Yusuf Akcakaya
yusuf@gazeteoksijen.com 1 Eylül’de av yasağı kalktı ve yaklaşık iki aydır binlerce gemi gün ışımadan vira bismillah diyerek ağlarını denize bırakıyor. Balıkçılar Nisan ayına kadar sürecek bu dönemi olabildiğince verimli kullanmak istiyor çünkü Türkiye denizlerinde avlanan balık miktarı her yıl düşüyor. Hem lezzetli hem de pahalı lüfer bu yıl balıkçıların yüzünü güldürdü. Ancak, İstanbul Boğazı’nda balığı sıkıştırıp geçmesine izin vermezlerse bu bolluk giderek azalacak. Bugünlerde lüferler Ege’ye ulaşmak için Boğaz’dan giriş yapmaya başladı. Bu fırsatı kaçırmak istemeyen balıkçılar Kireçburnu’nda pusuya yatmış durumda. Lüfere kaçış noktası bırakmamak için neredeyse baraj kurarak geçişi kapatıyorlar. Gırgır adıyla da bilinen tekneler tek bir lüferi bile kaçırmamak için bekliyor.
Günde 30-40 tekne
İşte balıkçılar İstanbul’un Karadeniz çıkışındaki Kireçburnu’nda bu yüzden bekliyorlar. Marmara Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Engin Algan, balıkçıların bu dönemde aslen lüfer için denize indiklerini ancak az da olsa istavrit ve lüferin küçüğü çinekop da yakaladıklarını söylüyor. Tahminine göre Boğaz’da günlük 30-40 kadar tekne geziniyor. Biz de teknelerin sıra sıra beklediği Kireçburnu’nu gözlemlemek üzere alana gittik. Gittiğimizde saatlerde altı adet tekne mevcuttu. Ağlarını atıp saatlerce lüfer beklediler.
İki kritik öneri
Prof. Dr. Karakulak, “Aslında balıkçılar yasal haklarını kullanıyorlar. Çünkü gırgırcılar için olan tek yasal sınır, yani 24 metreden derinde avlanmaya dikkat ediyorlar. Ancak Boğaz gibi dar bir koridorda avcılığın olmaması gerekli. Av baskısı çok yüksek bu bölgede, geçenler bir şekilde yakalanıyor ya da baskıya maruz bırakılıyor’’ diyor. Balık stokunu korumak için iki önerisi var: Birincisi, bakanlığın yeni bir yönetmelik çıkarması ve böylece aşırı avcılığın önüne geçmesi. Her tekneye belirli bir kota konması lazım, biz kaynağımızın çok üstünde avlanıyoruz. Örneğin lüfer 25 santime ulaştığında ilk üremesini gerçekleştirir. Ancak yine yasalara göre 18 santim olan lüfer yakalanabiliyor. En azından ilk üremelerine müsaade edilmesi lazım. İkincisi Türkiye genelindeki 24 metre derinlik kuralı da gözden geçirilmeli çünkü her denizin koşulları bir değil. Bu bazı yerlerde yükselebilir, bazılarında düşebilir. Her yerin kıta sahanlığına özel bir düzenleme yapılmalı.“Boğaz’da avlanmak yasak olmalı“

Denizlerin canavarı Boğaz’ın prensi
Lüferi bu kadar özel kılan nedir? Bu özel balıkla ilgili yazılan yazılara ve makalelere baktığımızda, “Denizlerin canavarı, piranası, kendi boyundan küçük hatta boyuna eşit her tür canlıya saldıran, dişlerinin sivriliği ve yüzüş hızıyla Boğazın en acımasız avcısı" olarak tanımlandığını görüyoruz. Bundan 30-40 yıl öncesine gidildiğinde ise bol, her kesimin ulaşabildiği bir balık olduğu ama yıllar içinde yanlış avlanma yüzünden sayısının azaldığı ve korumaya muhtaç hale geldiği gerçeği ortaya çıkıyor.