Simon Hughes ve Raphael Honigstein / The Athletic
2019 yılının kasım ayında yağmurlu bir San Sebastian gününde Xabi Alonso bir yandan ofisinin penceresinden dışarıyı izlerken bir yandan da hayatta bulunduğu yerden ne kadar mutlu olduğunu anlatıp gülümsüyordu.
Futbolu bırakalı iki yıl olmuş ve yuvaya dönmüştü. Altyapısından çıktığı Real Sociedad’ın B takımında teknik direktör olarak neler yapabileceğini anlamaya başlıyordu.
Real Madrid 14 yaş altı takımıyla çalışmasının ardından Manchester City’de Pep Guardiola’nın ekibine katılacağına dair söylentiler çıksa da San Sebastian’a dönmüştü. Liverpool, Madrid ve Münih’te geçen yılların ardından ailesinin ve küçük yaştaki çocuklarının kendisini biçimlendiren kentle yeniden bağ kurmasını istemişti.
O zamanlar tek isteği göz önünden uzaklaşıp antrenörlüğü öğrenmekti.
“Geçmişimle hatırlanmak istemiyorum” diyor
Futboldan yeterince para kazandığından karşısına çıkan ilk büyük teklifi kabul etmek zorunda değildi.
Yine de hocalıkta da oyunculuktaki kadar iddialıydı. Bunu “ikinci kariyeri” olarak görüyor ve kendini bir kez daha, sıfırdan ispatlaması gerektiğini düşünüyordu.
The Athletic’e konuşan Alonso “Geçmişte değil bugün yaptıklarımla anılmak istiyorum” diyordu.
2022’de Bayer Leverkusen’in başına geçti. Aslında öncesinde Borussia Mönchengladbach hocası olabilirdi ama içinden bir ses beklemesini söyledi. Zamanlama doğru değil gibi gelmişti. Bunun üzerine yeni fırsatlar geleceğine güvenerek San Sebastian’da kaldı.
Leverkusen’de beklenenin veremeyen, Bundesliga’nın dibine yaklaşmış bir ekibi şimdi tarihinin ilk şampiyonluğuna götürüyor.
Matematiksel olarak zaferi garantilemiş değiller ancak fark öyle büyük ki en yakın rakipleri Bayern Münih’in hocası Thomas Tuchel cumartesi günü Leverkusen’i başarısından dolayı kutladı bile.
Bir gün önce Alonso Bayern’in Tuchel yerine kendisini getirme ısrarına rağmen Leverkusen’de kalma niyetini açıklamıştı. Liverpool ve Real Madrid’in de Alonso’ya ilgisi biliniyor.
Alonso’nun dünya futbolunun zirvesinde yer alan bu üç kulübün de formasını giydiği düşünülünce Leverkusen’de kalma kararı daha da çarpıcı hale geliyor.
Dev kulüplerin getireceği baskının farkında. Belki de kalma kararı o kadar da büyük sürpriz sayılmamalı. Oyunculuk kariyerinde bir Dünya Kupası da bulunan Alonso tempoyu bizzat ayarlamaya ve her şeye farklı bakmaya alışkın.
Zaten futbolcu olmayı da çok istememişti!
Bunun bir sebebi de aslında yola futbolcu olmak için çıkmamış olması. Eğitimi her zaman ilk sıraya koymuştu.
Çocukken öğrenci değişim programı kapsamında bir yaz boyunca İrlanda’nın Kells kasabasında kalmıştı.
Ergenliğinde San Sebastian’da mühendislik okuluna kaydoldu. Devamında iktisat alanında kariyer yapmayı düşünüyordu. Sonrasında Sociedad A takımına davet edildi.
Alonso’nun özgüveni eksik değil. Bilakis, kendinin fazlasıyla farkında. Henüz Şampiyonlar Ligi’nde hoca olarak görev yapmadı. Önümüzdeki sezon Leverkusen’le orada da başarılı olursa işler değişebilir
Kendisine bu fırsatı veren isim, Liverpool’un efsane forvetlerinden Galli teknik direktör John Toshack’tı. Alonso da 22 yaşında Liverpool yolunu tutacaktı.
Merseyside’da saha dışında genellikle La’go gibi öğrenci barlarında takılıyor, aslına bakılırsa öğrenci gibi yaşıyordu. San Sebastian gibi bir kıyı şehri olduğu için Liverpool’da da kendini evinde hissediyordu. Bu nedenle birçok takım arkadaşının aksine şehir dışında değil merkezdeki bir dairede kalıyordu.
Çoğu futbolcuya kıyasla sıradan bir hayatı vardı. Bugün eşi olan nişanlısı Nagore, Liverpool’un Georgian semtindeki ünlü Hope Street’te bir iş bulmuştu.
Alonso’nun çocukluk kahramanları Zinedine Zidane, Fernando Redondo ve Ronald Koeman’dı. Hepsi pas ustasıydı ve Xabi de öyle olacaktı.
Sahada hızlı olmadığı için hızlı karar almayı öğrendi
Futboldaki en büyük artısının kendi eksiklerinin farkında olmak olduğunu düşünüyordu. Çok atletik olmadığından sahada daha hızlı karar alabilmek için zihnini eğitmesi gerekti. Orta saha oyuncusu olarak topa sahipken oyunu açma, topsuzken risklere karşı uyanık olma sorumluluğu olduğunu biliyordu.
Paslarını çok hızlı gönderiyor, her takım arkadaşının bu hızda gelen topu alabileceğine güveniyordu. Bu nedenle agresif bir futbolcuydu. Öte yandan kayarak müdahaleyi zayıflık göstergesi olarak görüyordu.
2016’daki bir röportajında “Topa kayarsam henüz hareketin başında ben veya bir arkadaşım pozisyonunu kaybetmiş demektir. Bu da beni deli eder çünkü takım şekli ve dengesi her şeyden önemli” diyordu.
Bunlar İngiliz futbolunun gelenekçileri için şaşırtıcı görüşlerdi. Genel kanıya göre bir oyuncunun kuvveti ve kararlılığı topu nasıl geri kazandığına göre ölçülürdü.
Alonso “Anfield’da genç oyuncularla röportajlar yapıldığını hatırlıyorum. ‘En önemli özelliğin nedir?’ gibi sorular soruluyordu. Birçoğu kayarak müdahaleyi öne çıkarıyordu. Şoke olmuştum. Bazen gerçekten topa kaymanız gerekebilir ama bunun hiçbir zaman en önemli özelliğim olmasını istemem” diyor.
Çocuğunun doğumunda maça çıkmadı
Xabi’ye göre cesaretin farklı tanımları var: “Bazı taraftarlar oyuncuları canla başla mücadele ederken görmek istiyor ve kaybedince karakterini sorguluyor. Ancak atmosfer kötü olduğunda topu ayağına alıp sorumluluk üstlenen oyuncular hakkında da söylenmesi gereken çok şey var.”
Liverpool taraftarı Alonso’yu hemen benimsedi. Bunun tek sebebi harika top tekniği değildi. Zor durumlarda ayakta kalabiliyordu, oyuna kafa yoran ve aklındakini söylemekten çekinmeyen biriydi. Bu yüzden kendisini Liverpool’a getiren hocası Rafael Benitez’le de karşı karşıya geldi.
2005’te birlikte Şampiyonlar Ligi’ni kazansalar da Benitez üç yıl sonra Alonso’yu satmaya kalktı. Sebep Xabi’nin ilk çocuğunun doğumunda eşinin yanında olmak istediğinden Şampiyonlar Ligi son 16 turu rövanş maçı için Inter deplasmanına gelmemesiydi. Alonso’nun formu 2007-08 sezonu boyunca geriledi ve yaz aylarında Arsenal ve Juventus’a önerildi.
Liverpool ukdesi
Ama Benitez’le ilişkisi kötüye gitse de bir sezon daha kaldı ve muhtemelen Liverpool’daki en iyi yılını geçirdi. Performansıyla Real Madrid’in ilgisini çekti. Hala Benitez yüzünden gönderildiği düşünülüyordu ama Alonso sonraları Real’in teklifiyle birlikte “hem mutlu hem huzursuz” olduğunu kabul edecekti.
“Yeni şeyler öğrenebileceğimi, yeni serüvenlere atılabileceğimi düşünüyordum. Dünyaya bir kez geliyorsunuz. Benim için yaşam, deneyimlerden ibaret. Tek pişmanlığım Liverpool formasıyla Premier League’i kazanamamak oldu. Bunun nasıl bir his olduğunu asla bilemeyeceğim. İstanbul’daki finalden sonra olduğu gibi şehrin nasıl reaksiyon vereceğini deneyimleyemeyeceğim. Bu acı verici çünkü Liverpool halkının lig şampiyonluğunu her şeyden çok istediğini biliyorum.”
“Sözümü dinlerler mi?”
Ardından Real Madrid’le bir lig, bir Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ve Bayern Münih’le arka arkaya üç Bundesliga zaferi yaşayan Alonso teknik direktörlüğün kendisine uygun olup olmadığını görmek için bir süreliğine göz önünden çekildi.
Kilit aşamalardan biri aynı anda çok sayıda oyuncuyla iletişim kurmanın yolunu bulup bulamayacağıydı. Oynadığı her takımda lider olsa da hiç kaptanlık yapmamıştı. Anlattığı şeylerin oyuncular tarafından ne kadar dinleneceğini, kendisine ne kadar güveneceklerini merak ediyordu.
Steven Gerrard ve San Sebastian’dan eski dostu Mikel Arteta gibi eski oyuncular çok genç yaşta çok büyük koltuklara otururken Alonso tamamen hazır olmak istedi. Başarılı olacağından emin olmak istiyordu. Böylece kendini antrenör olarak daha iyi tanıyacak, hatalarını düzeltmeyi öğrenecekti.
Daha önce de teklifleri reddetmişti
Çok geçmeden teknik direktörlüğü sadece bir deneme değil ikinci bir kariyer olarak görmeye başladı.
Sociedad altyapısındaki üç sezon boyunca yurtdışından gelen cazip teklifleri reddettikten sonra 2022-23 sezonunun başlarında Leverkusen kulübesine geçti. 18 takımlı ligde 17. sırada bulunan takıma inanılmaz bir hızda etki etti.
Bu sezon çıktıkları 39 maçta hiç yenilmediler ve önümüzdeki aylarda en az iki, belki de üç kupa kaldırmak için favori durumdalar.
Leverkusen’in kadro kalitesi düşünülünce belli ölçüde toparlanacakları kesindi ancak Alonso A takım hocası olarak ilk tecrübesinde tüm beklentileri aştı.
İlk hamlesi pragmatik beşli savunmayla takımı topsuz oyunda daha sağlam hale getirmek oldu. Sayıca çok olmanın getireceği güvene dayanan bu anlayış takıma defansif özgüvenini geri kazandırdı ve kontrataklarda rakibi vurmak için alan yarattı. Geçen sezon Moussa Diaby (şu an Aston Villa’da), Amine Adli ve Florian Wirtz geçiş hücumlarında harika iş çıkararak takımı Bundesliga tablosunda üst sıralara, UEFA Avrupa Ligi’nde ise yarı finale taşıdılar.
Jose Mourinho yönetimindeki Roma’nın kapalı savunmasını aşamayıp iki maç toplamında 1-0’lık skorla elendiler. Ancak bu serüven Alonso’nun yıldız bir hoca olacağı kanaatini pekiştirdi. Bu sezon çok daha büyük ilerleme kaydetti.
Kanat beki Alex Grimaldo sol taraftaki kalite açığını kapatırken yine bu yaz gelen Victor Boniface hücumda çok önemli bir odak oldu. Nijeryalı santrfor Noel’den beri sakat olsa da Leverkusen’in onun boşluğunu doldurmayı başardı. Çek forvet Patrik Schick aralık ayında sakatlıktan döndü, ocakta Real Betis’ten Borja Iglesias kiralandı. Ayrıca başka mevkilerden bolca gol katkısı aldılar.
Genele bakınca Alonso’nun oyun tarzı topa sahip olma ile hızı başarıyla harmanlamış görünüyor. Takımı çoğu zaman rakipten fazla koşuyor ama küçük alanları zorlayıp boşluklar bulma konusunda da aynı derecede etkililer. Şu an üst üste 12. şampiyonluğunu kovalayan Bayern’in 13 puan önündeler ve rakiplerine göre çok daha dinamik ve göze hoş gelen bir oyun oynuyorlar.
Alman futbol dergisi Kicker’in şubat sayısında “Futbol camiasının gözünde şu an iki kulüp ve iki hoca apayrı seviyelerde” diye yazıyordu. Bunun bir sebebi de Alonso’nun karizması. Oyuncular ve teknik ekip hocanın aurasının farkında. Bir kulüp yetkilisi, Alonso’nun “her yeri aydınlattığını” söylüyor.
Futbolculuk kariyeriyle büyük saygı uyandıran Alonso muhtemelen hâlâ antrenman sahasındaki en iyi oyuncu. Bu sayede futbolculara her idmanda çok kıymetli dersler veriyor.
Geçen ay The Athletic’e konuşan Grimaldo “Oynasa daha oynardı. Dünyada onun gibi pas atabilen çok az kişi var. Ne zaman antrenmandaki bir alıştırmaya, ‘toplu oyuna’ katılsa oyunu hızlandırıyor. Böylece hangi tempoda oynamamamız gerektiğini görüyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Aralık ayında The Athletic’in sorularını yanıtlayan Granit Xhaka ise “Bazı oyunculardan daha çok koşuyor” diyordu.
Şampiyonlar Ligi istiyor
Alonso kazanma mantalitesiyle kadronun üzerindeki ölü toprağını da attı. Leverkusen genellikle yumuşak bir takım olmakla tanınıyor, bir sonraki transferini düşünen, görece rahat bir ortamda forma giyen yetenekli oyunculardan oluştuğu düşünülüyordu.
Ama Alonso disiplin ısrarı ve 7/24 tetikte olmasıyla çok farklı bir mantalite aşıladı. Ocak ortasında kış arası bittiğinden beri dört maçı 90. dakikada ve duraklamalarda kazandılar. İlk günden itibaren muhabirlere son derece makul bir Almancayla hitap etme kararlılığı da kendisine bolca hayran kazandırdı.
Kimse gelecekte özellikle Liverpool’a gitme konusundaki kaçamak cevaplarına bozulmadı. Karizması sayesinde süreci yara almadan atlatacak gibiydi. Bir yandan da gerek Leverkusen’de gerekse futbol kamuoyunun genelinde yakın zamanda elit bir kulübe gideceği örtük biçimde kabul görmüş durumdaydı.
Jürgen Klopp’un bu yaz Anfield’dan ayrılacağını açıklamasının ardından vakit gelmiş gibi görünüyordu. Alonso’nun Liverpool’la oyuncuyken kazanamadığı Premier League’i teknik direktörlük kariyerinin bir aşamasında kazanmak isteyeceği açık.
Ancak milli maç arasını Almanya’daki son 18 ayını düşünmekle geçirdi ve geldiği aşamayı değerlendirdi. Cuma günü kararını, “Kendimi dingin ve mutlu hissediyorum. Teknik direktör olarak gelişmek için doğru yerdeyim” sözleriyle açıkladı.
Alonso’nun özgüven eksiği yok. Bilakis, kendinin fazlasıyla farkında. Örneğin henüz Şampiyonlar Ligi’nde hoca olarak görev yapmadı.
Önümüzdeki sezon Leverkusen’le Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olursa işler değişebilir.
©2024 The Athletic Media Company. Her hakkı saklıdır. The New York Times Licensing Group tarafından dağıtılmıştır. Bu makalenin orijinali The Athletic’te yayımlanmıştır.