23 Kasım 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 30.09.2022 04:30 | Son Güncelleme: 30.09.2022 04:31

Pamuk tarımında pozitif dönüşüm

Pamuk tarımında pozitif dönüşüm

Gökçe Okulu
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Gıda ve Tarım Projeleri Müdürü

Türkiye pamuk üretiminde dünyada altıncı sırada yer alıyor. Hatta GDO’suz pamuk üreten üç ülkeden biri. Tarım sektörümüzde buğdaydan sonra en büyük ciro pamuğa ait. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde yaklaşık 200 bin hektar olan pamuk ekim alanları 1945’ten itibaren hızlı bir artış göstererek 600 bin hektarın üzerine çıktı. Pamuk arazileri 1995/96 ile 1998/99 dönemlerinde 757 bin hektar ile zirve yaptı. Ancak 2000’li yıllarla birlikte hızlı bir gerileme sürecine girdi. Özellikle dünya pamuk fiyatlarında ciddi düşüş ve dalgalanmaların yaşandığı 2009’da 420 bin hektara kadar düştü.

Su ayak izi yüksek


TÜİK verilerine göre pamuk ekim alanları 2019 yılında 1995 yılına kıyasla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde %41 oranında genişlerken, Ege ve Çukurova’da %65, Antalya’da ise %87 daraldı.
Türkiye için bu kadar önemli olan ve değer yaratan pamuk üretiminin bir boyutu daha var. Mevcut yapılış tarzıyla pamuk tarımı ülkemizin su kaynakları ve toprak zenginliği üzerinde ağır bir baskı oluşturuyor. Ülkemizde pamuk üretiminin yıllık toplam su ayak izi 2018 yılında 4,4 milyar m3 olarak hesaplandı. 2018 yılı verilerine göre 1 ton pamuğun yetiştirilmesi 2.029 m3 su ayak izi anlamına geliyor.
Esasen bu sadece Türkiye’nin sorunu değil. Şu anki yöntemlerle devam edersek tüm dünyada tarıma elverişli toprakların en fazla 60 yıllık ömrü kaldı. 

Gidiş durdurulabilir


Oysa bu durum kader değil. Onarıcı tarım uygulamalarıyla kötüye gidişi durdurmak mümkün. Damla sulama ya da diğer alternatif sulama tekniklerine geçerek pamuğun ayak izini azaltabilir ve verimi artırabiliriz. Bugün Aydın, Türkiye’de pamuk üretiminde %15,2 pay ile 2. sırada. Aydın Söke’de toplam tarımın %98’ini pamuk üretimi oluşturuyor. Pamuk üretimi Aydın’da 30 bin kişinin gelir kaynağı. WWF-Türkiye, 2018 yılından beri Büyük Menderes Havzası’nda yer alan Aydın’daki “Daha İyi Pamuk” projesine destek veriyor. “Daha İyi Pamuk” projemiz ile çevreye ve insana saygılı bir pamuk üretimini yaygınlaştırmak için çalışmalar yürütüyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı il ve ilçe tarım müdürlükleri, ziraat odaları, TARİŞ, Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü, üniversiteler ve İyi Pamuk Uygulamaları Derneği gibi pek çok farklı kurum ve kuruluşla iş birliği içinde üreticilerimiz ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Söke’deki pilot bölge


WWF-Türkiye olarak pamuk üretiminin doğa üzerindeki baskısını azaltacak, bu topraklarda pamuğun daha uzun yıllar üretimini ve böylelikle çiftçilerin geçimini garantiye alacak uzun vadeli bir değişim yaratmayı hedefliyoruz. 2020 yılından bu yana, Söke’deki pilot alanlarda, toprağı, ona en az zarar veren yöntemlerle hazırlıyor, işlemeyi minimize ediyor, kış döneminde fiğ, arpa, çavdar, yem şalgamı gibi bitkiler ile toprakta canlı kök varlığı bulundurarak destekliyoruz. Bu bitkiler hem günümüzde aşırı işleme ve kimyasal girdi sebebiyle organik madde oranı %1’in altına düşmüş ve üretkenliğini kaybetmiş, dışarıdan girdiye muhtaç topraklarda organik madde desteği veriyor, hem besin döngüsünün asıl sorumlusu olan toprak mikrobiyolojisine besin sağlıyor, hem de toprağı bir battaniye gibi örterek, yağış ve rüzgardan kaynaklanan erozyona karşı koruyor. Kompost gibi biyolojik toprak düzenleyicilerle toprak mikrobiyolojisini geliştirerek toprak onarımını hızlandırıyoruz.

Bu uygulamalar tarım arazilerinde orta ve uzun vadede karbonun toprakta depolanmasına ve iklimin etkileri karşısında kırılganlığı azalan tarımsal alanların oluşmasına destek oluyor. Bu türden uygulama değişiklikleri özellikle pamuk gibi tarım makinelerinin yoğunlukla kullanıldığı üretim biçimlerinde makinede de bir değişimin şart olduğunu gösteriyor. Biyolojiyle uyumlu, doğrudan ekim, anıza ekim makineleri gibi toprağı çok daha az rahatsız eden makineler bu dönüşümün mihenk taşlarından.

Daha ilk yıldan bu yöntemlerin toprağın yapısını iyileştirmeye başladığını gördük. Üretkenliği artmış bir toprak her çiftçinin ihtiyacı. Aksi durumda canlılığın yerine getirmesi gereken tüm işlevler çiftçiye kalıyor. Bu hem iş hem de maliyet yükü demek. Girdiye ve toprak işlemeye bağımlı olan güncel üretim sistemimizin değişmesi geleceğe yapacağımız en büyük yatırımların başında geliyor. Bu gezegenin ve insanlığın sağlığı için müthiş bir dönüşüm projesi.

Biz bunları daha başlangıç olarak değerlendiriyoruz. Hedefimiz, Söke’de başlayan tarım pratiklerinin ülkemizin tüm tarım alanlarında kullanılması, onarıcı tarım ile topraklarımızı koruyup iyileştirmek ve bu şekilde güvenli tarım ürünlerine ulaşmak. Çiftçiden son tüketiciye kadar tedarik zincirinin tüm katmanlarında yapılacak davranış değişikliği ve doğa pozitif üretim talebi ile birlikte dönüşüm.