21 Mart 2025, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 13.03.2025 22:49 | Son Güncelleme: 13.03.2025 23:10

Demirtaş'tan 'paradigma değişikliği' yorumu: Türkiye, bütün Kürtlerin devleti olacak

Selahattin Demirtaş, Öcalan'ın silah bırakma çağrısıyla yeni bir boyut kazanan süreçle ilgili kaleme aldığı yazıda, "Yeni Türk–Kürt ittifakı Suriye, Irak ve İran Kürtlerini de olumlu etkileyecek. Türkiye gibi büyük ve güçlü bir devlet de esasında bütün Kürtlerin devleti olacak" ifadelerini kullandı
Demirtaş'tan 'paradigma değişikliği' yorumu: Türkiye, bütün Kürtlerin devleti olacak
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Edirne Cezaevi'nde bulunan HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim 2024'te terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'a çağrısıyla başlayan ve 28 Şubat'ta Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısını içeren mesajıyla yeni bir boyut kazanan süreçle ilgili bir makale kaleme aldı. 

QAD- Barış Meydanı'nda yayımlanan 'Korkma! Barış' başlıklı yazıda, "Hiç kimsenin adına konuşma hakkım yok. Fakat “paradigma değişikliği” ile neyin kast edilmiş olunabileceğini yorumlama hakkım var" diyen Demirtaş şöyle devam etti:

"Geçen yüzyılın başında Anadolu’daki Müslüman halkların ortaklaşa yürüttükleri Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan yeni cumhuriyet Kürtleri dışlayınca, Kürtler buna tepki olarak isyan hareketlerine giriştiler. 1925’teki Şeyh Said isyanından, son isyan PKK hareketine kadar irili ufaklı 20’den fazla isyanla kendi yönetimlerini, devletlerini kurmaya çalışan Kürtler, bunda başarılı olamadılar.

Bu süre boyunca devlet de tümüyle bir “Türk devleti” şeklinde inşa edildi, güçlü ve büyük bir devlete dönüştü. Kürtler kendi bağımsız devletlerini kuramadılar ama asimilasyona, yok edilmeye karşı da direnip ayakta kalmayı başardılar. Aradan yüz yıl geçti ve Kürtler çeşitli nedenlerle Trakya’dan Anadolu’ya her şehre, her ilçeye dağılıp yerleştiler, buraları yurt edinecek kadar “yerli” hale geldiler.

Devlet de bu yüzyıl içinde, Kürt coğrafyası dahil olmak üzere Türkiye’nin en ücra köşesine kadar kurumsal varlığıyla girdi, yerleşti. Bazen zoraki, bazen mecburi, bazen gönüllü şekilde işleyen bu iç içe geçme hali öyle bir duruma geldi ki, artık Kürtleri Türklerden ve devletten, devleti de Kürtlerden ve Türklerden ayırmak, ayrıştırmak imkansızlaştı. Bu demografik, kültürel, ekonomik ve siyasi iç içe geçme durumunu Suriye, İran ve Irak’ta göremezsiniz. Oralarda halen bölgesel bir homojenlik söz konusudur. Oysa Türkiye sosyolojisi, bu yönüyle diğer üç ülkeden açık şekilde farklılık gösteriyor."

"Cesaretimizi ortaya koyamazsak bu girdaptan asla çıkamayacağız"

Gelinen aşamada yeni bir paradigmaya ihtiyaç olduğunu savunan Demirtaş şu görüşleri paylaştı:

"Eskiyi tekrarlamakla artık Kürt de Türk de nefes alamıyor, kan ve can kaybetmeye devam ediyor. Yüz yılın alışkanlıklarını, şablon ve tabularını yıkmak kolay değil. Hele ortada iki taraftan da yitirilmiş bunca değerli can varken “yeni bir paradigma” ile ortaya çıkmak cesaret, feraset ve irade gerektirir. Ama cesaretimizi ortaya koyamazsak bu girdaptan asla çıkamayacağız, birbirimizi tüketirken küresel emperyalizmin değirmenine su taşımaktan da kurtulamayacağız.

İşte Öcalan ve Bahçeli, bu cesareti ortaya koyarken büyük risk almaktan da çekinmiyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu iradenin arkasında durarak risk alıyor ve çözüme öncülük etmekten geri durmuyor. Aynı şekilde, Cumhuriyetin kurucu partisi CHP’nin Genel Başkanı Özel de tüm şerhleriyle birlikte çözümün parçası olmaktan çekinmiyor. Her ne kadar hapiste de olsak, çok kısıtlı olanaklara rağmen bize düşen de barış için çalışmaktır. Barışın güzelliğine inanarak, birbirimize güvenerek ve en güçlü şekilde arkasında durarak gereğini yapmaktır."

"Benim yeni paradigmadan anladığım bu"

HDP eski Eş Genel Başkanı, "Kürtlerin devlet talebini, devletin de bölünme korkusunu ortadan kaldıracak" dediği yeni paradigmayı şöyle yorumladı: 

"Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kürtlerin de devletidir. “Zaten öyle değil mi?” diyen Türklerin ya da “Bu asla mümkün olmayacak.” diyen Kürtlerin itirazlarını anlamaya çalışarak şunları eklemeliyim: Kürtler de kendi kimlikleri, dilleri, kültürleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci sınıf yurttaşı, sahibi olacaklar. Geçmişteki gibi dillerini, kimliklerini saklamak zorunda kalmadan, fişlenmeden, ayrımcılığa uğramadan, korkmadan ve Kürt olarak, Kürt kalarak Türkiye Cumhuriyeti devletine entegre olacaklar. Bu konularda zaten önemli mesafeler de kat edildi.

Birçok Kürt’e bugün için yaralar ve acılar halen sıcakken inanılmaz geliyor olsa da yeni paradigma budur ve her Kürt artık duygu, düşünce ve eylem düzeyinde kendini buna hazırlamalıdır. Türk kardeşlerimiz de kaygılanmak yerine tüm güçleriyle bu sürece sahip çıkmalıdırlar.

Devlet de artık tekçi resmi ideolojiyi tümden bir kenara atarak Kürtlere tüm kapıları sonuna kadar açmalı; Kürtlerin diline, kültürüne, kimliğine saygı duymalı, bunları anayasal ve yasal güvence altına alarak eşit yurttaşlık temelinde entegrasyona zemin yaratmalıdır.

Benim yeni paradigmadan anladığım budur, Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin arkasında durduğu irade de Özel’in “Kürtlere devlet vaat ediyorum.” söylemi de Öcalan’ın çağrısı da budur.

Bu nedenle Öcalan kesin ve kararlı bir tavırla PKK’ye kendini feshetme çağrısı yapmaktan çekinmedi. Çünkü insan kendi devletine silah sıkmaz, sıkmamalı. Devlet de kendi asli yurttaşına ayrımcılık, zulüm yapmaz, yapmamalı. Cezaevlerini tıka basa doldurmamalı, kapıları bir an önce açmalı.

Yeni Türk – Kürt ittifakı bu temelde şekillenip gelişecek ve bu yeni durum Suriye, Irak ve İran Kürtlerini de olumlu etkileyecek. Artık hiçbir Kürt, bulunduğu devletin de Türkiye’nin de karşıtı, düşmanı, tehdidi olmayacak. Türkiye gibi büyük ve güçlü bir devlet de esasında bütün Kürtlerin devleti olacak."