sevmez, her büyük organizasyona burun kıvırır, altında bir bit yeniği ararlar. Ne acı ki çoğu zaman haklı çıkarlar. Şunu da kabul etsinler. Bazen sıkıcı oluyorlar. Olimpiyat ve Dünya Kupası olmayan bir dünya daha mı iyi olacak? Peki onların derdi ne olacak Paris 2024’le?
Bir kere, bu kadar harcanır mı diye seslerini yükseltecekler. Pek haksız değiller. Anormal bir mali yükten bahsediyoruz. Son yıllarda olimpiyat düzenleyip de hasarsız atlatan tek ekonomi Çin’inki. Onlar da hasarı fark edemediklerindendir.
Paris için bütçe önce 5 milyar euro civarıydı. Sonra 9 dendi. Şimdilerde maliyetin 10 milyarın üstüne çıktığı söyleniyor. Çin, 2008’de 40 milyar gibi bir para (saçtıktan?) harcadıktan sonra 12 milyar euro’nun altına inen olmadı son üç olimpiyatta. Londra 15’i zorladı. Rio ve Tokyo 12’de zor tuttu. Hepsi de daha azına mal edecekleri iddiasındaydı.
15 milyar euro ne demek? Şöyle söyleyeyim, Türkiye’nin 2024 için öngörülen bütçe açığı 70 milyar euro civarı. Yani ülke batırır cinsten bir yatırımdan bahsediyoruz. Batırmışlığı da var nitekim. Yunanistan, Atina 2004’e harcadığı 15 milyar euro’nun borçlarını ödüyor hala.
Siyasi olarak da bir sürü dert var. Rusya gene (haklı olarak) boykot yiyor ama İsrail elini kolunu sallayarak geliyor. Özel korumalarla 24 saat korunacaklar. Peki sahada ne olacak? Muhtemelen İslam ülkeleri tepki gösterecek. Asıl önemlisi, judoda 81 kg’da bir İsrailliyle bir Filistinlinin mindere çıkması muhtemel! Kaçırmayın.
Tokyo 2021’e İtalyanlar damga vurmuştu. Yüksek atlamadan 100 metreye pek çok dalda beklenmedik altınları oldu. 2026 Kış Olimpiyat Oyunları Milano’da olacak. Şimdi bu şovu kaçırır mı yeni sağcı başbakan Meloni. Daha bunun Orban’ı var, Trump’ı var, var oğlu var.
Yetmez, bir de bizim memleket halleri var. Her başarıda faş edilen hezeyanspor var. Milliyetçilikle şovenizm arasında seyreden, enginlere sığmayıp faşizme taşan milli duygular. Bir de onlarla dertlenmek kaçınılmaz. Sevdiğinizi elinizden alırlar alimallah.
Öyle ya da böyle, başlıyor işte sporun karnavalı. Hiçbir şeyleri yakalayamayacağım diye dertlenmeyin. Neresini seyretseniz kâr. Sporun çiçek dürbünüdür olimpiyat. Kaleydoskop nasıl mutluluk verirse o da öyle verir. Ucundan bile denk gelseniz gözünüz gönlünüz açılır.
Şu kısa ömrümüze kaç tanesi sığar ki zaten... Kaçırmayın, üzülürsünüz.