İklim krizi, zaten var olan adaletsizlikleri derinleştiren bir tehdit çarpanı gibi çalışıyor. Kadınlar ve kız çocukları, hâlihazırda toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele ederken, sel, kuraklık ve kasırga gibi aşırı hava olayları bu eşitsizlikleri daha da artırıyor.
Birleşmiş Milletler’e göre, afet sonrası dönemlerde partner şiddetinde artış gözleniyor, kız çocukları okullarından alınıyor, erken yaşta evlendiriliyor ve evlerinden edilen kadınlar insan ticareti ile cinsel istismara daha açık hale geliyor.
BM Genel Sekreteri’nin İklim Eylemi ve Adil Dönüşüm Özel Danışmanı Selwin Hart, “Krizin ön saflarında olanlar çoğunlukla kadınlar, özellikle yoksul ve kırılgan ülkelerdeki kadınlar. Ancak ne yazık ki mevcut politikalar bu sorunu ele almakta yetersiz” diyerek durumun vahametini özetliyor.
CNN, “As Equals” projesi kapsamında yedi kadın fotoğrafçıyla birlikte çalışarak, yedi ülkede kadınların iklim değişikliği karşısında yaşadıkları sorunları belgeledi.
Nijerya'da milyonlarca çocuğun eğitim hakkı tehdit altında
Nijerya’da 5 ila 14 yaş arasındaki 10 milyondan fazla çocuk, okula gitmiyor. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) verilerine göre bu sayı, ülke çapında eğitim krizinin boyutlarını ortaya koyarken, kuzeydoğu ve kuzeybatı bölgelerinde kız çocukları için tablo daha da karanlık: Bu bölgelerde kız çocuklarının yarısından azı eğitim alabiliyor.
UNICEF, eğitim krizinin nedenleri arasında yoksulluk, coğrafi zorluklar ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığını sıralıyor. Ancak bu bireysel sorunların ötesinde, iklim krizi de çocukların eğitime erişimini doğrudan etkileyen temel faktörlerden biri olarak öne çıkıyor.
Nijerya giderek daha sıcak ve kurak hale geliyor. Ani sel baskınları ve toprak kaymaları gibi aşırı hava olayları hem daha sık yaşanıyor hem de daha yıkıcı hale geliyor. Bu tür afetler, okulları erişilmez hale getiriyor ve sınıfları güvensiz yapıyor. İklimsel değişiklerle başa çıkmakta zorlanan aileler, çocuklarını evde çalıştırmak ya da ek gelir sağlamak için okuldan alıyor. Kız çocukları ise halihazırda okula gönderilmeye daha az teşvik edildiğinden, bu krizden en çok etkilenenler arasında yer alıyor.
Brookings Enstitüsü'nün tahminlerine göre, bir kız çocuğunun ortalama eğitim süresine eklenen her yıl, ülkesinin iklim felaketlerine karşı dayanıklılık puanını 3,2 puan artırabiliyor. Yani eğitime yapılan her yatırım, sadece bireylerin değil, toplumların da geleceğini güvence altına alıyor.
Amazon'un hem ormanları hem kadınları direniyor
Amazon yağmur ormanları, atmosferdeki ısıyı artıran karbondioksiti emerek dünyadaki en önemli karbon yutaklarından biri olarak işlev görüyor. Ancak iklim krizi ve tarım ile hayvancılık uğruna yapılan yaygın ormansızlaştırma, bu yaşamsal ekosistemi geri dönüşü zor bir eşikten geçme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor.
Brezilya'nın kuzeydoğusunda, Amazon Havzası’nda yaşayan bir grup kadın ise bu yıkıma karşı harekete geçti. CNN’in görüştüğü yaklaşık 60 kadın, geçimlerini bölgeye özgü babassu palmiyesinin hindistan cevizlerini toplayarak sağlıyor. Ancak büyük tarım şirketlerinin ormanı hızla yok etmesi ve kadınların bu ağaçlara erişimini kısıtlaması, onların yaşamlarını da doğrudan tehdit ediyor.
Kadınlar bu tehdit karşısında sessiz kalmadı. 2 binden fazla kadın bir araya gelerek Babassu Hindistan Cevizi Kırıcıları Hareketini kurdu. Hareketin amacı yalnızca geçim kaynaklarını korumak değil; aynı zamanda ormana erişim haklarını savunmak, sürdürülebilir tarımı teşvik etmek ve Amazon’un geleceği için mücadele etmek.
Cinsel istismar ve insan ticareti iklim krizinden etkileniyor
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin ( 2022 tarihli raporuna göre, iklim kaynaklı felaketler geçim kaynaklarını yok ediyor, milyonlarca insanı yoksulluğa sürüklüyor ve evlerinden, topluluklarından koparıyor. Bu durum, kadınlar ve kız çocuklarını istismara daha açık hale getiriyor. Zorla yerleştirildikleri kamplar, kalabalık barınaklar ve yabancı kentlerde yaşamaya zorlanan kadınlar, insan tacirlerinin hedefi haline geliyor.
Bu karanlık tablo, 2013’te Filipinler’de yaşanan Haiyan Tayfunu sonrasında daha da görünür hale geldi. 6 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği, 4.4 milyon insanın yerinden edildiği bu felaketin ardından ülkede insan ticaretinde belirgin bir artış yaşandığı tespit edildi.
İklim bilimciler, en güçlü tayfun ve kasırgaların sıklığının önümüzdeki on yıllarda dünya genelinde iki katından fazla artacağını öngörüyor. Bu da daha fazla kadının ve çocuğun risk altında olacağı anlamına geliyor.
Pakistan'da hamile kadınlar risk altında
Hamile kadınlar, iklim krizinin yol açtığı aşırı sıcaklıklara karşı en savunmasız gruplardan biri. Artan bilimsel kanıtlar, sıcak hava dalgalarının erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve ölü doğum gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını gösteriyor.
British Medical Journal tarafından 2020’de yayımlanan 70 çalışmanın analizine göre, sıcaklıkta her 1 santigrat derecelik artış, erken doğum ve ölü doğum vakalarında yaklaşık %5’lik bir artışa neden oluyor.
Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri, Pakistan'ın Sindh eyaletinde yaşandı. Dünyanın en sıcak kentlerinden biri olan Jacobabad, 2022 yılında 50 santigrat dereceyi aşan sıcaklıklara sahne oldu. Bu dönemde hamile olan kadınlar, White Ribbon Alliance adlı doğum sağlığı kuruluşunun araştırmacılarına yaşadıkları sağlık sorunlarını anlattı. Kadınlar; bayılma, mide bulantısı, iştahsızlık ve susuzluk gibi birçok sorunla karşılaştıklarını belirtti.
Guetamala'nın tarım işçisi kadınları
Guatemala, iklim değişikliğine karşı en savunmasız ülkelerden biri olarak kabul ediliyor. Ülkenin alışılmış yağmur mevsimi artık Mayıs ayında başlamıyor; yağışlar gecikiyor ve geldiğinde ise genellikle şiddetli ve yıkıcı oluyor. Özellikle batı dağlık bölgelerdeki tarım toplulukları bu değişimden ciddi şekilde etkileniyor. Mahsullerin yok olması ve geçim kaynaklarının çökmesi, insanları iş ve güvenlik arayışıyla başka kasabalara ya da ülkelere göçe zorluyor.
Bu durumdan en çok etkilenenler ise yine kadınlar oluyor. Eğitime, ekonomik kaynaklara ve sosyal güce sınırlı erişimi olan kadınlar, erkeklerin göç etmesiyle birlikte evlerini ve çocuklarını koruma, aynı zamanda geçim sağlama sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalıyor. Bu da kadınlar üzerinde çifte bir yük oluşturuyor.
Bangladeş'in kız çocukları
Bangladeş, hem iklim felaketleri hem de çocuk yaşta evlilik açısından dünyanın en riskli ülkelerinden biri. Ailelerin yoksullukla başa çıkmak için kız çocuklarını evlendirme eğilimi, iklim krizinin cinsiyet eşitsizliğini nasıl derinleştirdiğini gözler önüne seriyor.
Bangladeş, insani yardım kuruluşu Save the Children’a göre, kız çocuklarının hem çocuk yaşta evlenme hem de iklim değişikliğinin yıkıcı sonuçlarına maruz kalma açısından dünyadaki en riskli ülkelerden biri. Bu nedenle ülke, kız çocuklarının hakları açısından bir “acil durum sıcak noktası” olarak tanımlanıyor.
Düşük rakımlı ve deniz seviyesine yakın bölgelerde yer alan Bangladeş, sık sık kasırga ve sel gibi aşırı hava olaylarına maruz kalıyor. Bu felaketler, zaten yoksullukla mücadele eden ailelerin maddi yükünü daha da artırıyor. Save the Children’ın verilerine göre, aileler üzerindeki bu ekonomik baskı arttıkça, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilme riski de büyüyor.
Girls Not Brides adlı kuruluşun verilerine göre, her yıl dünya genelinde 12 milyon kız çocuğu 18 yaşından önce evlendiriliyor. Bu, her dakikada 23 kız çocuğunun evlendirildiği anlamına geliyor.
Kaynak: Gazete Oksijen