23 Kasım 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 03.09.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:16

Gurur veren başarı 20 yılın eseri

Kadın Voleybol Milli Takımı, Olimpiyatların ardından Avrupa Şampiyonası’nda da hepimizi heyecanlandırdı. Aslında son 20 yıldaki gelişimiyle Türkiye’nin buralara ulaşması sürpriz değil. Adım adım dünyanın en iyileri arasına giren Milli Takım’ın sırlarına göz attık
Gurur veren başarı 20 yılın eseri

36 yılda 11 santim uzadık

1.98’lik Zehra, 1.97’lik Ebrar, 1.94’lük Meryem, 1.90’lık Hande… Bugün Türk Milli Takım’ında rakiplerine yükseklerden bakan, fizik kapasite anlamında hiçbir kompleks duymayan bir oyuncu grubu var. 2021 Avrupa Şampiyonası’ndaki 14 kişilik Türkiye kadrosunun boy ortalaması 187.4 cm. Şampiyonadaki birçok rakip ülkeninkinden yüksek bu ortalama. Mesela yarı finalist Hollanda’nın boy ortalaması 185.9 cm, Rusya’nınki de 186.7 cm. Bundan 25 yıl önce Rusya’dan daha yüksek boy ortalamasına sahip olduğumuz düşünülebilir miydi? Pek değil. Mesela 1985’te o zamanın önemli turnuvası Batı Avrupa Kupası’nda katılan Tükiye kadrosunun boy ortalaması 176.7 cm imiş. En uzun oyuncular Sibel Bileke ile Sinem Beltan’ın boyları da 1.82 cm. Aradan geçen 36 yılda Milli Takım’ın boy ortalaması 11 cm’den fazla artmış. Mevcut takım 2005 kadrosuna göre 2 cm daha uzun. Üstelik 16 yılda smaç ve blok yüksekliği de 6’şar cm artmış.

Blokçu takım olduk

Kısacası artık rakipler karşısında Türkiye’nin bir fizik dezavantajı değil, bilakis avantajı var. Peki bu fizik kapasite neyi getirdi? Öncelikle blok üstünlüğü. Bu Avrupa Şampiyonası’ndaki 24 takım arasında Polonya (ortalama 3), Hollanda (ortalama 2.9) ve Ukrayna’dan (ortalama 2.9) sonra set başına en fazla blok sayısı kazanan takım Türkiye (ortalama 2.7). 2003’te Türkiye’yi Avrupa ikincisi yapan antrenör Reşat Yazıcıoğulları’na göre “savunma bloktan başlıyor ve uygulaması en zor pozisyon.” Ön alanda Zehra-Eda ikilisi rakip smaçörlerin korkulu rüyası. Turnuvadaki tüm oyuncular arasında blok başarı yüzdesinde Zehra beşinci, Eda ise altıncı sırada. Ayrıca bu boy avantajı hücum çeşitliliği de getiriyor. 1980’lerde Milli Takım’ın önemli isimlerinden Arzu Savaş “Bizde öyle geriden hücum, smaç servis olmazdı. Mümkün değildi!” diyor. Halbuki bugün smaç servis Türkiye’nin en büyük kozlarından biri. Çeyrek finalde Hande ve Ebrar’ın attığı ace’ler Polonya’yı sürklase etti. Keza Ebrar Karakurt’un 3 metre çizgisinin gerisinden hücumları durdurulması zor silahlardan biri haline gelmiş durumda.

İdmanlarımız çok iyi

Boyların uzaması bir yana kadın voleyboluna güç ve hızın hâkim olduğu da aşikâr. Türkiye’deki antrenman metotlarının dünya seviyesine çıkmasının buradaki payı büyük. 1979 ile 1997 arasında voleybolcu daha sonra da profesyonel yönetici olarak sporun içinde yer alan Nalan Ural’a göre son 15 yılda en başta Eczacıbaşı ve Vakıfbank olmak üzere tüm kulüpler fitness seviyesini artırmak için çok büyük yatırım yaptı. Milli Takımlar da bunu takip etti. “Bu amaçla çok iyi fitness koçları getirdik. Halen dünyanın en iyi idmanları Türkiye’de ve İtalya’da yapılıyor. Fizik kondisyon açısından dünyanın en iyi oyuncularıyla aynı seviyede Türk oyuncular.” Bugün üst düzey takımların bir idmanı neredeyse 2.5 saat sürüyor. Bu sayede Türk oyuncular uzun boylu ama aynı zamanda güçlü ve çevik.

Profesyonelleştik

Bugün Türkiye’de voleybol her yönüyle tamamen profesyonel. Oyuncular Avrupa’daki en yüksek ücretleri alıyor ama buna göre de yaşıyorlar. Nalan Ural’a göre burada kademeli bir geçiş oldu. “Biz 1980’lerde haftada beş idman yapar, hafta sonu maça çıkardık. Ben sabah idmana gelir, öğleden sonra okula giderdim. Avrupa’nın en iyi takımlarından teknik ve fizik olarak gerideydik.” Türkiye’de uzun yıllardır çift idman sistemi var. Ancak sadece idman sayısı ve yoğunluğu mevcut durumu açıklayamaz. Özellikle kulüpler sporcularına her türlü imkânı temin ediyor, buna karşılık onlardan en yüksek verimi almak için istirahatlerinden beslenmelerine karşın her alanda destek veriyor ve bunun denetimini de yapıyor. Örneğin hemen her kulübün çalıştığı diyetisyen ve psikologlar var. Tıbbi destek en üst seviyede. Kısacası bu profesyonel yaşam biçimi  Türkiye’de bir standart haline geldi.

Rekabet ilerletti

Türkiye Kadınlar Ligi ya da resmi adıyla Sultanlar Ligi dünyanın en iyi voleybol liglerinden biri. Belki İtalya Ligi Türkiye’yle boy ölçüşebilir. 2009’dan itibaren özellikle üç büyük takım Fenerbahçe, Vakıfbank ve Eczacıbaşı’nın bütçeleri artırmasıyla beraber dünyanın en iyi oyuncuları Türkiye Ligi’ne gelmeye başladı. ABD’den, Çin’den, Kore’den, Sırbistan’dan, Rusya’dan gelen milli oyuncular Türk takımlarıyla her sezon Şampiyonlar Ligi’nde finaller oynadılar, şampiyonluklar aldılar. Bu sayede Türk oyuncular öncelikle dünyanın en iyi oyuncularıyla her gün beraber idman yapıp kendi kapasitelerini yukarı çektiler. Daha sonra Şampiyonlar Ligi’nde oynayarak sürekli üst düzey rekabetin içinde oldular.

Yetiştiriyoruz, oynatıyoruz

Bir yandan da Türkiye’de ağırlıkla İstanbul olmak üzere oyuncu yetiştirmeye devam ediyoruz. Eczacıbaşı ve Vakıfbank bu alanda liderliği sürdürüyor. Ancak diğer şehirlerde yetişen genç oyuncular da kısa sürede Milli Takımlar sistemine dahil oluyor. Örneğin Ebrar Bursa’da voleybola başladı, Cansu İzmir’de yetiştiler, daha sonra ligdeki büyük takımlara transfer oldular. Ayrıca Sultanlar Ligi’ndeki yabancı kuralı da Türk oyunculara oynama fırsatı veriyor. Halen 3+1 kuralı geçerli. Yani sahadaki 6’da üç yabancıya izin var. Böylece sahada en az üç Türk oyuncunun bulunması şart. Reşat Yazıcıoğulları’na göre kural 2+1 de olsa kulüpler için büyük sorun teşkil etmez. “Oyuncu yetiştirmeye devam ediyoruz, oynayacak oyuncu sıkıntısı yok.” 

Milli takım sisteme kavuştu

Türkiye Voleybol Federasyonu da başarılı bir milli takım sistemi kurdu. Türk voleybolcular çok küçük yaşlardan itibaren kulüpler seviyesinde rekabetin içinde. U20, U18 ve U16 milli takımlarında uzun yıllar beraber oynayıp yukarı tırmanıyorlar. Mesela Avrupa Şampiyonası’ndaki bazı oyuncular 2008’den bu yana Milli Takım’la defalarca sahaya çıktı, birçok kez kürsüde yer aldı ve bu tecrübeyle A Milli Takım’a yükseldi. Bu yaş kategorilerinde 2008’den beri Türkiye, Avrupa’da ve dünyada toplam 11 kez madalya kazanmayı başardı. Mesela Hande Baladın ve Cansu Özbay 2014 U20 Avrupa Şampiyonası’nda bronz madalya alan takımda oynuyordu. Keza Tuğba, Yasemin ve Zehra 2015’teki U18 Avrupa Şampiyonası’da dördüncü olmuştu. İlkin ve Ebrar da 2019’da dünya dokuzuncusu olan kadrodaydı. Bu sayede Amerikalı, Çinli, Rus, Sırp akranlarına karşı yıllardır sahadalar. Açıkçası, onlardan çekinecek hiçbir şeyleri yok, özgüvenleri tam.