Bu seçimde en sevilen değil en az nefret edilen kazanacak

Meral Akşener’in “Ölümle sıtma arasında bir tercihe zorlandık” diye başlatıp “Söz, bir daha milleti hop oturup hop kaldırmayacağım” diye bitirdiği beş sıcak günün seçim sürecine etkisini soğukkanlılıkla konuşma zamanı… Özyeğin Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Evren Balta hem siyaseti hem de pek çok anket şirketiyle çalışması sayesinde kamuoyundaki eğilimleri yakından takip eden bir isim.

6 Mart akşamı oluşan hava ve Erdoğan karşıtı oyların tahmini toplamı düşünülünce, Millet İttifakı “kazandık” diyebiliyor mu?

Hemen hemen tüm seçmenlerin kafasında iki temel akıl yürütme var. Biri, “Bu iktidar ne yapar ne eder, seçimi kazanır”. Diğeri de matematiğe bakarak yapılan “Muhalefet bu seçimi kazanmıştır”… Bence iki varsayım da doğru değil. Bir kere, mevcut sistemde Millet İttifakı bu seçimleri kazanabilir. Böyle olduğunu 2019’daki yerel seçimlerden biliyoruz, hala da İstanbul ve Ankara belediyeleri muhalefet tarafından yönetiliyor. Matematik üstünden bakarsak da, hala çok ciddi bir kararsız seçmen kitlesi var. Onların kararsızlığı da iktidar partisiyle değil, muhalefetin ne yapacağını tam olarak görememeleriyle ilişkili. Dolayısıyla muhalif bloğun o kararsız seçmeni ikna etme yükümlülüğü var. İkna etmek de kolay iş değil. Çünkü Türkiye’nin ekonomi ve deprem nedeniyle içinden geçtiği gibi kriz dönemleri, insanlarda ‘muhafaza’ hissini güçlendirebiliyor. Sistem, kurumlar, yöneticiler gibi çok fazla şeyi bir anda değiştirmeye dair bir çekince hissedebiliyor. Ne yaptığını bilen, kararlı bir muhalefetin varlığı hem seçime katılımı artırmak, hem iktidar destekçilerinden oy alabilmek, hem de kendi tabanını korumak için kritik. O kritik eşiğin yüzde yüz aşıldığını söylemek mümkün değil. Ama muhalefetin bir araya gelmiş olma dinamiği üzerinden bakarsanız geçen haftaya göre daha kazanılabilir bir seçim var.