

“Kim çocuğunu kapatmak ister”
Zeynep İldiz Hatay’da yaşayan Zeynep İldiz’in oğlu Berat 8 yaşınnda. Berat’ı sosyal medyada gördüğümüz parmaklıklar ardındaki fotoğrafıyla tanıdık. Önce otizm teşhisi konulan, ardından epilepsi olduğu da ortaya çıkan Berat’ın annesi yaşadıklarını şöyle anlattı: “Evden kaçmaya başladı büyüdükçe. Nasıl başa çıkacağım dedim. Bağırıp çağırıyor, komşuları rahatsız ediyor. Pandemi bizi mahvetti. Her yer kapalı. Biz de kapandık. En azından artık her gün dışarı çıkabiliyoruz. Kendi çabamla spor yaptırıyorum. Diğer çocuklardan uzak tutmaya çalışıyorum. Üç çocuğu daha olan Zeynep İldiz o fotoğrafın hikayesini de özetledi: “Evimizde çekilen bir fotoğraf o. Durmayınca biz de oraya koyalım dedik. Belki zamanla daha iyi olur, siniri yatışır diye düşündüm. Kim çocuğunu kapatmak ister ki? Saldırıyor. Diyet uygulamak zorundayım, az yemek verince bağırıyor, vuruyor. Bu durum zorumuza gitti ama sosyal medyada paylaştım sonra başkası paylaştı vs. Bir umut ışığı doğdu içimde.” Bu umudun karşılıksız kaldığını, kısa sürede hayal kırıklığına uğradığını söyleyen İldiz sözlerini “Bir boşluğun içinde gibiyim. Çocuğuma el uzatılmasını istiyorum” diye tamamlıyor.
"Sporla büyük ilerleme sağlıyoruz"
Halil Timur (NSK Otizm kurucusu, spor eğitmeni) Spor, otizmli çocuklar için çok önemli. Denizli’deki NSK Otizm’in kurucusu, beden eğitimi öğretmeni Halil Timur, sporun sosyalleşmeye fayda sağladığını belirtiyor. Ağır otizmlilerle çalıştıklarını söyleyen Timur “Pandemide çok ilgi gördük. Çocuklar okula gidemedi, aileler de buraya getirdi. Aslında kısa süreliğine geldiler ancak durumlarındaki iyileşmeyi görünce deva etmek istediler” diyor. Merkezde 6-12 yaş arası çocuklar eğitim alıyor. Çocuklara önce testler yapılıyor ardından 2 hafta ücretsiz eğitim veriliyor. “Bizde baş aktör çocuğun kendisidir “ diyen Timur, çocuklarda görülen gelişmeyi ise şöyle anlatıyor: “İlk geldiklerinde sadece bedenen buradaymış gibi, göz teması yok, konuşma yok. Eğitimden sonra yüzde 95’e kadar göz teması kazanımı sağlıyoruz. Konuşma kendi derdini anlatacak seviyeye geliyor. “
"Komşular çocuğumun psikolojisini bozdu"
Tuğba Sandıkçı 10 yaşındaki Özgür’ün annesi Tuğba Sandıkçı, özellikle pandemi döneminde komşularıyla sorunlar yaşamış. 3 yaşında otizm tanısı konulan Özgür şu anda 10 yaşında. Özgür’ün eğitiminden yana sorun yaşamamışlar ancak komşuların tavırları, aileyi ve Özgür’ü çok üzmüş. “Şu an okula gitmiyor ara ara götürüyorum sosyalleşmesi için. Bizi yoran komşular oldu. Taşındığımızın ertesi günü, çocuğumun durumunu anlattım. ‘Otizmli, gerekli şekilde ilgileniyorum’ dedim. ‘Bizden yana sıkıntı yok’ dediler ama öyle olmadı. Son 1.5 aydır ‘Gürültü oluyor’ dediler hep. Çocuğuma ‘hastalıklı’ da dediler. Psikolojim bozulmuş durumda. Şu dönemde iki kat anlayış gerekiyor.” Sandıkçı, ailelere de şu tavsiyelerde bulundr: “Bu zorbalıklara sessiz kalmasınlar. Ben sessiz kalsaydım daha fazlasını yaşayacaktım. Özgür gibi çocukları ötekileştirdikleri için bu noktadayız. Benim oğlum enerjik, gülümseyen bir çocuk. Bu çocukları mutsuz etmeye hakları yok.”
"Okulda nefret suçu işlendi"
Gökçen Kırımhan Hökelek 16 yaşındaki Ege’nin annesi olan Gökçen Kırımhan Hökelek Ankara’da yaşıyor. Oğluna 27 aylıkken otizm teşhisi konulmuş. Ortaokulda karşılaştıkları sorunları tek başına çözemeyeceğini anlayınca, bir dernek kurma fikri kafasında belirmiş. Hazırlıkları süren Otizm Hakları Derneği yakında kurulacak. Hökelek, oğlunun okulda dışlayıcı uygulamalara maruz kaldığını belirterek şunları anlattı: “Okul müdürü “Öğrenciler oğluna bir şey yaparsa ben sorumlu değilim“ dedi. Ayrıştırdılar; ayrımcılık ve nefret suçu işlediler. Okul yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunduk. Karşı tarafın beyanı esas alındı ve soruşturma izni verilmedi. Davalar sürerken Ege ortaokulu bitirdi liseye başladı. Fotoğrafçılığa olan ilgisi nedeniyle puanla girilmeyen Radyo Televizyon bölümüne kayıt oldu. Burada da eğitim haklarıyla ilgili sorunlar çıktı. Okula dilekçe verdim. Bu sefer de beni öğretmenlik mesleğinin itibarını zedelemekle suçladılar.” Yurtdışında özel eğitimlerin haftada 40 saat, Türkiye’de ise 12 saat olduğunu söyleyen Hökelek, öğretmen eksikliği nedeniyle bu süreden bile fayda sağlanamadığını sözlerine ekliyor.