Ülkenin en önemli meslek örgütlerinden Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) yeni yönetimi geçen hafta sonu seçildi. 36. Genel Kurul’da yurt genelinde avukatlık yapan yaklaşık 150 bin üyeyi temsil eden delegeler oy kullanarak yeni yönetimi belirledi. Yeni yönetimin normal koşullarda dört yıllık görev süresi var. Ama burasının Türkiye olduğunu ve normal koşullardan ziyade olağanüstü koşulların daha çok hayatımızda yer aldığını hesap etmek lazım! Ankara’daki seçimi yorumlayabilmek için öncesinde yaşananlara bakmak gerekiyor. Meraklılarının daha yakından izlediği üzere; TBB seçimlerini sadece bir meslek örgütünün seçimi olarak tanımlamak çok yanlış olur. Hele ki, pandemi sürecindeki tartışmaları ve yaşananları göz önüne aldığımızda, seçimden öte bir durumun varlığı ortada. Oksijen yazı işlerinin hoşgörüsüne sığınıp seçim sırasında yaşananlara geçmeden önce filmi biraz geriye sarıp yakın geçmişten özet yapmakta fayda var. Aslına bakarsanız; hafta sonu yapılan yeni yönetimi belirleyecek seçimi sıra dışı hale getiren Ankara Barosu’nun 2020’de attığı bir adım oldu. Pazar günü başkan seçilen Erinç Sağkan’ın başkanlığındaki Ankara Barosu, 2020 Nisan’da Diyanet ile karşı karşıya geldi. O tarihte Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, kamuoyunda tepki toplayan görüşlerinden birisini Cuma hutbesinde seslendirdi.
Erbaş'la gerilim
Erbaş, Ankara’daki Hacı Bayram Camii’ndeki hutbesinde “Eşcinsellik, hastalıkları beraberinde getiriyor, nesli çürütüyor” deyince, Sağkan’ın başkanlığındaki Ankara Barosu, Erbaş’ı eleştiren açıklama yaptı. Bunun üzerine devreye giren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyanet İşleri Başkanımıza yapılan saldırı devlete yapılan bir saldırıdır” diyerek Ankara Barosu’na yüklendi. Aslında bu açıklama bir işaret fişeğiydi. Aynı günlerde Feyzioğlu TBB Başkanı olarak mesaj yayınlayıp Ankara Barosu’nun Erbaş hakkındaki açıklamasını tasvip etmediğini bildirdi. Ardından Sağkan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma çerçevesinde baro yönetimi hakkında dava açıldı. Sağkan ve 11 yönetim kurulu üyesi hakkındaki suçlama “Kamu görevlisine dini inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklaması nedeniyle görevinden dolayı hakaret” olarak iddianamede yer aldı. Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın ilk duruşması 11 Kasım’da yapıldı. Sağkan ve yönetim kurulu üyeleri, 1 yıldan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle halen yargılanıyor. Yaşanan krizle bağlantılı biçimde iktidar mevcut barolara alternatif olarak “çoklu baro sistemi”ne geçilmesi amacıyla Avukatlık Yasası’nda yeni düzenleme yaptı. TBB’nin yanı sıra barolar düzenlemeye karşıydı. Hatta TBB yönetiminden 10 üye çoklu baro uygulamasına karşı olduklarını açıkladı. Yasa düzenlemesi sırasında mevcut TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, iktidar yanlısı tutumu nedeniyle pek çok baronun tepkisini çekti. 50’den fazla baro Feyzioğlu hakkında rahatsızlıklarını duyurdu. Kriz sırasında anlaşıldı ki; iktidar, çoklu baro sistemiyle TBB’nin delege yapısını değiştirmek istiyordu. TBMM’deki çalışmalar sonrasında iktidar, yasa değişikliğini kabul ettirerek isteğini gerçekleştirdi. TBB’nin delege yapısı değiştirildi. İki bin avukatla aynı yerde ikinci baro kurulmasının önü açıldı. Her baroya başkan ile üç delege ve ayrıca her 5 bin avukat için TBB’de bir delege hakkı verildi. İstanbul, Ankara ve İzmir’deki binlerce avukatın TBB’de temsili, daha az üyesi bulunan Anadolu’daki diğer barolarla neredeyse eşitlendi. Bu arada barolar yasa değişikliğine tepki çerçevesinde Ankara’ya çıkarma yapmak istedi. Polis, kent girişinde aldığı güvenlik önlemleriyle avukatları başkente sokmadı. Arbedeler yaşandı, baro başkanı dövüldü. Olaylar yaşanırken Feyzioğlu ortada yoktu. Polisin müdahalesinde üyelerinin yanında olmayan başkan ancak ertesi gün olay yerine gelebildi fakat beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. Avukatlar Feyzioğlu’nu sırtlarını dönerek protesto ettiler. O anın fotoğrafı iplerin koptuğunu gösterdi. Çoklu baro düzenlemesinin ardından İçişleri Bakanlığı, pandemi gerekçesiyle genel kurulları yasaklayınca TBB’nin genel kurulu da ertelendi. Aslında bu ertelemenin gayesi, İstanbul ve Ankara’da 2. No'lu baroların kurulması için zaman kazanmaktı. Sadece İstanbul’da 2 No'lu baro oluşturulabildi. O günden seçim gününe gelindiğinde salonda üç aday vardı. İlki ters düştüğü AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la zaman içinde arayı düzeltip iktidarla birlikte Anadolu’daki bazı baroları arkasına alan Metin Feyzioğlu idi. Karşısındaki isim ise muhalif baroların desteklediği, iktidarın açıkça karşı tavır aldığı Ankara Barosu’nun genç başkanı Erinç Sağkan’dı. Bir de üçüncü aday vardı: Mardin Barosu Delegesi Medeni Ayhan. Ayhan’ın adaylık amacı genel kurulda konuşabilmekti. Delege yapısı değişen TBB’de yeniden seçimi kazanacağını değerlendiren Feyzioğlu’nun 10 kişilik listesinde 8 baro başkanı, Sağkan’ın listesinde ise 5 baro başkanı vardı. Feyzioğlu’nun listesinde iki, Sağkan’ın listesinde ise tek kadın yönetim kurulu üyesi aday yer aldı. Genel kurulun ilk günü konuşmalarla geçti. İkinci gün seçim vardı. Delegeler oy sandıklarının başına geçti. Oy verme süresinin tamamlanıp sayıma geçilmesiyle tablo kesinleşti. Seçime başkan olarak giren Feyzioğlu 156 oy, rakibi Sağkan ise 182 oy aldı. Seçimde 346 delege oy kullandı. Delegelerden 10’u oy kullanmadı. Feyzioğlu’nun oy kullandığı sandıkta Sağkan 60 oya sahip oldu. Feyzioğlu 54 oy alabildi. Oyların dökümüne bakıldığında her iki adayın oylarının firesiz olduğu görüldü. Yani, adayları destekleyen baroların delegeleri eksiksiz olarak oy kullandı.
Delegelerdeki değişim
Seçimle ilgili şu tabloyu ilave etmekte fayda var: İktidarın çoklu baro uygulamasıyla TBB’nin genel kurulundaki 477 delege sayısı 348’e düştü. Bu durum kentlerin barolarına da yansıdı doğal olarak. Türkiye’nin en büyük barosu İstanbul Barosu’nun delege sayısı 137’den 13’e, Ankara Barosu’nun 53 delegesi 7’ye, İzmir Barosu’nun delege sayısı ise 30’dan 5’e düştü. Diğer 78 baroya 3’er delege verildi. Baroların başkanları doğal delege olarak oy kullanırken, mevcut TBB Başkanı ve eski başkanlarının da oy kullanma hakkı var. Çoklu baro uygulaması öncesinde İstanbul, Ankara ve İzmir Baroları delege sayısıyla genel kurulda belirleyici rol üstleniyordu. Fakat yeni düzenlemeyle üç büyük baronun dışındaki kentlerin baroları güçlendirildi. Ayrıca yeni delege yapısıyla Feyzioğlu’nun şansının yüksek olduğu seçim öncesi kulislerde konuşuldu. Bu tabloyla birlikte Feyzioğlu seçime bazı Karadeniz ve İç Anadolu kentlerinin barolarının yanı sıra iktidara yakın kentlerin barolarının desteğini aldı. Elazığ, Tokat, Çorum, Siirt, Bilecik, Sinop, Ağrı, Bitlis, Giresun ve Isparta baroları Feyzioğlu ile beraberdi. Ayrıca, yeni düzenleme sonrasında kurulan 2 No'lu barolara üye yapılan kamu avukatlarının da büyük oranda desteği Feyzioğlu’ndan yana oldu. Buna karşın Sağkan, İstanbul, Ankara, İzmir barolarının dışında Marmara, Akdeniz ve Ege bölgesi barolarının da aralarında bulunduğu 50’den fazla baronun desteğine sahip oldu. Doğu ve Güneydoğu’daki bazı kentlerin barolarının adayı da yine Sağkan’dı. Karadeniz’den Trabzon, Ordu, Artvin, Rize barolarının desteği Sağkan’dan yanaydı. Seçim öncesinde iki aday arasındaki oy farkının Sağkan’dan yana ve açık ara olacağı değerlendiriliyordu. Ancak sonuçlar Feyzioğlu’nun genel beklentinin üzerinde oy aldığını ortaya koydu. Bu noktada şunu söylemek mümkün: Değişen TBB delege tablosu ve Feyzioğlu’nun arkasındaki iktidarın gücüne karşın, Sağkan rakibini yenerken kendi çalışmalarının mutlaka fazlaca etkisini gördü. Ancak bu etki kadar, amacı sadece iktidar destekli Feyzioğlu’ndan kurtulmak isteyen bir grubun desteğini de aldı. Hükümete muhalif olan hemen herkes Sağkan’ı destekledi. Bölgenin en güçlü barosu olan Diyarbakır Barosu, yönetime aday vermemelerine karşın Sağkan’ı desteklediklerini açıkladı. Sonuç olarak, Ankara Hukuk’ta bölüm başkanlığı yaparken TBB Başkanı olan, 2014’te Danıştay’ın kuruluş yıl dönümünde bizzat dönemin başbakanı Erdoğan'la tartışan ve hatta parti tüzüğünün hazırlanırken verdiği katkı nedeniyle bir dönem CHP Genel Başkanı olacağı ifade edilen Feyzioğlu TBB Başkanlığı’nı kaybetti. Seçimi kaybetmesinde Feyzioğlu’nun yaşadığı eksen kaymasının büyük rolü olduğu kuşkusuz. Feyzioğlu 8.5 yıl önce TBB’nin 32. Genel Kurulu’nda dönemin hükümetinin desteklediği ifade edilen Vedat Ahsen Coşar’a karşı nasıl kazandıysa, Sağkan’a karşı da benzer bir şekilde kaybetti! Ve Sağkan da tıpkı Feyzioğlu gibi Demokratik Sol Avukatlar Grubu’ndan çıkarak, eski DSAG’li Feyzioğlu’nu yendi.
Kaçınılmaz son
TBB’deki seçim sonucunu sadece bir meslek örgütünde yönetim devri olarak yorumlamak eksik kalır sanırım. Bu sonuç aynı zamanda siyaset ekseninde de iktidarın aldığı yenilgi olarak değerlendiriliyor. İktidarın oyunun ortasında kural değişikliğine gitmesi, kendisini göreve getiren kitlelere sırtını dönerek farklı bir siyasi yelpazede yer bulma gayretinde olan bir başkanın bilakis iktidar desteğinde seçime girmesi, demokrasi ve özgürlükler yerine mevcut siyasi iktidarın yanında yer alan ve politikalarını savunan bir başkanın olması, seçimin bu şekilde sonuçlanmasını kaçınılmaz hale getirdi kuşkusuz. Feyzioğlu’nun kısa bir sosyal medya paylaşımıyla veda etmesi de bu durumu gösteriyor zaten. Ayrıca, bu durum seçim sonrası yeni TBB Başkanı Sağkan’ın “bütün meslektaşlarımızın çok ciddi tepkisini çektiği bu dönemde bu sonucun kaçınılmaz olduğuna inanıyorum" açıklamasından net olarak anlaşılıyor. Önümüzdeki dönemde farklı bir portre çizmesi beklenen Sağkan hakkında “aynı çizgiden hareket eden iki hukukçudan genç ve ideallerinin peşinde koşanı”nın zafer kazandığını söylemek mümkün. Eskilerin deyimi ile “boynuz kulağı geçti” denilebilir. Sağkan’ın “Bundan sonra meslektaşı yerlerde sürüklendiği zaman kafasını kuma gömen değil; haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkan TBB göreceksiniz. Bu seçim sadece bir TBB seçimi olmaktan çıkmıştır. Ülkemizde son yıllarda insan hakları ihlallerinin arttığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının, AİHM kararlarının uygulanmadığı ve tartışmaya açıldığı noktada TBB’ye yurttaşlarımızın çok ama çok ihtiyacı bulunmaktadır. Geçtiğimiz dönemde hukukun üstünlüğünün tesisi için yeterli çabayı sarf etmediğine inandığımız bir anlayışın sonuna gelmiş bulunuyoruz” mesajı önemli.