Gazeteci Hrant Dink’in katledildiği 19 Ocak tarihine günler kala Halaskargazi caddesinde cinayetin işlendiği Sebat Apartmanı'nın önündeyim. Yıllardır önünden geçtiğim bu binanın içine ilk defa gireceğim. Burası Dink’in kurucusu olduğu ve öldürüldüğünde genel yayın yönetmenliğini yaptığı Agos Gazetesi'nin 1999’da taşındığı üçüncü adresi. Tek kata yayılan daire ekibe yetmeyip gazete taşınmak zorunda kalınca, Hrant Dink Vakfı 2019 yılında burayı bir hafıza mekanına çevirmeye karar vermiş.
Demir kapıdan girip, binanın birinci katına çıkıyorum, ilerleyen dakikalarda bu binanın Emek Sineması, Nişantaşı’nda bulunan ikiz Sümer ve Marmara apartmanları gibi İstanbul’un tarihinde ve sosyal çehresinde önemli yeri olan binaların mimari Rafael Alguadiş tarafından 1920’lerde tasarlandığını öğreneceğim. Yahudi mimar Alguadiş 1942’de yürürlüğe giren Varlık Vergisi’ni ödeyebilmek için oturduğu kat dahil tüm mal varlığını satmak durumunda kalınca ömrünün geri kalanını bir kiracı olarak geçirmiş.
Türkiye’nin ilk fiziksel hafıza mekanı
Dernek çalışanları 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’nın Türkiye’nin ilk fiziksel hafıza ve vicdan mekanı olduğunu söylüyor. İsmini ise Dink’in 1996’da Agos’da yayımlanan aynı başlıklı yazısından alıyor. Hrant Dink Vakfı tarafından yönetilen mekanda düzenli olarak atölyeler, söyleşiler düzenleniyor. Ben haftada en az bir kere yapılan rehberli tur için buradayım. Kapıdan girenleri güler yüzlerinin gözümde iyice gençleştirdiği insanlar karşılıyor, sanki birazdan yakın Türkiye tarihinin en büyük lekelerinden birinin zaman tünelinden yürümeyecekmişiz gibi pozitif ve hafif bir enerjileri var. Atmosfer samimi ve sıcak, paltomu portmantoya asıp mutfaktan çayımı veya kahvemi kendim alabileceğim söyleniyor. Duvardaki fotoğraf ve yazılara göz atarak mutfağa giriyorum. Sonradan mutfağın Hrant Dink’in çalışma odasıyla birlikte korunması için en çok uğraşılan iki mekandan biri olduğunu öğreniyorum, “çünkü mutfak Agos ekibinin birleştiği, sohbet ettiği, çayın sigaranın içildiği ve o sırada manşetlerin karar verildiği yerdi” deniyor.
Girişte bizi karşılayan büyük odaya geri dönüyorum, yaklaşık on beş kişi olmuşuz, bu turlara sanal olarak da katılmak mümkün. Bugünkü rehberimiz Aslı Yolcu, kendisi 23,5 Hafıza Mekânı’nın ziyaretçi programının koordinatörü. Yolcu önce katılanlardan biraz kendilerini tanıtmalarını rica edip mekanla yollarının nasıl kesiştiğini soruyor. Bazıları Hrant Dink’le daha önce tanışmış. Bir beyefendi aynı mahalleyi hatta aynı yatılı okulu paylaşmış, birileri o öldüğünde çocukmuş, birisi bir kez görmüş ama “annem babam öldüğünde bu kadar üzüldüğümü hatırlamıyorum, öldüğü gün hayatımın en acı günüydü” diyor. Binaya ilk defa gelenler, ölümünden sonra ilk defa geri dönenler ve ara ara buraya uğramayı ihmal etmeyenler… Tesadüf mü bilmiyorum ama sırayla herkes Dink’le paylaştığı bir ortak noktadan, bir anıdan bahsediyor, konuyu bir şekilde kendi gençliğine, hikâyesine, kökenlerine getiriyor. Ardı ardına birbirini hiç tanımayan insanların söylediklerini dinleyince 19 Ocak 2007’de önce cinayet mahalinde, ardından cenazede, sonrasında da her yıl yine bu binanın önünde toplanan binlerce hatta on binlerce insanın ‘Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz’ derken kast ettiği işte bu olsa gerek diye düşünüyorum.
Mekanın anlatıcısı Dink’in kendisi
Sohbetin ardından tur Agos’un 1996 yılındaki kuruluş hikayesiyle başlıyor. Hrant Dink ve arkadaşları kendilerini yaşadıkları ülkedeki insanlara anlatabilmek için, patriğin de yardımıyla Türkçe’de yazılar yayımlayan ilk ermeni gazetesi, hatta cumhuriyetin ilk çift dilli gazetesi Agos’u kurmuşlar. Aslen bir apartman dairesi olan katı dolaşmaya başlıyoruz. Ara ara duvarlarda Hrant Dink’in yazıları üç dilde yer alıyor, istediğinizin kopyasını yanınıza alıp gidebiliyorsunuz. Yine ara ara duvarlarda küçük ekranlarda Hrant Dink’in videolarını izliyor, kulaklık yardımıyla sesini dinleyebiliyorsunuz. Bazı videolar sorularla başlıyor. “Ben Türk müyüm?” “Türkiye’de ne için mücadele ediyorum?” “Agos hangi ihtiyaçtan dolayı kuruldu?” gibi soruların cevaplarını Hrant Dink’in kendi sesinden dinliyorsunuz.
“Çünkü mekandaki anlatıcı Hrant Dink” diye anlatıyor rehberimiz Aslı Yolcu. Yolcu’dan mekan kurulurken anlatıcısının kim olacağı konusunun en düşündüren noktalardan biri olduğunu öğreniyoruz, “Hrant Dink en iyi hikaye anlatıcılarından biri.. Bir yazar bir gazeteciden bahsediyoruz. Biraz taşra edebiyatına yakın bir dili var, çok sade, çok güçlü. Büyük büyük kelimeler kullanan biri değil de anneanne dedesinin hikayelerini anlatarak bizi onlarla buluşturan; arkadaşlarının uyarılarına rağmen en milliyetçi bölgelere giden, bazen yuhalanarak girdiği konuşmalardan alkışlarla çıkan ve bu gücü elinde tutan birinden bahsediyoruz.” Bu sözlerin üzerine tanışma konuşmasında buraya sık sık geldiğini söyleyen katılımcılardan birinin, mekanda en çok Hrant Dink’in sesiyle dolaşmayı sevdiğini söylediğini hatırlıyorum.
İç burkan ayrımcılık hikayeleri
Bizi diğer odalara çıkaran koridor, duvarları kaplayan gazetelerle bir zaman tünelini andırıyor. Tırttava odasına giriyoruz. Burası Hrant Dink’in askerliği sırasında yaşadığını bir anıya ayrılmış. Devresindeki tüm askerlere erbaş rütbesi takılırken bir tek o er bırakılınca, yaşadığı ayrımcılık sonucunda iki çocuk babası koca bir adam olmasına rağmen Dink iki saat boyunca ağladığı duyulmasın diye teneke barakanın duvarlarına eliyle dokunarak ses çıkarmış. Bu anıya ithafen duvarlar da tenekeyle kaplı. Bir ‘dertleşme odası’ olarak planlanan odada isteyenler kamera karşısına geçip kendi ayrımcılık anılarını paylaşabiliyor veya önceki ziyaretçilerinkileri dinleyebiliyorlar. Bir sonraki oda “Tuvalet Korosu”nda yine iç burkan bir ayrımcılık anısı dinlemek mümkün.
Ölümüne giden süreç tüm detaylarıyla sergileniyor
Agos odasının duvarlarında gazetenin dostlarının fotoğrafları, okur mektuplarını görüyor gazetenin Türkiye’deki ve diasporadaki Ermeniler için yerini, önemini daha iyi anlıyorsunuz. Hrant Dink’in hedef gösterilmesinin arkasında yatan hikayeyi ve cinayetine giden tüm süreci çok detaylı ve belgeli bir şekilde anlatan ‘Güvercin Tedirginliği’ odası ise ismini tehditlerin boyutu artık ailesine kadar uzandığı için “Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar özgürce” dediği ve öldürüldüğü günün sabahında gazetesinde yayımlanan ‘Ruhumun güvercin tedirginliği’ başlıklı yazısından alıyor.
Dink’in çalışma odası öldüğü gün bıraktığı gibi
Atlantis Uygarlığı odasında Dink’in çocukluğunun geçtiği, eşi Rakel Dink’le tanıştığı, iki çocuğunun doğduğu ve ‘bir cennetti’ diye bahsettiğini öğrendiğimiz Ermeni yetimhanesi, Kamp Armen'deki anılarına yolculuk ediyoruz. Odada gezerken çocukların söylediği Ermeni ninnileri hafifçe duymak mümkün. Müzenin her metrekaresi insanı etkilese de şüphesiz ziyaretçilerin en çok görmek istediği ve belki de en etkilendiği oda Hrant Dink’in öldüğü gün bıraktığı gibi muhafaza edilen çalışma odası. Odadaki tüm kitapların, nesnelerin Dink’in kendi seçkisi olduğu öğreniyoruz, odanın iki duvarında birçok tablo bulunuyor, aralarında bir kaç tane insan portresi, bunlardan biri de Ara Güler’in hediyesi. Benim ise dikkatimi çeken odadaki at objeleri, duvarda bir tablo, 3-4 biblo, masasında atlı bir kupa var. Rehberimizden Dink’in atları çok sevdiğini ve at yarışı oynamaya da meraklı olduğunu öğreniyorum. Önemli toplantılarda dahi arkada sessiz de olsa at yarışı izleyemeye devam ettiği söylenilen Dink’in ailesi bir nevi bu ritüeli devam ettirmek için çalışma odasındaki televizyonda at yarışı dönmeye devam etsin istemişler.
23,5 Hafıza Mekânı’nın ziyaretçilerini sanatçı Sarkis’in enstelasyonu ve sanatsal dokunuşları gibi daha birçok sürpriz detay bekliyor. Mekan ziyaretçilerini 17 yıl sonra hala sonuçlanmamış bir davanın, yakın Türkiye tarihinin en karanlık yanlarıyla yüzleştirse de, bir şekilde “hüzün ve umut arasında bir yerde durma” sözünü tutuyor ve sizde karanlık bir his bırakmamayı başarıyor. Çıkarken bir şeylerin değişeceğinden biraz şüphe duysanız da en azından umut edenlerin daima var olacaklarını ve hatırlanacaklarını bilerek ayrılıyorsunuz.