09 Nisan 2025, Çarşamba Gazete Oksijen
Abone Ol Giriş yap
Haber Giriş: 04.04.2025 04:49 | Son Güncelleme: 04.04.2025 14:11

Araba derdine düşüp insanları unuttular

(Fotoğraf: Reuters)
(Fotoğraf: Reuters)
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

78 kişinin hayatını kaybettiği Grand Kartal Otel yangınında bilirkişi, otoparktaki araçları kurtarmak için ana kapıyı bilinçsizce açan personelin facianın büyümesine yol açtığını saptadı. Rapora göre otopark kapısı açılınca yangın alanına sürekli olarak oksijen sağlandı ve bu şekilde yangının sönümlenme olanağı ortadan kalktı


Bolu Kartalkaya’da 78 kişinin öldüğü, 51 kişinin de yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin bilirkişi raporu hazırlandı. Raporda alınmayan önlemler, ihmaller zincirleri teker teker sıralanırken; yangının yayılmasına, karbondioksidin üst katlara kadar çıkmasına araçları yangından kurtarmak için zorla açılan otopark kapsının büyük etkisi olduğu ifade edildi. Raporda bu anlar kamera kayıtları ile de gösterildi.

(Fotoğraf: Reuters)

 

Zorla açtılar

Bu görüntüler, raporda “personelin yardım etmek, yardımcı olmayı denemek yerine kapalı otoparktan araçlarını dışarı çıkarmak için otopark ana giriş kapısını (bölge panosundan şalterlerin kapatılmış olması kapının elektrik bağlantısını da kesmiş olduğundan) bir araya gelerek zorla açtıkları” şeklinde anlatılırken diğer taraftan açılan kapının teknik açıdan yangının gelişimini hızlandırdığı da vurgulanıyor. “Sadece kendileri çıkmak için kapıyı aralamaları bile yeterli olacakken, araçlarını çıkarabilmek için kapıyı tam açmaları sonucunda dışarıdan soğuk (0 °C ve 1.29 kg/m³ ) ve iç bölgede yanma gazlarına (700 °C ve 0.36 kg/m³ ) göre çok daha yoğun olan havanın yangın alanına taşınımına ve oksijen kaynağının sürekliliğine neden olmuştur.”

03.17
Rapora göre yangın otelin 4’üncü katındaki (bodrum 1. kat) restoranda grill plate cihazının açık olması ve termostatının çalışmaması nedeniyle saat 03.17’de çıktı (otelin duvar saati 5 dakika ileri).

 

Açık kapılar yüzünden yangın hızla yayıldı

Yine kamera görüntülerine göre, “kesinlikle temel yangın eğitimi almamış” resepsiyon görevlisi lobi katına dolan dumanı tahliye etmek için ana giriş kapısının önüne koltuk çekerek kapıları açık tutuyor ve dışarı çıkıyor. Raporda “lobi ve otopark katındaki kapıların personel tarafından açık halde bırakılması nedeniyle yangın alanına sürekli olarak oksijen sağlandığı ve bu şekilde yangının sönümlenme olanağının ortadan kalktığı, sürekli oksijen alan ortamda açığa çıkan yüksek karbonmonoksit seviyesinin de açılan kapılarla oluşan hava akımı sebebiyle baca görevi gören merdiven boşluklarından binanın üst katlarına hızla yayıldığı” belirtiliyor.

Dumanların tahliye olabileceği yer yoktu

Ayrıca geçmiş yıllarda binanın 11 ve 12. katlarında yapılan hatalı tadilatlar nedeniyle 10. kattan sonra merdiven boşluğu bulunmadığı için zehirli duman ve gazların tahliye olabileceği bir hava çıkışı bulunmadığı ve bütün bu zehirli gazlar ve öldürücü sıcaklık düzeyindeki havanın, kat koridorlarına büyük bir hızla dolduğu ve insanların zehirlenmesine ve ölümüne yol açtığı da raporda yer alan tespitlerden. Bu da otel yöneticilerinin yangından önceki ihmalleri ile yangın esnasında personelin hatalarının birleşerek felaketi getirdiği anlamına geliyor.

03.24
Yangının personel tarafından ilk fark edilme anı.

 

“10 dakikada herkesin çıkması mümkündü”

Bununla birlikte rapordan, resepsiyon görevlisinin yangını haber almasından sonra ‘altın zaman’ olarak nitelendirilen 10 dakikayı ne kadar kötü kullandığı da anlaşılıyor. Raporda, minimum standartları sağlayan (yangın uyarı sistemi, ikaz düzeneği ve yangın merdivenleri) bir otelden bile bu kadar sürede herkesin çıkmasının mümkün olduğu belirtiliyor. Ayrıca yangının saat 03.17’de çıktığı, otoparkın kapısının ise zor kullanılarak 03.29’da açıldığı ifade ediliyor. Ancak aradan geçen 12 dakika içinde kimse uyandırılmadan otomobiller kurtarılmaya çalışıldı.

Yangın daha mı erken çıktı?

Diğer taraftan Av. Seda Yıldız dosyada, yangının aslında daha da erken saatte çıktığını gösteren misafir ifadeleri bulunduğunu da ekliyor: “Raporda yangının başladığı ve fark edildiği saat konusunda birtakım tespit ve görseller bulunmaktaysa da bu husus, bizce hala şaibesini koruyor. Çünkü olay sonrası alınan pek çok ifadede, yangının, raporda vurgulanan 03.17-03.20 sularından çok daha öncesi, takriben saat 03.00'e doğru fark edildiği bilgisi mevcut. Bu bakımdan, raporda yangının fark edilme ve başlangıç saati ile ilgili yapılan değerlendirmeler, bizim açımızdan bu haliyle kabul edilebilir değil. Rapora bu yönden de itiraz ediyor olacağız. Yani bu konu, hala incelenmeye açık şekilde önemini korumaya devam ediyor.”

03.29
Otelin lobi kapısı açılmış ve kapanmasın diye önüne koltuk konmuş. Bu da yangın için taze oksijen sağlamış.

 

Patronların araçları

Mağdur avukatlarından Seda Yıldız’a göre ise görüntülerde arabaları otoparktan çeken personelin kendi iradesiyle bir tasarrufta bulunması mümkün değil. “Yangının hemen ertesi günü jandarma tarafından alınan ifadelerinde neredeyse tüm çalışanlar ‘Bir yangın çıktı, kendimizi kurtardık ve misafirlere yetişemedik’ diyor. Fakat aynı jandarma, oradaki misafirlerin çoğunu pas geçiyor, hiçbirinin ifadesi alınmıyor. Çalışanlar sanki özel olarak kolluğa yönlendirilmiş ve ifade verdirilmiş. Tüm bunlar o gece bir şeylerin, emir ve talimat vermeye yetkisi olan kişiler tarafından dizayn edildiğini gösteriyor. Görüntülerdeki sekiz tane erkek personel otoparktan, patronların olduğunu düşündüğümüz arabaları kurtarmaya çalışıyor.”

03.33
Personel kapalı otoparkın kapılarını 03.29’da zorla açtı, 03.33’te araçları çıkarmaya başladı.

 

Bilirkişi raporunda yangından önceki diğer ihmaller ise şöyle anlatılıyor:

  • Sprinkler, yangın kapıları, alev kapanları, otomatik söndürme, duman ve sıcaklık algılayıcı vb. altyapı yetersiz veya hiç yoktu.
  • Raporda, LPG kaynaklı yangınların yüksek enerji, hızlı yayılma, toksik gaz üretimi ve patlama riski gibi özellikleriyle diğer yangın türlerine nazaran daha fazla zarara neden olduğuna, felaketin boyutunu büyüttüğüne ve can kaybını da maksimum düzeyde artırdığına vurgu yapılıyor. Av. Yıldız, “2025 senesinde beş yıldızlı bir otelin mutfağında LPG’nin kullanılması dahi bir tercih. Faillerde hiçbir sorumluluk bilinci yok” diyor.
  • Davlumbazda otomatik yangın söndürme sistemi yoktu.
  • Tavanda duman ve/veya sıcaklık sensörü yoktu.
  • Restoran alanında otomatik söndürme tesisatı (sprinkler) ile duman veya sıcaklık algılayıcı yoktu.
  • Show alanında görünür alanlarda yangın söndürme cihazı yoktu ve sadece iç tarafta sol kolon dibinde bir adet tüp mevcuttu.
  • İfadelere göre bazen elektrikli cihazlar açık unutuluyordu.
  • Personele yangın ve acil durum eğitimi verilmedi, acil durumda hatalı ve yetkin olmayan ekipler kuruldu, bu ekip arasında riskin en yüksek olduğu gece saatlerinde çalışan personele yer verilmedi, yangın anında uyarı sistemini aktifleştirme sorumluluğu bulunan personel yangın eğitimi dahi almamıştı.
Bilirkişi raporunda otoparkın kapısının açılmasıyla taze havanın içeri girdiği ve otelin dışında alev dilinin oluştuğu ifadesi yer aldı.

 

Otel yöneticileri asli kusurlu

Raporda yukarıda da sayılan eksikliklerin, olayın sonuçlarının büyümesi ve ölü sayısının artması ile doğrudan ilişkili olduğu ve illiyet bağının kurulduğu belirtilerek otel yöneticilerinin asli derecede kusurlu olduğu değerlendirmesi yapılıyor: “Otelin uzun yıllardır aynı şekilde mimari, mekanik ve inşai yapısını koruduğu, var olan ve süregelen bu özelliklerin her durumda mevzuatta belirtilen asgari teknik güvenlik sınırlarını sağlamadığı, bu mimari, mekanik ve inşai eksiklik ve yoklukların olayın başlaması ile doğrudan ilişkisi olmasa bile yangının hızla yayılması ve üst katlara ulaştıktan sonra insanların kaçamamasının birincil sebebi olduğu, bu yüzden olayın sonuçlarının büyümesi ve ölü sayısının artması ile doğrudan ilişkili olduğu, bu sebeple bu riskleri doğru şekilde öngöremeyen, İSG uzmanı çalıştırmayan, kim tarafından hazırlandığı belli olmayan risk değerlendirmesini doğru ve olması gerektiği şekilde hazırlatmayan otel yöneticileri ve yönetiminin asli derecede kusurlu olduğu…”

Üç yönetici 65 gün sonra tutuklandı

Bilirkişi raporunun çok önemli tespitlerde bulunduğunu söyleyen Yıldız, her ne kadar itiraz edecekleri noktalar olsa da bilirkişi raporunun ardından üç yönetim kurulu üyesinin de tutuklanmasıyla, geç de olsa adaletin sağlandığına dikkat çekiyor. “Soruşturma aşamasında en can sıkıcı ve en anlaşılmaz olan, otelin yönetim kurulu başkanı Halit Ergül ile işletme müdürü ve aynı zamanda otel sahibinin damadı olan Emir Aras’ın tutuklu olmalarına rağmen Ticaret Sicili Gazetesi’ne göre yönetim kurulu üyeleri olan Emine Murtezaoğlu Ergül, Elif Aras ve Ceyda Hacıbekiroğlu’nun tutuklanmamalarıydı. Söz konusu üç hissedar, Halit Ergül’den farklı muamele görerek 65 gün boyunca bir satır ifadeleri dahi alınmaksızın bu ölçekte bir dosyadan vareste tutulmaya çalışıldı. Neyse ki bilirkişi raporuyla birlikte bu kişiler hızlı bir şekilde gözaltına alınarak savcılığa getirildiler.”

Yıldız ayrıca, şüphelilerin Ceza Kanunu’nun 83. maddesinin 2. fıkrasıyla düzenlenen ‘kasten adam öldürme suçunun ihmali davranışla işlenmesi’ suçuyla cezalandırılmaları gerektiğine de dikkat çekiyor. “Birincisi, otel yönetim kurulu üyeleri ve işletme müdürü daha fazla para harcamamak ve yorulmamak için yangın sistemindeki eksiklikleri gidermemişler. İkincisi, kendilerini rahatlıkla tahliye eden otel yöneticileri misafirlere haber verdirmek, onları tahliye ettirmek yerine araçlarını aldırmışlar.” 

Mağdur aileler anlatıyor

“Çaresizlik ne, o gün anladım”

Ömür, 18 yaşından yeni gün almıştı. Kayak eğitmen yardımcısı olarak gittiği Bolu Kartalkaya’dan Ocak’ın 22’sinde Ankara’ya, ailesinin yanına dönecekti. Ama 21 Ocak, Ömür’ün son günü oldu. O gece Grand Kartal Otel’de çıkan yangında Ömür, aynı odada kaldığı arkadaşı Eren’le birlikte hayatını kaybetti. Tıpkı aynı yangında hayatını kaybeden 78 kişi gibi… Haberi alır almaz Ankara’dan Bolu’ya yola çıktığını söyleyen annesi Zeynep Kotan, o günü “kabus gibiydi” sözleriyle anlatıyor. “Otele saat 12 gibi vardık ve manzarayı gördüğüm anda, oradan kimsenin sağ çıkamayacağını anladım. Hala cayır cayır yanıyordu. Herkes kaderine terk edilmişti.” Kotan oğluna ulaşamayınca morga gittiklerini söylüyor ama morg kelimesini ağzına almıyor: “O şeyin önünde bir sürü insan çığlık çığlığaydı. Sonra da teşhis ettik zaten. Bu süreçte yalnız bırakıldık. Çaresizlik ne, ben o gün anladım. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum ancak bu bir intikam değil adalet çağrısı.”

Kotan, yangında başkalarını kurtarmak için otele tekrar giren ve hayatlarını kaybeden Yiğit Gençbay ve Alp Mercan’ı da anmadan geçmiyor: “İki yakın arkadaş otelden odalarının konumu itibarıyla rahatça çıktıkları halde dışarıdaki çığlıklara dayanamayıp yardım etmek amacıyla otele tekrar giriyorlar. Pek çok kişiye yardım etmeye çalışıyorlar. Bedenleri 10’uncu katta bulunuyor. Yiğit Gençbay çiçeği burnunda bir hekim adayı. Alp Mercan başarılı bir mühendis. Otel yönetimi karşı otelde meyvelerini yiyerek otelin yanışını izlerken -ki bu meyve yeme ifadesi görgü tanıklarının ifadesi- bu iki genç vicdanlarının sesini dinleyerek
insanları kurtarmak için gayret gösterirken kendi canlarından oldular.”

Yiğit Gençbay

 

Alp Mercan

 

Ömür Kotan ve annesi Zeynep Kotan

 

“Herkes tek başınaydı”

Hilmi Altın (eşi Kübra Altın ve kızı Alya Altın): Gece eşimin bir çığlığına, “Hilmi, ben Alya’yı çıkarıyorum, hemen peşimizden gel, yangın var” sesine uyandım. Ardından fırlayıp gittiler. Arkamı döndüğümde eşimin kapıyı açık bıraktığını fark ettim ve inanılmaz bir dumanın geldiğini gördüm. Merdiveni göremez bir haldeydim. Sonra kendimi apar topar bir odaya attım. Kalabalık bir gruptuk. Çarşafları birbirine bağlayıp sundurmaya sırayla indik, oradan da aşağıya... Hemen eşime ve çocuğuma kavuşmanın hayaliyle otelin önüne koştum. Bağırdım, çağırdım ama sesimi duyuramadım. Ben Grand Kartal Otel katliamında eşimi ve çocuğumu bıraktım. Çok basit, çok temel şeyler olsaydı o otel böyle cayır cayır yanmazdı, 78 kişiyi bırakmazdık.

Hilmi Altın, eşi Kübra Altın ve kızı Alya Altın

 

“10 dakikada boşaltılırdı”

Rıfat Doğan (eşi Ceren Doğan ve kızı Lalin Doğan): Ben Bolu’da yaşıyorum. Eşimle kızımı odalarına yerleştirdim, kızımı kayak hocasına teslim ettim. Onları en son görüşüm buydu. Ertesi gün annemin sabah 7’de aramasıyla uyandım. 07.45’te otele geldik. O sırada ortaklardan Emine Ergül’ü gördüm. Ceren’le Lalin’i gördün mü, dedim. “Yok, görmedim. Kurtulanlar DorukKaya’da” dedi. Oraya gittim, o sırada bütün sülalesi, bakıcısına kadar pirüpak, gamsız gamsız oturuyordu. Oysa bu otel 10 dakikada boşaltılabilirdi. Kimsenin burnu da kanamazdı.”

Rıfat Doğan ve eşi Ceren Doğan ile kızı Lalin Doğan

 

“Yetkililer cayır cayır yanmamızı bekledi”

Müge Karataşlı (kardeşi Özüm Karataşlı): Olay günü kardeşim, ablam, ben aynı odadaydık. Saat 2 civarı ablam koşma sesleri duydu, ben de uyandım. “Sanırım, çocuklar koşuyor, uyuyamıyorum” dedi ablam. Zannedersem o koşanlar, otelin üst katından gözlerini kırpmadan, ses çıkartmadan kaçan otel sahipleri, yetkilileriydi. Daha sonra Özüm’ün annesi tesadüfen uyanıyor ve pencerenin kıpkırmızı olduğunu görüyor. Tekmelerle bizim kapıyı çaldı ve “Yangın var” dedi. Kardeşim çıktı koridora, çok panikledi, çok korktu. 17 yaşında bir kız… Asansörün önündeydi kendisi en son gördüğümde. İçimden sadece dedim ki “Kurtuldu
galiba.” Ölümle alakalı tek bir kelime düşünmedim.

Eğer o erkenden inenler yetkililerse, bir bağır, “Yangın var” de, bir şey yap. Yan otelden ya da bir yerlerden ya da kornalardan bizi ikaz et. Bütün otel çalışanlarını topla, hepsi bağırsın. Bunları yapmayan bir yetkili varsa bu düpedüz cayır cayır yanmamızı bekleyen insanlar topluluğundan başka bir şey değildir.

Müge Karataşlı ve kardeşi Özüm Karataşlı

 

13 Nisan’da otel önünde anma

Faciada yakınlarını kaybedenler ve gönüllüler adalet ve güvenli bir gelecek için ‘Başka Canımız Yok’ isimli bir platform oluşturdu. Platformun kurucularından Buket Dalgıç, “Platform olarak 13 Nisan saat 12.00’de otelin önünde bir anma töreni düzenliyoruz. Ailelere destek olmak isteyen herkesi de bu törene bekliyoruz” dedi.

Kartalkaya’dan sonra bir yangın da Uludağ’da

27 Mart günü Bursa Uludağ’da bulunan Kervansaray Otel’de de bir yangın çıktı ve aynı aileden iki kişi hayatını kaybetti. Bursa Valiliği, 05.29'da çıkan yangın sırasında otelin alt kısmındaki kayak merkezinde çalışan 12 kişinin binada olduğunu ancak otelin konaklama izninin 2 Ocak’ta iptal edildiğini belirtti. Bursa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı’nın yangın öncesi otelde yaptığı denetimde 38 maddenin eksik olduğu belirlenmişti. Diğer taraftan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nin ise 100’ün üzerinde öğrencisini 24-27 Şubat 2025 tarihlerinde Kayak Eğitimi Dersi kapsamında kış kampına götürdüğü ortaya çıktı. Spor Bilimleri Fakültesi öğrencileri, kişi başı 15 bin TL ödeyerek üç gece konakladıkları oteldeki yangın faciasını öğrenince, “Verilmiş sadakamız varmış” diyerek tepkilerini dile getirdi.