23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 17.09.2021 04:30 | Son Güncelleme: 09.03.2022 13:11

İspanya’nın saltanatı sona erdi, yeni krallar Almanya ve İngiltere

Galatasaray, UEFA Avrupa Ligi son 16 turu ilk maçında Barcelona'ya konuk olacak. 10 Mart Perşembe günü Camp Nou'da, Türkiye saati ile 23:00'de başlayacak maç öncesi Barcelona'nın formu tartışılıyor. Alp Ulugay'ın eylülde Simor Kuper ile yaptığı röportaj İspanyol devinin son durumunu analiz ediyor
İspanya’nın saltanatı sona erdi, yeni krallar Almanya ve İngiltere

Avrupa’yı kasıp kavuran Barcelona son birkaç yılda göstere göstere çöküşe ilerledi. Bu yaz Messi’nin ayrılmasıyla tabuta son çivi de çakıldı. Barcelona ve İspanyol futbolunun çıkışını, düşüşünü ve Avrupa’nın yeni krallarını spor yazarı Simon Kuper’le konuştuk...

Simon Kuper, 25 yılı aşkın bir süredir kaleme aldığı birbirinden ilginç kitaplarla, Financial Times gazetesindeki yazılarıyla Avrupa’nın en saygın spor yazarlarından biri. Kuper’ın üç yıldır Barcelona kulübü hakkında bir kitap üzerine çalışıyordu. Ağustos ayında İngilizce yayınlanan Barcelona Complex dünyanın en büyük futbol kulübünün çıkışını ve düşüşünü anlatıyor. 2005 ile 2015 arasında futbolun çehresini değiştiren Barcelona takımının yöneticilerin öngörüsüzlüğü ve hesapsız harcamalarıyla nasıl bugünkü duruma düştüğünü ipuçları var kitapta. Kuper’i bir yıl için yerleştiği Madrid’deki evinde yakaladım ve kitabı üzerine sohbet ettim…

Messi bu yaz aniden Barcelona’dan ayrıldı. Neden bu yaz?

Barcelona’nın Messi’den önceki sözleşmesine kıyasla yüzde 50 indirim isteyip istemediğinden emin değilim. Buna izin verilip verilmeyeceğinden emin değilim. Ancak hangi sözleşmeyi teklif ederlerse etsinler, takımdaki toplam ücretin yarısından fazlasını alacak bir oyuncuyla sözleşme imzalamış olacaklardı. Çünkü Messi olmadan bile, kulüpteki maaşlar hâlâ gelirlerin yüzde 95 seviyesindeydi. Bu tabii bu çok fazla. Yani bence durum bundan ibaretti. Genel olarak, kulübün mali durumu o kadar felaketti ki dünyanın en pahalı oyuncusuyla anlaşmaya çalışmak sadece bir tür fantezi olurdu. Muhtemelen 2014’ten itibaren, dünyanın en iyi futbolcusu olmasına rağmen, Barcelona muhtemelen ona aşırı yüksek bir ücret ödedi.

Messi ve babası, Barcelona’yı sezon başına yüz milyon Euro ödemeye nasıl razı etti?

Sanırım birkaç faktör vardı. Birincisi, Messi’nin her yıl otomatik yenilenen bir kontratı vardı. Yani her sezon “Tamam, şimdi ayrılıyorum” diyebilir ve bedavaya gidebilirdi. Babası bunu kulübe karşı bir tür şantaj gibi kullandı. Eğer ücretine zam yapmazsan, gelecek yaz bedavaya ayrılabilirdi. Diğer faktör de bahsettiğiniz 2014-2019 döneminde Barcelona’nın çok parası vardı. Gelirler, tarihte herhangi bir spor kulübünün eriştiği en yüksek seviyedeydi. 2018’de bir milyar dolardan fazla gelir elde etmişlerdi. Bu sebeple, “Madem bu kadar paramız var ve Messi daha fazla para istiyor, biz de ona bunu ödeyelim” dediler. Bence babası da bu işte çok etkiliydi. Jorge Messi hep parlak bir iş insanı olduğunu düşündü. Bence kulüple çok sık görüşüyordu. Messi’nin bunun hakkında pek bir şey bildiğini sanmıyorum. Bugün, süper oyuncuları kontrol etmenin çok daha zor hale geldiğini hissediyorum.

Menajerleri, danışmanlarından oluşan bir çevreleri var. Sporcuların kulüp içinde karar alma sürecine daha fazla dahil olduğu bir modelin ortaya çıkacağını düşünüyor musunuz?

Kulüplerin bu oyuncularla başa çıkması çok zor. Bu doğru. Ama geçmişte daha güçlü oyuncular da vardı. Mesela 1970’lerde Cruyff ve Franz Beckenbauer, kendi kulüplerinde şu andaki herkesten daha güçlü iki oyuncuydu. Demek istediğim şu: Messi ve Barcelona bir istisnaydı. Bugünün oyuncuları çoğunlukla kulüp işlerine etki etmek istemiyor. Hatta kulüpleriyle ilişkileri son derece mesafeli. Genellikle kendi işleriyle meşguller. Çoğu oyuncu, kulübün ne yaptığıyla hiç ilgili değil. Messi sıra dışıydı çünkü hem herkesten çok daha iyi iyiydi, hem de kulüp tüm kararları onun vermesine çok fazla izin verdi. Aynı zamanda 17 yıldır takımdaydı. Bu yüzden Barcelona’nın ne yaptığıyla da yakından ilgileniyordu.

Piqué’nin dediği oldu

Oyuncular ve kulüpler arasındaki bu mesafeli ilişkiyi çok garip buluyorum. Kulüp, bir futbolcusundan röportaj vermesini isteyemez mi mesela? Barcelona oyuncuları için de durum böyle midir? Evet, mesela Messi, kaptan olduğu halde dört yıldır bir kere bile basın toplantısı yapmadı ki bu çok sıra dışı bir durum. Yani kulüp Messi’ye ne yapması gerektiğini söyleyemiyordu. Örneğin sponsorları Rakuten’ın yaptığı Barcelona ile ilgili belgesel… Yapılmasını Piqué istedi. Kulüp aslında çok istekli değildi ama Piqué, “Evet, bunu çekeceğiz” dedi. Yani kulüp artık lider oyunculara ne yapacaklarını söyleyemez haldeydi. Ayrıca, bu oyuncuların artık o kadar çok parası var ki başka bir kulübe gitmeleri çok kolay. Gerçekten de kulüplerinden korkmuyorlar. Şu anda birçok oyuncunun yaptığı siyasi açıklamalarda da bunu görüyorsunuz. Eskiden kulüpten ya da futbol federasyonundan korkarlardı ama şimdi kimsenin kendilerine dokunamayacağını hissediyorlar.

Messi’nin ayrılmasıyla teknik direktör Koeman takımı sahada yeniden kurgulama konusunda daha rahat olacak mı?

Evet, oyuncuların artık daha az gücü var çünkü en güçlü oyuncu ayrıldı. Busquets ve Piqué gibi diğer güçlü oyuncular da yaşlanıyor. Böylece Barcelona’daki güç dinamiği değişti. Koeman’ın daha fazla gücü var. 22 yaşındaki bir çocuğa ne yapacağını söylemek, Messi’ye söylemekten daha kolay elbette. Yani antrenörün daha fazla gücü var ama elbette daha zayıf oyuncular üzerinde bu gücü var. Güçlü bir antrenör, probleminizin mutlak çözümü olmayabilir. Oyuncu gücünün takıma her zaman zararlı olduğu söylenemez. Oyuncu gücü takım için çok iyi de olabilir. Günümüzde bu süper kulüpler aynı zamanda uluslararası eğlence şirketleri haline geldi. Yüz milyonlarca uluslararası taraftarı var. Şimdi bu taraftarlar PSG’deki Messi’yi mi yoksa Barcelona’yı mı takip edecek? Tabii ki çok sayıda kişi Messi’yi çok fazla takip edecek ve Barcelona’ya olan ilgisini kaybedecek. Ama Barcelona’nın söylediğiniz gibi bir uluslararası eğlence şirketi olduğunu sanmıyorum. Barcelona’ya en çok para verenler hâlâ Katalonya’da yaşayan 150 bin üye. Kulübün de önemsediği taraftarlar bunlar. Barcelona’nın üyelerinin yüzde 90’ı Katalonya’da yaşayan, hâlâ çok Katalan bir kulüp olduğunu düşünüyorum. Başkan da Barcelona’da yaşıyor ve Çin’deki taraftarlardan çok Barselona’dakilerin kulüp hakkında ne söylediğiyle ilgileniyor.

Barcelona ve ​​Real Madrid gibi süper kulüpler henüz bu büyük uluslararası taraftar kitlesinden pek fazla gelir elde edemiyor. Bu büyük potansiyeli kullanmak için yeni yöntemler çıkacağını öngörüyor musunuz?

Neredeyse 10 yıldır bunu yapmayı deniyorlar. Sosyal medyadan kulübü takip ediyorsanız, kim olduğunuzu bilmiyorlar, adresinizi bilmiyorlar, kredi kartı bilgilerinizi bilmiyorlar. Oysa Facebook tüm bu detayları alabiliyor. Şimdi istedikleri şey şu: Barcelona uygulamasını indirmeniz ve ardından adınızı, adresinizi, kredi kartı bilgilerinizi, hepsini girmeniz. Ardından size bir şeyler satmaya ve bundan para kazanmaya başlayabilirler. Ancak bu çok yavaş bir süreç çünkü sosyal medyada Barcelona’yı takip eden bu 250 milyon kişinin çoğu, aslında Barcelona taraftarı bile değil. Kulüp bunu biliyor. Mesela ABD’deyseniz ve Barcelona’yı sosyal medyadan takip ediyorsanız kulüp sizden para kazanmıyor. Sponsorlara “Bakın 250 milyon sosyal medya takipçimiz var” diyebilir ve bu sayede sponsor gelirini artırabilirler. Ancak yine de televizyon geliri ve maç günü geliri, toplam kulüp gelirinin yaklaşık üçte ikisi kadar.

Liverpool kırılma noktası

Peki Barcelona yönetimi neden yıllarca takımın yaşlanmasına müsaade etti?

Aslında 2019’a kadar her şey çok iyi gitti. O noktaya kadar şöyle diyorlardı: “Harika, bizde kendi yetiştirdiğimiz oyuncular var. Herkes onları seviyor ve onlar dünyanın en iyileri.” Gerçekten de taraftarlar onlara çok bağlıydı. Hepsi yerli çocuklardı: Piqué, Messi, Busquets, Alba... Onları satmak da çok zordu. Zaten hiçbiri ayrılmak istemedi. Hepsi çok mutluydu. Her yıl daha fazla para kazanıyorlardı. 2019’da ikinci kez üst üste İspanya şampiyonluğunu kazandılar. Bu arada Şampiyonlar Ligi ilk maçında Liverpool’u da 3-0 mağlup ettiler. Ancak rövanş maçında Liverpool’a karşı alınan 4-0’lık mağlubiyetle her şeyin sona erdiğini, bu dönemin çok fazla sürdüğünü hissetmeye başlıyorsunuz. Kısacası o maçtan sonra “Bu oyuncuların çok yaşlanmasına izin verdik” dediler.

Son dört beş sezonda, Barcelona’da daha düşük tempolu antrenmanlar olduğunu söyleyen bir antrenörün sözlerini aktarıyorsunuz. Gerçekten de 2015’ten sonra antrenmanların temposunu yaşlanan oyunculara göre değiştirdiler mi?

Bunun kasıtlı veya bilinçli yapıldığını düşünmüyorum. Her gün yüzde 100’ünü vermek istemeyen çok sayıda tecrübeli oyuncunuz varsa, idmanların o yüksek temposu düşer. Zaten hepsi futbol oynamayı biliyor. Sadece cumartesi günkü hazır olmak istiyorlar. Tabii art arda gelen birkaç antrenörün döneminde iyice gevşedi. Mesela antrenmanların son derece sıkı yapıldığı Atletico Madrid’in ardından Barcelona’ya gelen Antoine Griezmann’ın nasıl şoke olduğunu kitapta alıntıladım. Şimdi gençleşmiş bir takımla bu durum değişebilir.

Peki ya Barcelona’nın altyapısı ya da bilinen adıyla La Masia’ya ne oldu? Son 15-20 yılda Messi, Xavi, Iniesta da dahil olmak üzere muhtemelen Barcelona’nın en iyi oyuncuları La Masia’dan geldi. Neden artık bu seviyede oyuncu üretemiyorlar?

Bunu sadece bir nesil yapabildiler. O bahsettiğiniz nesil. Daha önce hiç böyle bir şey olmamıştı. Sonra da olmadı. O nesil, Masia’nın futbolda öncü olduğu zamanın ürünüydü. Dünyadaki diğer tüm futbol akademilerden çok daha ilerideydi. Çünkü Johann Cruyff’tan futbol eğitiminin gerçekten pas çalışması olduğunu, futbolun geometrisini öğrendiler, oyuncuların boyunun önemli olmadığı fikrini benimsediler. Çünkü kısa boylu oyuncular pas vermekte daha iyiydi. Yani dünyanın geri kalanına göre ilerdeydiler. Masia bu harika nesli üretince, futboldaki diğer tüm büyük kulüpler onu kopyalamaya başladı. İngilizler ve Almanlar, özellikle de Fransızlar, tüm milli futbol eğitimini Barça’ya daha çok benzetmek için değiştirdi. 2005-2010 döneminden sonra Masia avantajını kaybetti. Diğerleri onu kopyalayıp daha iyisini yaptı. Görüyorsunuz, İngiltere ve Almanya daha önce yapmadıkları şekilde Barcelona tipi oyuncular üretiyor. Artık dünyanın en iyi akademisine sahip olmadıkları için Masia’ya güvenmenin de çözüm olduğunu düşünmüyorum.

Barcelona’yı belki beş yıl sonra nerede görüyorsunuz? Bir süper kulüp olarak kalacaklar mı?

Bence çok zor olacak. Oyuncu ücretlerini Everton gibi bir kulübün seviyesine indirmeye devam etmek zorundalar. Everton ile aynı maaşı öderseniz, muhtemelen bu kalitede oyunculara sahip olacaksınız demektir. Bence zirvede kalmaları zor. Messi gibi büyük oyuncular olmadan sponsorluk gelirleri de düşecek. Bugün belki de Pedri ve De Jong gibi en iyi oyuncularını Bayern Münih, Manchester City gibi daha zengin kulüplere kaptırabilirler. Önümüzdeki yıllarda başarılı olmalarını beklemiyorum.

Guardiola veya Xavi’nin kulübe kurtarıcı olarak geri döneceğini öngörüyor musunuz?

Bir antrenörün asla kurtarıcı olabileceğini düşünmüyorum. Ayrıca Guardiola’nın geçmişe dönmek isteyen bir adam olduğunu da düşünmüyorum. Her zaman kendini yenilemeye çalışıyor çünkü futbolun ilerlemeye devam ettiğini biliyor. Bir şekilde geri adım atmaktan hoşlanmıyor. Bence Xavi kulübün bir sonraki antrenörü olmak isteyebilir. Yine de kulübü kurtaracağını düşünmüyorum.

La Liga da üç yıl içinde Ronaldo ve Messi’yi kaybetti. Bunun La Liga’nın genel durumu üzerinde bir etkisi olacak mı?

Kesinlikle! Zaten İspanya çok zengin bir ülke değil, çok büyük bir ülke de değil. Ancak 10 yıl boyunca dünyanın en iyi ligine sahiplerdi. Bunun nedeni, şimdiye kadar bir arada oynayan en iyi İspanyol oyuncu kuşağıyla beraber Messi ve Ronaldo’ydu. Şimdi tüm bunlar bitiyor. Bence şöyle olması mantıklı: İspanya’dan daha büyük ve zengin iki ülkenin, İngiltere ve Almanya’nın ligleri muhtemelen hâkim duruma gelecek. Kısacası İspanya’nın futbolun zirvesindeki dönemi sona erdi.

Johan Cruyff’un küresel mirası

Bence Cruyff’un mirası artık küresel. Dünyadaki tüm büyük kulüplerin neredeyse hepsi bir tür Cruyff futbolu benimsedi. Geçen yıl Bayern’in Barcelona’yı 8-2 yendiği maçta, sahada Cruyff futbolu oynayan, pres yapan, yüksek tempoda oynayan bir takım vardı. Bu da Barcelona değil Bayern’di. Aynısını bu yaz İtalya’da da gördünüz, onlar Cruyff futbolu oynuyordu. Yani Cruyff’un mirası artık Barcelona’nın çok ötesine geçti, bu küresel bir futbol mirası.