Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Düzce'de düzenlediği mitingde bir konuşma yaptı.
Özel'in gündeminde CHP'li belediyelere yönelik operasyonlar ve gözaltına alınan belediye başkanları vardı.
Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
- 19 Mart Darbesi'nden sonra Türkiye'nin dört bir yanı ayağa kalktı. Sabahın erken saatinde kayyum diye kalkanlar karşısında milleti buldular. Düzce'ye gitme AKP'nin kalesi dediler. Düzcelilerin engin vicdanını, adalet duygusunu unutmuşlar. Artık Düzce ne AKP'nin ne bir başkasının, sadece milletin kalesidir.
- Biz artık Türkiye'nin tüm demokratları bir otokrata karşı birleştik. Bütün demokratlar bir aradayız. Kaleler geride kaldı. Varsa benim bir kalem o da millete feda olsun. Bundan sonra küsenlere, küstürenlere, kutuplaştıranlara inat iyilik kazanacak kötüler kaybedecek.
- Düzce'nin, Karadeniz'in Ekrem İmamoğlu'na muhabbeti birilerini rahatsız etti. Aynı 27 Mayıs gibi, 12 Mart gibi, 12 Eylül gibi, 15 Temmuz gibi darbeye kalkıştılar. Darbe bu kez postalla tankla değil savcı cübbesiyle geldi.
- 18 Mart'ta bir iftar vakti Ekrem Başkan iftar sofrasındayken kendisine verilen diplomayı, sırf cumhurbaşkanı olamasın diye iptal ettirdiler. Diplomayı iptal edenleri unutmadık. Hesabını soracağız. 19 Mart sabahı ise bu kez sahur vaktinde, yüzlerce polisle kapısına dayandılar. Bir yıl önce her iki oyun birinden fazlasını alan İstanbul'un iradesine darbe yaptılar, gözaltı yaptılar.
- Hatırlatmak isterim ki Erdoğan, İBB başkanı iken Ekrem İmamoğlu'na atılan bu iftiraların her birine muhataptı ve yargılandı. Rüşvetten, irtikaptan, ihaleye fesat karıştırmadan, terör örgütüne yardım etmekten yargılandı. Yargılamayı bir gün bile tutuklu yapmadılar. Erdoğan yargılandı, ceza aldı, kesinleşene kadar beklediler. Cezaevinde şiir albümü yaptı kimse engellemedi.
- Ekrem Başkan hakkında iddia var iddianame yok, iftira var kanıt yok, cezaevi var yargılama yok, olsa karar yok. Sanki suçluymuş gibi posterlerine afişlerine yasak getiren onun resminden bile korkan bir anlayış var.
- Başsavcı ki kanuna göre siyasete girerse geri dönemez. Ödüllendirildi bakan yardımcısı oldu siyasete geçti o makamdan tekrar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na getirildi. Sürekli Ekrem Başkan'dan suçlu yaratmaya çalışıyor. Bizde inatla sabırla mücadele ediyoruz.
- Şimdi, daha dün yaşanan bir olayı hepinize anlatacağım ve Tayyip Erdoğan'dan, Adalet Bakanı'ndan yanıt bekleyeceğim. Dün, Kandıra Cezaevi'ne bir milletvekilimiz, bir tutuklu arkadaşımızı ziyarete gider. Sorar, cezaevinde yok. Nasıl yok? Burası cezaevi. Firar mı etti? Doktorda mı? Bilmiyoruz. Araştırılır. Sorunca, mahkemeye gittiği söylenir. Mahkemesi yok. Avukatı aranır. 'Haberim yok' der. Avukatı Çağlayan Adliyesi'ne gider. Savcı, 'Biz çağırdık, ifade vermek istemeyince geri yolladık' der. Avukat 'Benim niye haberim yok' der. Cevap yok. Arkadaşımızı Kandıra Cezaevi'nden Çağlayan Adliyesi'ne getirip, bir odada Başsavcı ve iki savcı; avukat yok, kâtip yok. 'Benim avukatım nerede?' diyor, 'Yanında konuşamıyorsun, iyi ifade veremiyorsun. Bak başkaları konuştu, başkasına iftira attı, çocuğuna kavuştu. Senin eşin, çocuğun var. Onları da düşün. Düzgün bir ifade ver, evine dön.' Diyor ki, 'Nasıl vereyim. Olmayan bir şeyi nasıl söyleyeyim. Ekrem Başkan'a ve arkadaşlarıma nasıl iftira atayım' deyince, 'Sen bilirsin, dön o zaman cezaevine' diyorlar. 12-13 yaşında çocuğuyla kadınları tehdit edenler, 'Bir daha 20 sene boyunca kimsenin yüzünü göremezsin' diyenler, yargılama yapmıyorlar, savcılık yapmıyorlar, açıkça söylüyorum ki, kul hakkı yiyorlar, kul hakkına giriyorlar. Bu insanlara yaptıkları haksızlık, tarih önünde yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. Bir yandan ya sabır çekiyoruz, sabrediyoruz ama kimse şöyle düşünmesin; bu yapılanları yanınıza kâr bırakmayacağım, hesap soracağım.
- Bana diyor ki; meydanlardan çekil partine git orada otur. Yani sokağa çıkar mücadele edersen seni de yerinden ederim diyor. Bu tehdidi yapanlara, evlat katillerini üstümüze salanlara, bu meydanda bile sahte ihbar yapıp huzuru bozanlara diyorum ki; Ben iki emekli öğretmenin oğluyum. Yatılı okulda büyümüş; ya devletin anama babama verdiği maaşla ya da karavanadan çıkanla olmuş. Bu çocuk normalde bu kadar koca koca adamların tehditlerinden belki korkardı. Eğer oturduğu koltuk Gazi Mustafa Kemal'in koltuğu olmasaydı.
- Birileri koltuğum gidiyor diye hesap kitap içine girecekler, CHP'ye operasyon çekecekler. Ne CHP'yi ne Ekrem başkanı bırakırız. Biz Kuva-i Milliye'yiz, senden mi korkacağız? 12 yaşındaki Çınarın, tertemiz devlet memuru Kadriye hanımın gözyaşlarında boğulacaksınız.
"Yakılan rezerv 60 milyar doları aşmıştır"
- 19 Mart darbesi 82 milyon insanın her birinin cebinden 28'er bin lira almıştır. Bu darbe yapıldığında yakılan rezerv 60 milyar doları aşmıştır. Mehmet Şimşek'in aslında darbenin mali ayağı ortaya çıkmıştır. 60 milyar dolar neden gitti deyince 'Bugünler için biriktirdik. Bugünler için harcadık' diyebilmiştir. Bu para ile emekli maaşını 30 bin lira yapabilirdik. Bütün çiftçilerin bütün borçlarını kapatabilir faizini de onlara verebilirdik. İşsizlerin tamamına 15 bin lira işsizlik maaşı bağlayabilirdik. Atanmayan öğretmenlerin hepsini atayıp 3 yıllık maaşını peşin verebilirdik. Güya Ekrem İmamoğlu'ndan kurulabilmek için böyle bir parayı yaktılar. Bunu yaparak ne Ekrem Başkan'ın cumhurbaşkanı olmasından ne de mahşerde hesabından kurtulamazsınız. Emeklinin çiftçinin eli yakanızda.
- Operasyonu cumartesi yapıyorlar. Borsa düşmesin, dolar fırlamasın diye. Yaptığın işe güveniyorsan neden çarşamba öğleden sonra değil de hafta sonu yapıyorsun. Bu iftiraları atan kişi Aziz İhsan Aktaş, bizim belediyelerimizde seçimden önce ihale almış, bizim başkanlarımız bıraktırmış. Yargıtay'ın THY'nin TBMM'nin ihalesini bu almış. Devlet Hava Meydanları'nın, Elektrik üretimi AŞ'nin ihalelerini bu almış.
- Bizim belediyeler bütün ihale dosyalarını yolluyor. Bana 2019 sonrası lazım diyorlar. Adalet arayan savcı, Ekrem Başkan dönemine bakıp da 2019 öncesini alın götürün, benim işim Ekrem'in dönemi diyorsa adalet peşinde değil hırsızlık peşindedir. Türkiye'nin geleceğini çalmaktadır.
- Bu yapılan iş, bir darbedir. Darbeler, yönetene yapılır, muhalefetin gözünün içine bakılır. Geçmişte bunlara darbe yaptılar, biz karşı durduk. Milletin getirdiğini millet götürür, asker götüremez dedik. Şimdi bunlar darbe yapıyorlar. Bugünkü iktidar, geleceğin iktidarına, bugünkü cumhurbaşkanı geleceğin cumhurbaşkanına, bugünkü saray rejimi İmamoğlu'na darbe yapmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar milletten aldığı oylarla cumhurbaşkanıdır. Ama 19 Mart sonrası yaptığı darbeyle artık cumhurbaşkanı değil, cuntanın başı, cunta başkanıdır. Peki ne yapacağız? Susacak mıyız? Sinecek miyiz? Teslim olacak mıyız? Arkadaşlarımızı orada bırakacak mıyız? İşte ben, buradan çıkıp Antalya'ya gidecekken, buradan İstanbul'a hareket ediyorum. Bugün akşam İstanbul'da bu yapılanlara karşı, bütün belediyelerimizle ve ailelerle dayanışma içinde, mümkün olan en büyük mücadele için İstanbul'daki arkadaşlarımızı motive edeceğim. Onlarla birlikte mücadele edeceğim. Durmayacağız, gerekirse uyumayacağız. Bu kötülüğe teslim olmayacağız.