Adli Tıp Kurumu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan ve cezaevinde sağlık sorunları yaşayan Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık'la ilgili raporunu tamamladı. Geçmişte iki kez kanser tedavisi gören, tutuklanmasının ardından lenfoma şüphesiyle ameliyat edilen ve anjiyo olan Çalık hakkında, tüm kontrol ve tetkiklerin yeniden yapılması yönünde karar verildi.
Çalık'ın avukatlarından karara tepki
Çalık’ın avukatları, mevcut raporların yeterli olduğunu belirterek, “Süreç insan hakları ihlaline dönüşmüştür” açıklamasını yaptı. Açıklamada şunlar kaydedildi: "Müvekkilimiz Beylikdüzü Belediye Başkanı Sayın Mehmet Murat Çalık hakkında, devletin tam teşekküllü sağlık kurumlarında son haftalarda çok sayıda ciddi ve kapsamlı tıbbi tetkik gerçekleştirilmiştir. Bu işlemler arasında: Kemik iliği biyopsisi ve patoloji analizi, CEA, CA19-9, AFP, beta-HCG, tPSA, fPSA gibi tümör belirteçleri, tam kan sayımı, biyokimya ve hematolojik testler, malnutrisyon ve kilo kaybı etiyolojisinin değerlendirilmesi, nötropeni ve bağışıklık sistemi zafiyeti saptamaları, boyun bölgesindeki kitleye yönelik radyolojik ve klinik takip, tüm bu bulgular doğrultusunda hazırlanmış Durum Bildirir Sağlık Kurulu Raporu yer almaktadır. Yukarıda sayılan işlemler sonucunda müvekkilin sağlık durumunun cezaevi koşullarına kesinlikle uygun olmadığı, lösemi nüksü riski ile birlikte bağışıklık sistemine ilişkin bozulmalar nedeniyle yüksek enfeksiyon riski taşıdığı açıkça ortaya konmuştur.
"Tetkiklerin tamamına yakını yapılmış ve Sağlık Kurulu raporuna yansıtılmıştır"
Ancak Adli Tıp Kurumu, bu kapsamlı tıbbi verileri yeterli bulmamış, kemik iliği biyopsisi dâhil olmak üzere birçok ileri tetkikin yeniden yapılmasını talep etmiş; müvekkilin yeniden hastaneye yatırılmasını ve tedavi sürecinin baştan başlatılmasını istemiştir. Üstelik bu kapsamlı tekrar taleplerinin tıbbi gerekçesi de net biçimde ortaya konmamıştır. Oysaki bu tetkiklerin tamamına yakını halihazırda yapılmış, belgelenmiş ve Sağlık Kurulu raporuna yansıtılmıştır.
Müvekkilimiz yaklaşık 15 gün boyunca bu işlemler nedeniyle fiziksel ve psikolojik olarak tükenmiş; sürekli kan alınmış, izlem altında tutulmuş ve cerrahi girişim hazırlıklarına maruz kalmıştır. Şimdi yeniden benzer işlemlere tabi tutulmasının hem sağlık bütünlüğü açısından ilave riskler oluşturacağı hem de hastada ciddi bir yıpranma yaratacağı açıktır. Nitekim Adli Tıp Kurumu raporunda, 'Mevcut bulgularla hastalık dışlanamamaktadır' şeklinde bir ifade ile lösemi nüksü ihtimalinin halen dışlanamadığı, bu nedenle kesin tanı konmasa dahi müvekkilin yüksek riskli hasta olarak değerlendirilebileceği bizzat kurumun kendisi tarafından da kabul edilmiştir.
"Yaşanan süreç, insan hakları ihlaline ve sistematik bir eziyete dönüşmüştür"
Öte yandan bilimsel literatür ışığında bilinmelidir ki; yoğun fiziksel ve psikolojik stres, lösemi hastalarında nüks riskini artıran önemli bir faktördür. Cezaevi gibi yüksek stresli, izole ve tıbbi imkanların kısıtlı olduğu bir ortamda tutulmak, müvekkil açısından sadece sağlık açısından değil, yaşam hakkı bakımından da telafisi imkansız zararlar doğurabilir. Ayrıca, müvekkilin hastalığının bu aşamasında psikolojik, fiziksel ve sosyal açıdan aile desteğine olan ihtiyacı hayati önemdedir. Cezaevi koşullarında bu desteğe erişememesi, hem tedavi uyumunu hem de genel iyilik halini ciddi biçimde zedelemektedir.
Unutulmamalıdır ki müvekkil bir hükümlü değil, tutukludur. Tutukluluk yalnızca bir koruma tedbiridir. Bu tedbirin, mevcut sağlık durumu gibi istisnai șartlarda adli kontrol gibi daha hafif alternatiflerle değiştirilmesi, hem yasal hem de insani olarak mümkündür. Sonuç olarak, buradaki temel mesele; müvekkilin hastalığının kesin teşhisi değil, mevcut sağlık durumu ve mevcut bulgular ışığında cezaevi koşullarında kalıp kalamayacağı sorunudur. Ne yazık ki Adli Tıp Kurumu raporunda bu soruya doğrudan ve net bir yanıt verilmemiştir. Bu nedenle yaşanan süreç artık tıbbi ve hukuki bir değerlendirme olmaktan çıkmış, insan hakları ihlaline ve sistematik bir eziyete dönüşmüştür. Durumu kamuoyunun ve yetkili mercilerin dikkatine saygıyla sunarız."
Sağlık durumuma ilişkin vekil avukatlarımın resmi açıklamasıdır. pic.twitter.com/invfEwDW6x
— Mehmet Murat Çalık (@mmuratcalik) July 8, 2025
Çalık'ın eşi Zehra Evin Çalık da, "Artık gerçekten dayanamıyoruz, yeter. Eşim Mehmet’e eziyet çektiriyorsunuz" ifadeleriyle karara tepki gösterdi.
Ne olmuştu?
Geçmişte iki kez kanser tedavisi gören Çalık, cezaevindeyken yeniden rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmıştı. Yapılan tetkiklerde, kemik iliği biyopsisinde lenfoma şüphesi tespit edilmişti. Bunun üzerine geçen ay acil olarak ameliyata alınan Başkan Çalık, ameliyattan üç gün sonra tekrar cezaevine sevk edilmişti.
Ancak Buca Kırıklar Cezaevi’nde durumu yeniden kötüleşen Çalık, bu kez anjiyo için hastaneye kaldırılmıştı. Doktorlar, Başkan Çalık’ın sağlık durumunu "riskli" olarak değerlendirmişti. Anjiyo olan Çalık, sağlık durumu ciddiyetini korumasına rağmen yeniden cezaevine gönderilmişti. Süreç devam ederken aylık tutukluluk incelemesi yapan Sulh Ceza Hakimliği, Çalık'ın tahliye talebini reddederek tutukluluğun devamına karar vermişti.
Murat Çalık 16 Temmuz'da Adli Tıp Kurumu'na sevk edilmişti. Çalık’ın avukatı Melih Koçhan, "İzmir Katip Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından hazırlanan sağlık kurulu raporunda, müvekkilimizin cezaevi koşullarında kalmasının uygun olmadığı açıkça belirtilmiştir. Adli Tıp Kurumu’nun da bu rapor doğrultusunda değerlendirme yaparak, müvekkilin mevcut sağlık durumu itibarıyla cezaevi koşullarına uygun olmadığını tespit edeceğine ve bu durumu onaylayacağına inancımız tamdır" açıklamasını yapmıştı.