İstanbul Karaköy’de bulunan Beyazıt Han, 100 yılı aşkın süredir şehrin önemli merkezlerinden birinde tarihe tanıklık etmişti. 6 Nisan Perşembe günü, kendiliğinden yıkıldı. Bu tehlike bir süredir bilindiği için çevresinde birtakım koruma önlemleri alınmıştı. Yine de onun hikayesini detaylı şekilde anlamak, İstanbul’un içinde bulunduğu sayısız tehlikeden birini anlatması açısından önemli. Çünkü onun gibi 3 bin 286 bina daha var.
Kemeraltı Caddesi’nde bulunan Beyazıt Han 1900’lerin başında Roma hamamı üzerine inşa edildi. Yıllarca terzi atölyelerine, bürolara ev sahipliği yaptı. 1999 yılında ise tarihi eser olarak tescillendi. Yıllarca boş, metruk bina olarak kaldı. 2012 yılında ise bir emlak şirketi tarafından satın alındı.
Şirket tarafından 2015’te güçlendirme ve restorasyon projesi hazırlandı, Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından da onaylandı. 2016’da imar planına otel fonksiyonu eklendi, kurul tarafından bu da onaylandı. Ancak proje başlatılmadı.
2019’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ‘Her an yıkılma riski taşıdığı’ tespit edilerek hem mülk sahibi hem de Tabiat Varlıkları Koruma Müdürlüğü uyarıldı. Üstelik bu uyarı birden fazla defa yapıldı. En son uyarı yazısı 2 Mart 2023’te gönderildi.
Beyazıt Han’ın çöktüğü 6 Nisan’a bu sürecin ardından gelindi. O gün hem İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na, hem mülk sahibine, hem de Beyoğlu Belediyesi’ne uyarı yazıları gönderildi. İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu can güvenliği tedbirleri alınması için ilgili kurumlara bilgi verilmesi kararı aldı. Binanın akıbeti ile ilgili karar almayı ise bir sonraki toplantıya erteledi. Ama bina bu akıbeti beklemeden, saatler sonra, 14.54’te yıkıldı.
Twitter’dan uyardı
Beyazıt Han’ın belki de göz göre göre yıkılma sürecini İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat Twitter hesabından an be an paylaştı. İlk önce hanın her an yıkılabileceğine ve alınan önlemlerle ilgili twit atarken başta koruma kurulu olmak üzere gerekli yerleri uyardıklarını ancak bir sonuç alamadıklarını ifade etti. İlk mesajında özetle şu ifadeleri kullandı: “Şu dakikalarda Karaköy Kemeraltı Caddesi üzerinde bulunan tarihi yapı çökmek üzeredir. Uzun bir süredir Kültür Bakanlığı koruma kuruluna, yetkili ilçe belediyesine ve mülk sahibine konunun aciliyetini belirten tüm uyarılarımıza rağmen herhangi bir tedbir alınmayan yapı an itibari ile İstanbul’un en işlek caddesi üzerinde saatlerle ölçülecek kadar zaman içinde çökmekle karşı karşıyadır. Buradan tekrar ifade etmek zorundayım ne yazık ki bu dakikaya kadar tedbir alınmayan yapı an itibari ile çökmek üzeredir. Yapının acilen yıkılarak can güvenliğinin sağlanması bu dakika itibari ile zorunludur. İlçe Belediyesi acil bir tedbir almayarak kurul kararını beklemektedir. Koruma kurulu ise en iyi en yakın tarih olarak yarın toplanacaktır. Yarına kadar değişen tek şey muhtemelen binanın çökmesi ve İstanbul’un en işlek caddesinin kapatılmasından doğacak vatandaş çilesi olacaktır” dedi.
İkinci twit
Hemen ardından da ikinci twit’ini attı: “Karaköy’de an be an çökme riskine karşı başında kurul kararını beklediğimiz binaya ilişkin az önce Kültür Bakanlığı Koruma Kurulu’nun “acele” ibareli kararı geldi. Acele ibareli karar bekleyin ilk toplandığımız gün ne yapılacağına karar vereceğiz diyor. Hem acele diyor hem de bekleyin diyor. Yetkilileri bu gayri ciddi tutumu acilen terk etmeye İstanbul’un göbeğinde vatandaşın can güvenliğini riske eden, İstanbul’un kent yaşamını ve trafiğini felç eden vakıaya karşı “gerçek” bir karar almak üzere lütfedip acilen toplanmaya davet ediyorum.”
Bina yıkıldı
Üçüncü twit’te ise binanın yıkıldığını kamuoyu ile paylaştı: “Yazık yazık yazıkkk… Yazdık olmadı, uyardık olmadı feryâd ettik olmadı, kamuoyuna duyurduk olmadı bina çöktü. Sabahtan bu yana yıkılacak, koruma kurulu acil olarak toplansın dedik. Görevi eski eseri olan “koruma kurulu” lütfedip kılını kıpırdatmadı. Otel rantına mahkum edilmiş kentin tarihinin göz göre göre katledilmesini izleyen yetkililer. Şimdi acil toplanmışlar neyin kararını alacaklarsa artık, toplanmanıza gerek kalmadı sayın kurul müdürleri ve üyeleri. İBB olarak aldığımız tedbirler sayesinde çok şükür can kaybımız yok.”
“Bazı binalar için suç duyurusunda bulunduk”
Alınan önlemler sonucunda hiçbir can kaybı yaşanmadı ama tarihi bir bina yok oldu. İstanbul’da toplam 35 bin 265 tarihi eser var. Beyazıt Han her an yıkılma tehlikesi altında bulunan 3 bin 286 binadan sadece biriydi.
Onunla aynı durumdakilerden örnekler vermek gerekirse… Yapımı Fatih Sultan Mehmet dönemine dayanan, Beyoğlu’ndaki Galata Bedesteni…
17’nci yüzyılda inşa edilen, Fatih Eminönü’ndeki Büyük Valide Han… 1850’li yıllarda yapılan Büyükada’daki Troçki Evi… Hepsi benzer kaderi paylaşma riski taşıyan, İstanbul ile özdeşleşmiş yapılar arasında.
Onların da her an yıkılma tehlikesi altında olduğu İBB tarafından yapılan çalışmalarda da tespit edilerek hem mülk sahiplerine hem Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü’ne bildirildi, birkaçı için de savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Polat: Önlem alınmazsa yüzlerce bina Beyazıt Han ile aynı kaderi paylaşacak. 1000 kadar bina için mülk sahiplerini ve Tabiat Varlıkları Koruma Müdürlüğü’ne uyarı yazısı yazdık
Beyazıt Han ile ilgili yaşanan sürecin detaylarını anlatan İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, bu olaydan yola çıkarak İstanbul’u bekleyen tehlikenin boyutunu da gözler önüne seriyor: “Yaklaşık 3.5 yıldır İBB Miras adını verdiğimiz proje kapsamında İstanbul’daki tarihi binaların durumunu araştırıyoruz. Bir önlem alınmazsa yüzlerce bina daha Beyazıt Han ile aynı kaderi paylaşacak. Bu yapıların yaklaşık yüzde 43’ü kullanılmıyor. Yaptığımız çalışmalarda 603 metruk yapının envanterini çıkardık. Yaklaşık 1000 bina için de hem mülk sahiplerine hem de Tabiat Varlıkları Koruma Müdürlüğü’ne uyarı yazısı gönderdik. Bazıları için de savcılığa suç duyurusunda bulunduk.”
Yapıları korumayanlar beş yıl hapisle yargılanır
Polat’ın suç duyurusunda bulunulduğunu belirtmesi önemli. Buradaki hukuki ayrıntıya şöyle dikkat çekiyor: “İBB olarak denetleme yetkimiz var ama yapıyla ilgili karar alma yetkimiz yok. Bu karar mülk sahibine ve Koruma Kurulu’na ait. Ama denetimden kaynaklanan hakkımızı kullanıyoruz. Burada da Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’ndan yararlanıyoruz.” Kanun maddesinde, bu tür taşınmazların yıkılmasına, bozulmasına, yok olmasına vb kasten sebep olanların iki yıldan beş yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılması öngörülüyor. “Yani uyarımıza rağmen binayı korumayanlar hapis cezası ile karşı karşıya kalacak” diyor Polat.
Mahir Polat bu sorunun çözümsüz olmadığına da dikkat çekiyor: “Öncelikle koruma kurullarından restorasyon onayı alındığında beklemeye izin verilmemeli. Hemen restorasyon çalışmalarına başlanması sağlanmalı, denetlenmeli, suistimal engellenmeli. Mülkiyet sorunlarının yaşanması veya sahiplerin ekonomik durumlarının yetersiz kalması halinde de Kültür Bakanlığı devreye girmeli. Çünkü kanuni olarak kamulaştırma hakları bulunuyor. Ayrıca sistemin de daha işlevsel hale getirilmesi gerekiyor. Koruma kurulları haftada bir toplanıyor. Mevcut sorunun çözülmesi için her gün toplansalar bile bize bu yetmeyebilir. Haftada bir yapılan toplantılarda kaç proje inceleyecekler, kaçını onaylayacaklar? Zaman yetmez. Beyazıt Han olayında binanın yıkıldığı gün toplanmalarına karşın karar almadan toplantıyı sonraki haftaya ertelediler.”
Bilgi akışı sağlamak için web sitesi ve uygulama
İBB Miras bu ayın sonuna kadar bir web sitesi ve aplikasyonu hizmete sokacak. Bununla ilgili olarak da Polat şu bilgiyi paylaşıyor: “İlk etapta envanter çalışması biten 603 yapı burada yer alacak. Sonra tamamı eklenecek. Özellikle aplikasyon ile vatandaşlarımızdan geri dönüş almayı da hedefliyoruz. Harita üzerinde gördükleri tarihi yapıların son durumları hakkında bize bilgi verebilecekler. Böylece farkındalığı da artırmak istiyoruz.
Önemli yapılara sıradan gayrimenkul muamelesi
Peki neden böyle bir sorun yaşıyoruz?
Neden tarihi eserler kaderine terk ediliyor? Polat gözlemlerini şöyle anlatıyor: “Bu işin iki tarafı var; mülk sahibi ve devlet. Çünkü Tabiat Varlıkları Genel Müdürlüğü izni olmadan hiçbir işlem yapılamaz. Bu noktada birkaç problemle karşılaşabiliyoruz.
1. Bazı tarihi eserlerde mülkiyet sorunu yaşanabiliyor. Miras yoluyla hisseler onlarca ya da yüzlerce parçaya bölünebiliyor. Bu da mülkte işlem yapılmasını güçleştiriyor.
2. Bazı mülk sahiplerinin maddi gücü bulunmuyor. Restorasyon işlemleri çok maliyetli olabiliyor.
3. Bina bazen tarihi eser olarak değil kıymetli bir gayrimenkul olarak değerlendirilmek isteniyor. Örneğin son olayda Beyazıt Han’a otel fonksiyonu eklenmiş. Bu ona ticari bir değer katıyor.
4. Tadilat yapıldığı takdirde maliyet artacağı için bazı yapıların yıkılması bekleniyor. Öyle olunca yeniden yapmak hem daha kolay hem daha ekonomik hem de daha işlevsel olabiliyor.”
Olası depremde 100 bin kişiyi riske sokuyor
Tarihi eserlerin olası İstanbul depreminde ayakta kalıp kalmayacakları tartışması da yaşanıyor. Mahir Polat bununla ilgili de dikkat çekici rakamlar veriyor:
“İstanbul depremi için bir senaryo çalışması yaptık ve 7.5 büyüklüğündeki bir depremde İstanbul’daki 35 bin 265 tarihi binadan yüzde 51’inin riskli bölge olduğunu saptadık. Bunların detaylarını incelediğimizde 3 bin 600 anıt eserin yıkılma ihtimali çok yüksek. Keza sivillerin konut gibi kullandığı 10 bin 800 tarihi bina da aynı riski taşıyor. Unutmayın ki bu binaların hiçbiri deprem yönetmeliğine uygun yapılar değil. Ve burada daire sayısından değil bina sayısından bahsediyoruz. Bu binalarda ortalama 50 kişi yaşasa 500 bin kişi enkaz altında kalabilir demek. Rakamı 10’a indirsek bile, 100 binden fazla kişi risk altında demektir.”