18 Mayıs 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 08.12.2023 04:30 | Son Güncelleme: 09.12.2023 23:24

Karizmatik teknik direktörler çağı

The Guardian gazetesi yazarı Aaron Timms’e göre Avrupa futbolunun zirvesindeki kulüpler zenginleştikçe paranın satın alamayacağı tek şeye sahip hocalara yöneliyor. İşte Guardiola, Klopp ve Postecoglou’nda cisim bulan karizmanın sırları
Karizmatik teknik direktörler çağı

Geçen hafta İngiltere, Tottenham ve Barcelona’nın eski teknik direktörü Terry Venables’ın ölümünden sonra yağan övgüler İngiliz hocanın çok sayıda özelliğinden birine odaklanıyordu: Karizma. El Tel lakaplı hocanın oyuncu yönetimi, taktisyenliği ve şarkıları, hatta peruk tüccarlığı ve bar işletmeciliği gibi ünlü başarısızlıkları bile bu temel özelliğin ifadesiydi.

Günümüzde teknik direktör karizması takımların başarısında hiç olmadığı kadar belirleyici bir rol oynuyor. Para, oyuncu transferi, kadro derinliği ve hoca ile takımın zihinsel uyumu elbette önemli faktörler.
Ama paraya ve sayılara boğulmuş futbolda karizma ölçülemeyen ve tuhaf bir şekilde yeterince incelenmeyen çok güçlü bir ayırt edici özellik olmayı sürdürüyor.

Virtüöz oyuncular giderek siliniyor olabilir fakat teknik direktörün başkarakter olduğu çağın tam ortasındayız. Bugün üst düzey bir hocanın sahip olması gereken birçok özellik var: Kendine has bir tarz, empati-otorite dengesi, hatta isabetsiz evlilik şakaları. Ama en önemlisi karizma.

Peki karizmayla tam olarak neyi kast ediyoruz? Ne olmadığı daha net görülüyor olabilir. Sahte California’lı havasıyla Jürgen Klinsmann, 2002 Dünya Kupası’nda son şampiyon Fransa’nın mahvoluşunu sessizce izleyen Roger Lemerre, şemsiyeli Steve McLaren, Arsenal dönemindeki paranoyak ve vampire benzeyen Unai Emery karizmatik değildi. Başarıya yabancı olmayan Thomas Tuchel bile gerçek karizmadan uzak kalıyor. Erik ten Hag? Kenarda sürekli diş gıcırdatıyor ve uzatmalı bir boşanma sürecinden geçen babalara benziyor.

Xabi Alonso: İkna ederim

Karizmatik bir hocanız olmadan üst düzey başarı kazanmak neredeyse parasızken başarılı olmak kadar zor. Ruhsuz bir teknokratın arka arkaya şampiyonluklar getirdiği son örnek Massimiliano Allegri’nin Juventus’taki ilk dönemi olabilir. Wolves’taki Nuno Espírito Santo, Brighton’daki Graham Potter ve Newcastle’daki Eddie Howe gibi karizmasız hocaların mütevazı hedeflere sahip kulüplerde iyi sonuçlar aldığını da hala görüyoruz.

Ama karizmatik olmayan hocalar havalı ve özgün görünme konusunda eksik kalırken karizmatikler şeffaflık, inandırıcılık ve kuvvetli bir hedef bilinci getiriyor. Oyunculuğundaki kusursuz zarafetini ve karizmasını teknik direktörlük kariyerinde de sürdürme yolunda ilerleyen Xabi Alonso’ya göre iyi teknik direktör olmak için “Patronluk taslamanız değil oyuncuları ikna etmeye çalışmanız gerekiyor. Çünkü fikirleriniz, mesajlarınız ve nasıl bir futbol istediğiniz konusunda bir kez ikna ettiniz mi oyuncular size daha yakın, hatta yanınızda oluyor ve daha iyi sonuç getiriyor. Ben de oyuncuyken en iyi performansımı hocamın söylediğine inandığım zaman sergilerdim.”

Tabii gerçekten karizmatik bir hocaya iletişim becerilerinden fazlası gerekiyor. Zaferler kazanmak şart ama sarsılmaz bir bireycilik, adanmışlık, hatta belki bir miktar delilik lazım.

Işık saçan Klopp

Jürgen Klopp modern futboldaki karizmatik lider arketipi konumunda. Basın odasındaki her süpersonik kahkahasıyla, takımının golü sonrası şişkin montuyla saha kenarında her sıçrayışıyla artan karizması hata yapan bir oyuncunun omzuna her el atışında veya yarı boyundaki bira bardağını kaldırdığında katlanıyor. Ancak her karizmatik teknik direktör Klopp gibi ışık saçmak veya onun zehirleyici pres anlayışını ve umudunu paylaşmak zorunda değil. En yüksek karizma için size doğru gelen bir buzula benzeyen bir gülüşe sahip olma şartı da aranmıyor. Bazen küçük bir homurdanma da aynı işi görüyor.

Benzemez kimse Pep’e

Mesela José Mourinho karizmasını neredeyse tamamen mizah anlayışına borçlu. Arsène Wenger’e “çuvallama uzmanı” demekten daha sivri bir alaycılık olabilir mi? Bu özellikler futbola dair temel bir alaycılıktan ve hakemlere yönelik şüpheden besleniyor. Neticede Klopp Obama’ysa Mourinho onun Trump’ı haline geliyor.

Pep Guardiola ise uyandırdığı saygıyı cazibe, bilgelik veya müzik zevkinden ziyade neredeyse tamamen beyninin gücüne borçlu. Mikel Arteta’nın da bazı abartılı takıntıları var ama oynattığı oyun tarzı bir yana yapmacık tavrı ve konuşması ile eski ustası Pep’e karizmatik olamayacak kadar fazla benziyor. Çünkü karizmatik olduğunuzu iddia edebilmek için Fergie’nin saatine bakışı veya Wenger’in bütün kırışıklarını ortaya çıkaran gülümsemesi gibi benzersiz bir özelliğe ihtiyacınız var.

Çoğu hocanın karizması ise kötücül bir dış güçle karşıtlıktan besleniyor: Wenger’in paltosundaki fermuarı veya Guardiola örneğinde Manchester City’ye yönelik 115 ayrı mali suçlamayı düşünün.

Suya doyamayan Postecoglou

Premier League’e yeni gelen hocalar içinde kendini zorlamadan en karizmatik olan isim Ange Postecoglou. Modern futboldaki en susamış adam gibi konuşmasına rağmen Tottenham’da sadece birkaç ay içinde sadık bir hayran kitlesi edindi. Hocanın başarıya da susadığına şüphe yok ama ben mecazi bir şeyden bahsetmiyorum. Sanki sürekli su içmesi gerekiyormuş, içi ve ağzı kurumuş gibi konuşuyor. Postecoglou estetiğinin başka temel öğeleri de var: Baba vücudu, kiliseye gidiyormuş gibi giyinmesi, iş arkadaşlarına yaptığı abartılı övgüler, kirpi gibi saçlar ve uzattığı kollarıyla birlikte tedavisi imkansız dehidrasyonu Ange’a eşsiz karakterini veriyor.

Karizma tarzı belirliyor. Tarz derken bir hocayı benzersiz kılan, estetik, futbol ve kişisel ilişki alanlarındaki tercihleri kast ediyorum. Carlo Ancelotti’nin karizması ile tamamen kendine has teknik direktörlük tarzını birbirinden ayırmak imkansız. Ama ideal ortamından çıkarıldığında karizması aynı ışığı vermiyor.
Karizmanın günümüz futbolunda bu kadar büyüleyici bir faktör olması da bu yüzden: Hem çok güçlü hem de çok kırılgan. Sadece doğru şartlarda ortaya çıkabiliyor ama o zaman bile nereye varacağını kontrol etmek veya istediğiniz kadar korumak mümkün değil. Karizma günümüz futbolunda paranın garanti edemediği tek şey. Heraklitos’un ünlü sözünü biraz değiştirecek olursak hiçbir kulüp iki kez aynı Jürgen Klopp’la çalışamıyor. Bir sonraki görev yerinde bugün gördüğümüz kişiden geriye sadece bir kabuk kalabilir.

Karizma sizi her zaman kral yapmıyor ama onsuz taç giymek de mümkün değil.