25 Kasım 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 14.04.2023 04:30 | Son Güncelleme: 14.04.2023 22:59

Ortak ve ayrı listelerde hem avantaj hem risk var

14 Mayıs seçimlerinde ilk kez uygulanacak hesaplama yöntemi, ittifaklar için avantaj doğurduğu kadar risk de yaratıyor. İttifaklar 2018’deki oy oranlarını korusa bile, partilerin bu sistemde bir eksik ya da bir fazla milletvekili çıkartmaları söz konusu olabilecek...
Ortak ve ayrı listelerde hem avantaj hem risk var

Seçim sisteminde geçen yıl yapılan değişiklikler partileri ittifak kurmaya, mümkün olduğunda milletvekili aday listelerinde ortaklaşmaya yöneltti. Aynı ittifakta yer almalarına rağmen bazı partiler ayrı listelerle seçime girecek. Bu durum hem ittifak içi tartışmalara yol açtı hem de aynı ittifaktaki partileri risklerle karşı karşıya bıraktı.

Türkiye uzun yıllardır seçimlerde “D’Hondt sistemi” olarak anılan sistemi kullanıyor. Belçikalı hukukçu ve matematikçi Victor D’Hondt tarafından 1878’de tasarlanmış nispi temsil hesaplama yöntemi olan sistem, Türkiye’de 1961’den bu yana, 1965 genel seçimi ile 1966 ara seçimi dışında, bütün milletvekili genel ve ara seçimlerinde kullanıldı.

Sistem aslında basit. Önce bir seçim bölgesinde kullanılan oy oranı ve o bölgeden kaç vekil çıkacağına bakılıyor. Örneğin İstanbul 2. Bölge’de, bir vekil için yaklaşık 100 bin oy gerektiği hesaplanıyor.
Ardından partilerin bu bölgede aldıkları oy sayıları yazılıyor. En yüksek oyu alan partiye bir milletvekilliği yazılıyor. İkinci vekilliği kazanan partiyi bulmak için yine aynı sıraya oylar yazılıyor. Ancak bir vekillik kazanan partinin toplam oyu, ikiye bölünüyor. Diğer partilerin ise aldıkları toplam oy burada yazıyor. İkinci sırada en yüksek oy hangi partiye aitse bu partiye vekillik yazılıyor ve üçüncü sıraya geçiliyor.
Aynı parti ikinci milletvekilliğini de kazanıyorsa, bu kez aldığı toplam oy üçe bölünüyor ve çıkan rakam toplam oydan düşülerek sonraki sıraya yazılacak oyu bulunuyor. Bu yöntemle bütün vekillikler, oylar bölüne bölüne bulunuyor.

‘Daha çok vekil’ hesabıyla getirildi

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra seçim kanunları değişti ve partilere genel seçime ittifak kurarak girme hakkı tanındı. Seçim bölgelerinde ittifaktaki partilerin toplam oyuna bakılarak kaç vekil çıkartacaklarının hesaplanacağı da düzenlendi. Böylece ittifak listesinin D’Hondt sistemine göre yüksek sayıda vekil çıkartma olanağı doğdu. Önce ittifakın o bölgeden kaç vekil çıkartacağı hesaplanıyor, daha sonra ittifaktaki partilerin bunlardan kaçını alacağı belirleniyordu.

AKP-MHP’den oluşan Cumhur İttifakı bu yöntemle daha az vekil çıkarttığını düşünerek, geçen yıl sistemde değişikliğe gitti.

Yeni sisteme göre ittifakın toplam oyu seçim barajını aşmak için geçerli sayıldı. Ancak ittifaktaki partilerin vekil çıkartması için o seçim bölgesinde kendi aldıkları oya bakılacağı düzenlendi.

Bu durum özellikle küçük partileri zora soktu. İktidarın yaptığı değişiklik, partileri ortak listeye zorladı.
Eski sisteme göre 100 bin oyla vekil çıkartılan ve örneğin 3 milletvekili çıkartan bir seçim bölgesinde ittifaktaki A partisi 230 bin, B partisi 70 bin oy aldığında, ittifak üç vekil kazanıyordu.

Yeni sistemde ise ayrı listelerle girmeleri halinde sadece A partisi 2 vekil çıkartacak, B partisi ise vekil çıkartamayacak. Bu vekillik, yüksek olasılıkla rakip ittifaktaki yüksek oy alan partiye gidecek.

Bu nedenle CHP kendi listesinde, seçilebilecek yerlere farklı partilerden 25’e yakın isim koydu. DEVA, Gelecek, Demokrat Parti, Saadet Partisi ve İYİ Parti’den bazı isimler CHP listesinde yer aldı. İYİ Parti ayrıca kendi listesiyle seçime giriyor.

Cumhur İttifakı’nda da AKP listesinde HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi adayları yer alıyor. MHP ise kendi listesiyle seçime giriyor.

Bu durum bazı bölgelerde riskler, bazı bölgelerde avantajlar yaratacak. Aynı riskler ve avantajlar iktidar için de geçerli.