19 Mayıs 2024, Pazar Gazete Oksijen
Haber Giriş: 01.10.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:17

Bu fotoğrafla tek bir canlının hayatını kurtarabilsem yeter

‘Sessiz Çığlık’ adlı fotoğrafla ‘Yılın Deniz Koruma Fotoğrafçısı’ ödülünü kazanan Kerim Sabuncuoğlu, “Suyun altına terk edilmiş, bırakılmış ağlar, oltalar yıllarca ‘avlanmaya’ devam ediyor. Bir tane küçük çocuk, 'Baba kayaya taktığımız olta orada öldürmeye devam ediyor' derse görevimi yaptım demektir” diyor
Bu fotoğrafla tek bir canlının hayatını kurtarabilsem yeter
Kahraman Çayırlı 
Kerim Sabuncuoğlu Sessiz Çığlık isimli fotoğrafıyla Oceanographic Magazine adlı dergi tarafından verilen “Ocean Conservation Photographer of the Year 2021– 2021 Yılın Deniz Koruma Fotoğrafçısı Ödülü’nü kazandı. Beş yaşında dalmaya, yirmi yaşında tüplü dalış yapmaya başlayan, 2002 yılından beri su altı fotoğrafı çeken 1967 İstanbul doğumlu Sabuncuoğlu aynı zamanda Dünya Su altı Konfederasyonu- CMAS’ın Su altı Görüntüleme Komisyon Başkanı olan ilk Türk. Sabuncuoğlu ile bu prestijli ödülü, ‘kontrolden çıkan hobisi’ su altı fotoğrafçılığını ve denizlerimizi konuştuk. Su altı fotoğrafçılığına nasıl başladınız?
Kerim Sabuncuoğlu
Kerim Sabuncuoğlu
Ben deniz kenarında yazlık evi olan şanslı bir çocuktum. Denizde büyüdük. O zaman havalı olan zıpkınla balık avlamaktı. 5-6 yaşından itibaren suyun altına dalar vaziyetteydim, seneler geçtikçe dalışta ilerledim, fotoğrafa merak sardım, sonra aletli dalış (scuba) brövemi aldım.   Babam seneler evvel bir fotoğraf makinesi almış. Makineyi bana verdi.  İnternetten 15 bin dolarlık kılıfı 500 dolara getirttim; bir adamın çöpü, eskisi, benim hazinem oldu. Onunla birlikte fotoğraflarım bir anda kimlik değiştirmeye başladı. Hayalimdekileri suyun altında çekebilir hale geldim. Arkadaşlarımın zoruyla bir yarışmaya girdim, o yarışmadan da ödülle döndüm, benim için dönüm noktası oldu. Dijital makine çıktı, lensler, flaşlar, ekipmanlar derken karşınızdayım (gülüyoruz). Sessiz Çığlık isimli fotoğrafınızla “Ocean Conservation Photographer of the Year 2021” büyük ödülünü kazandınız. Bu ödül nedir? Oceanographic Magazine isminde bir dergi var, bu dergi her sene bir yarışma serisi açıyor. En iyi portfolyo, doğayı ve denizi koruma üzerine... Değişik kategorilerde ödül veriyorlar. Ben yılın deniz koruma fotoğrafçısı ödülünü kazandım.   Bu fotoğrafı çekme hikayenizi anlatır mısınız? Bodrum’da Karaada’nın arkasında Kaçakçı diye bir koy var, 17-22 metre arası derinlikte döküntü taşların arasında terk edilmiş bir parakete (üzerinde iğnelerin dizili olduğu bir olta takımı) bulduk, terk etmişler bırakmışlar ama belli ki taze, çünkü birkaç gün kalsa yosun tutmaya başlar. Bir tane lagos yavrusu bulduk, canlı; aldım kestim misinayı fakat zoka o kadar büyük ki… Onu aldık tekneye döndük, iğneyi bir doktor gibi operasyonla çıkardık, hayvanı serbest bıraktık, onu kurtardık. Tekrar daldık ve müreni gördük. Müren maalesef ölmüş ve ölürken de mürenin çok “mürensel” bir hareketi var, kuyruğunun ucundan bir düğüm atar kendi vücuduna ve onu başa kadar sıyırır; bir ahtapot veya bir düşman yapışırsa onu sıyırır atar kendi kendine. Saniye içinde yapar bunu. Hayvan o manevrayı yapmış, dolanmış; bir daha aynı manevrayı yapmış, misina boğazına geçmiş -dar ağacındaki ilmik gibi- boğmuş, boğularak ölmüş suyun altında. O kadar taze ki, gözlerine bakarsanız, zaten cam gibi, görüyorsunuz, onu maalesef kurtaramadık.  Onu aldım, altmışa yakın fotoğrafını çektim, karşıdan, yandan...  Onların “sessiz çığlığını” duyamıyoruz ya böylece ilk defa görebiliriz. Trajik bir durum var aşağıda. Biz ödül aldığınız fotoğrafı ve diğer fotoğraflarınızı Türkiye’de izleyebilecek miyiz? Başak burcuyum, kusursuz işler yapmak zorundayım, benim kanım öyle kaynıyor, aklım öyle çalışıyor, bugüne kadar bir sergi yapmamamın sebebi yeri, bütçeyi, pek çok şeyi bir araya getirememekti. O bütçeyi belki bir sponsorla bulabilirim. Ama pandemi araya iki sene soktu, bütün sponsorluk bütçeleri de haliyle daraldı. Bu sene bir kıpırdama var, bir parça daha hareketlilik var… Ümidimi kesmedim, yapmak istiyorum. Misyonum benim, paylaşmak hep. Bazı insanlara el vermek…  “Kontrolden çıkan hobiniz”in bu noktaya geleceğini hayal ediyor muydunuz?  Hiç hayal etmiyordum, -şöyle düşünün- dergide gördüğüm fotoğrafa “acaba bir gün bunu çekebilecek miyim” diye bakıyordum. Şimdi yeni Türkiye Şampiyonası’nda Jüri Başkanı’ydım, arkadaşlarımın hepsi çok değerli jüri üyeleri, en iyi fotoğrafı seçmemiz gerekiyor. 
Kerim Sabuncuoğlu yıllardır su altını fotoğraflıyor. Denize bırakılan bir oltanın kurbanı olan müren balığının fotoğrafı, ona dünyanın en prestijli su altı fotoğraf yarışmasında birincilik ödülü getirdi.
Kerim Sabuncuoğlu yıllardır su altını fotoğraflıyor. Denize bırakılan bir oltanın kurbanı olan müren balığının fotoğrafı, ona dünyanın en prestijli su altı fotoğraf yarışmasında birincilik ödülü getirdi.
Hayalet avlanma nedir? Daha çok bilinen ismiyle “hayalet ağ”, suyun altına terk edilmiş, unutulmuş, bırakılmış oltalar ve ağlar avlanmaya seneler içinde devam ediyor. Milyonlarca canlının hayatına mal oluyor. Ve hiç ekonomik değeri yok çünkü onu satamıyorsun, sofrana koyamıyorsun… Dalgıçlar için de tehdit oluşturuyor, çünkü balığın takıldığı gibi ben de o ağa dolanabilirim suyun altında ve öyle bir dolanabilirim ki kesemem, çözemem, ölebilirim. Ağların yüzde 99,9’u plastik iplikten yapılıyor, çevre kirliliğine sebebiyet veriyor, bu çevre kirliliği de denizin altında seneler boyu bizim soframıza balıkların midesinde gelmeye devam ediyor. O ağların orada olmasının hiçbir kıymeti yok. O ağı oradan almak tamamen vicdani bir şey. Biz bu farkındalığı yaratalım da o adam o ağı orada bırakmasın. Bir tane küçük çocuk babasına “Baba o oltayı taktık bıraktık ama o olta orada öldürmeye devam ediyor” derse ben bir tane balığın hayatını kurtardım, vazifemi yaptım demektir, o yüzden bu farkındalığı yaratmak çok önemli. Dünyadaki iklim değişiklikleri su altını nasıl etkiliyor? 8 milyon ton plastik, her sene denize karışıyor mu? Karışıyor. Plastik yok olmuyor ki, sadece daha ufak granüller haline geliyor, “mucizevi bir şekilde kayboldu gitti” değil ki, sadece ufalanıyor daha ufak parçalar haline geliyor ve ufak parçalar küçük balıklar tarafından tüketiliyor. Onu yiyen büyük balığı da siz yiyorsunuz.  Süveyş Kanalı’ndan (Kızıldeniz’den) Akdeniz’e gelen türlerin sayısı, her sene katlanarak artıyor.  Siz ahtapot yemiyorsunuz, öyle değil mi? Ahtapot için Jacques-Yves Cousteau diyor ki “evinizdeki köpekten daha akıllı olduğunu bilseydiniz yer miydiniz?”. Suyun altında bir canlı düşünün, bir saklanma uzmanı, bir avlanma uzmanı, genetik gelişiminden dolayı müthiş hareketler yapabiliyor… Ben ahtapot yemeyi 15 sene evvel bıraktım, benimle beraber yemek masasına oturan aile fertleri de akrabalar da arkadaşlar da bana saygıdan yemiyorlar. Köpekbalıkları besin zincirinin en üstünde yer alıyorlar. Ekonomik tek değeri Uzakdoğu mutfaklarında düğün sofralarındaki köpekbalığı yüzgeci çorbası. Köpekbalığının sadece prestij unsuru olarak avlanması, aslında bir zincir olarak korkunç şeylere sebebiyet veriyor.  En büyük tahripçi, insan. Köpekbalıklarının yüzgeçlerini canlı canlı kesiyorlar, suyun dibine atıyorlar. O hayvan orada boğuluyor, canlı canlı başka yengeçler başka deniz canlıları onu yemeye başlıyor. Ne yaptı ki bunu hak edecek? Büyük vahşet, büyük dram.

Türkiye'de Kaş-Bodrum, dünyada Küba-Galapagos Adalarında daldım

Kerim Sabuncuoğlu'na göre Türkiye'nin en iyi dalış merkezleri Kaş ve Bodrum. Dünyada ise Küba ve Galapagos Adaları'nı ayrı bir yere koyuyor.  “Küba’da Kraliçe Bahçeleri (Jardines de la Reina) doğal bir koruma alanı olmuş, müthiş bir balık popülasyonu var. Çok köpekbalığı gördüm, çok köpekbalığı fotoğrafı çektim. Köpekbalıklarıyla fotoğraf çekmek için muazzam bir yer. Köpekbalığı, menüsünde insan olmayan bir hayvan; onu harekete geçirecek, onu heyecanlandıracak hareketler yapmamanız gerekiyor; uzak dalmanız gerekiyor hayvandan bir parça, yaklaşırsa da onu heyecanlandırmayacaksınız, karşılıklı saygı duyarsanız o da size saygı duyar. Galápagos ise  evrimi öğrenmek için muazzam bir yer. Saat 9.30-10  gibi o adada yaşayan iguanalar, sıcaktan kanları çok ısındığı için denize giriyorlar, iki dakika üç dakika suyun altında bir inek gibi, koyun gibi yosunlarla besleniyorlar. İguana suyun altında beslenmeye evrimleşmiş.”  Size göre iyi, nitelikli bir su altı fotoğrafı hangi özelliklere sahip olmalı? “Bana göre iki tür su altı fotoğrafı var; tür tanımlama fotoğrafları ve benim yapmaya çalıştığım hikayesi olan su altı fotoğrafları... Anlatmaya çalıştığım minik hikayeler var fotoğrafın içerisinde. O fotoğraf size bir kesit veriyor, orayla ilgili bir şey anlatıyor. Bana göre iyi su altı fotoğrafı için çok pahalı ekipmana da gerek yok, iyi su altı fotoğrafı için iyi bir ışığa ihtiyaç var; bir flaşa ihtiyaç var çünkü suyun altında metreler indikçe renkler kayboluyor. Eliniz yüzeyde kesin kırmızı kanar, sonra kahverengi kanar, renkler yavaş yavaş sizi terk ediyor, geriye bir tek mavi kalıyor, sonra da siyah. Su altı flaşı, kaybolan renkleri yerine koyar.”