Stanley Patrick Johnson birçok açıdan ilgi çekici biri. Türkiye’de daha çok Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson’un babası ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son İçişleri Bakanı, Kuvayı Milliye muhalifi gazeteci Ali Kemal’in torunu olarak bilinse de taşıdığı sıfatlar sıralamakla bitmiyor. Onlarca romanın yazarı, Avrupa Parlamentosu’nda milletvekilliği yapmış bir siyaset adamı, sıkı bir çevreci, Oxford’dan Afganistan’a motosikletiyle giden bir maceraperest, reality programlarına katılabilecek kadar rahat ve özgüvenli, ayrıca Çankırı’nın Kalfat ilçesinde geçmişinin izlerini arayacak kadar da köklerine bağlı biri. 80 yaşındaki Stanley Johnson ailesi ve siyasi soruları cevaplamayı çok tercih etmezken, Türkiye’ye dair anılarını ve maceralarını Oksijen’e anlattı.
Stanley Johnson’un 6 çocuğu var, en büyük kızı Rachel’in tam adı ise Rachel Sabiha. Bunun sebebi sorulduğunda kökeni Osmanlı’ya dayanan hikâyesi çıkıyor karşımıza. “Babam babası Ali Kemal’i tanıyıp tanımadığından hiç bahsetmezdi, annesi Winifred onu doğurduktan birkaç gün sonra ateşlenip ölmüş. Dedem Ali Kemal onu ve halam Selma’yı anneannelerine bırakıp ülkesine dönmüş. Babamın asıl ismi Osman’mış ama sonradan anneannesi ona kızının anısına Winifred’e en yakın elde edebileceğiniz erkek ismi olan Wilfred adını ve kendi soyadı olan Johnson’ı vermiş.”
Ali Kemal İsviçre’de tanışıp aşık olduktan sonra ülkesine dönerken “Beni tam bir sene sonra bu köprüde bekle” diyecek kadar şiirsel bir yaklaşımla sevdiği eşinin ölümünün ardından gönlünü bir paşanın kızı olan Sabiha’ya kaptırıp onunla evlenmiş. “1958’de Noel tatiliydi. 18 yaşına girmiş çılgın bir delikanlıydım, önümde birkaç ay vardı bunu değerlendirip ilk büyük seyahatime çıkmaya karar verdim. Paris, Roma ve Atina’dan sonra Midilli’den İstanbul’a geçtim. Türkiye’ye giderken annem bana Sabiha’dan bahsetti. Annemle iletişimdeymişler, seni Sabiha karşılayacak ama kaybolursan endişelenme, adresi ezberlemen yeterli demişti… Beyoğlu Yeni Çarşı numara 3, doğru hatırlıyorsam ‘ootch’ deniyordu (Bozuk Türkçesiyle “üç” demeye çalışıyor). İyi ki de ezberlemişim çünkü birbirimizi bulamadık” diyor ve ekliyor: “Sabiha gerçekten çok hoş ve zarif bir kadındı, onunla ve kardeşi Sedat’la çok güzel birkaç gün geçirdim, çok sıcak davrandılar. Kızım Rachel doğduğunda ona ikinci isim olarak Sabiha demek benim için bir saygı duruşuydu.”
İlk İstanbul yılları
İstanbul’da olmak etkileyici bir deneyimdi, Sabiha’nın kardeşi Sedat’ın beni The Daily Telegraph almaya Taksim’e gönderdiğini anımsıyorum, söylediğine göre gazeteyle işi bitince onu tütüncüye verir o da gazetenin çok ince kâğıda basılmış sayfalarını sigara sarmaları için müşterilerine satardı. Bu o dönem için iyi bir geri dönüşüm şekliymiş düşününce. Bir keresinde de yine gezerken Karadeniz yakınında farkında olmadan askeri bir bölgeye girdiğimi hatırlıyorum, bir anda etrafımı genç askerler sarmıştı, ama sonunda anlaşmıştık, bana dostça davrandıklarını hatırlıyorum, ben de bir diğer öğrendiğim kelime olan, “çok teşekkür” demiştim.
Aileyle tanışma
İstanbul’dan sonra Stanley Ankara’ya babasının o sırada henüz hiç tanışmadığı babaları bir anneleri ayrı kardeşi olan değerli Türk diplomatı Zeki Kuneralp’i ve ailesini ziyarete gider. “Amcam ve eşi Necla’nın yanında kaldım, Türk ailemle o seyahatte tanıştım. Kuzenlerim çok küçüktü ama iyi anlaşmıştık, o evi hala hatırlıyorum, Yalım Sokak 4 numara, Kavaklıdere. Geçen haftalarda Londra Büyükelçisi Ümit Yalçın yeni yıl kutlaması için bir kutu lokum ve ismi Kavaklıdere olan bir şişe şarap yolladı, hediye notunda ise bu şarabın markasının amcamın yaşadığı caddenin isminden geldiği özellikle belirtilmişti. ”
Motorla binlerce kilometre
Genç Stanley arkadaşlarıyla 1961’de çıktığı Oxford’dan Afganistan’a uzanan motosiklet seyahati sırasında Türkiye’de yeniden uzun bir süre geçiriyor ve bu sefer Erzurum, Erzincan, Sivas gibi şehirleri geziyor. Anadolu’yu motoruyla geçmeyi unutulmaz bir deneyim olarak tanımlayan Johnson’ın, o seyahatte aldığı halılar hala oturduğu evde duruyor. Stanley Johnson Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye-AB karma parlamento komisyonu üyesi olarak görev alırken Türkiye’ye seyahatleri devam ediyor: “O gezilerden birinde bana eşlik eden meslektaşım Otto Von Habsburg’un benimle Türk topraklarındaki ilk deneyimini paylaştığını hatırlıyorum. Üç yaşında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun veliaht prensi olarak Osmanlı padişahının önüne bir yastık üzerinde çıkarılmıştı.” Bu hikâyeden ve dedesi Ali Kemal’in geçmişinden çok etkilenen Stanley Johnson, Osmanlı İmparatorluğu’ndan çalınan bir kılıcın hikâyesi üzerine bir roman yazmayı bile düşünmüş.
‘Bağlarım hiç kopmadı’
Yıllar içinde Stanley Johnson Türkiye’ye gelmeye devam etmiş, eşi ve çocuklarıyla Ege’de tatil yapmayı çok sevse de bu bağın en iyi yanının Türk kuzenleriyle yakın temas halinde kalabilmesinin oluğunu söylüyor. Kuzeni emekli büyükelçi Selim Kuneralp ve dönemin Çankırı milletvekili Suat Kınıklıoğlu ile büyük dedesinin köyü Kalfat’a yaptığı ziyareti ise “Hayatımın en önemli anlarından biri” sözleriyle anlatıyor.
Başbakan'dan anlamlı jest
“Bu sene 80'inci yaş günümde oğlum Boris helikopterle yaşadığım çiftliğe geldi, elinde devasa bir tablo vardı. Ona da bir başkasının hediye etitği büyük dedem Hacı Ahmet Hamdi Efendi’nin evini resimleyen tabloyu bana verdi, şimdi evimin duvarında asılı.” Türkiye’yle bu bağlara sahip olduğu için çok mutlu olduğunu yineleyen Stanley, Brexit’ten sonraki dönemi de şöyle değerlendiriyor: “Birleşik Krallığın Avrupa Birliği’nden ayrılmasıyla Türkiye’yle ilişkiler daha da önem kazandı. Ben İngiltere’nin Avrupa Çevre Ajansıyla ilişkide kalması konusunda uğraş gösteriyorum, Türkiye de ajansın bir parçası, AB’den ayrılmış olabiliriz ama hala birtakım Avrupa düzenlemeleri gerçekleştirmemiz mümkün ve tabii Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi’ne hala çok yakınız.” Amcası Zeki Kuneralp’in iki kez büyükelçilik yaptığı Londra’daki Türkiye sefaretine arada ziyarete gittiğini söyleyen Stanley Johnson “Net olan bir şey var, o da Türkiye en uzun süredir diplomatik ilişkilere sahip olduğumuz ülkelerden biri” diyor.
Johnson, Türkiye’ye olan merakını çocuklarının paylaşıp paylaşmadığı sorusuna ise şu yanıtı veriyor: “Bir baba olarak bir şeyi iyi öğrendim o da çocuklarınız adına konuşamazsınız. Ama ilgili olduklarını düşünüyorum, çünkü bu birçok yönden çok ilginç bir hikâye. Mesela beni babaannem Winifred’in hikâyesi de çok etkiler. Halam Selma’nın oğlu Anthony’yle Winifred’in Bornmouth’da gömülü olduğu yeri daha 2 sene önce bulduk. Ona 108 yıl geciken mezar taşını yaptırıp üzerine Ali Kemal’in eşi burada yatıyor yazdırdık.”