İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 1700 yıllık tarihi turizme kazandırmak için proje hazırladığı sosyal medyadaki atışmayla ortaya çıktı. TRT Belgesel’in hesabından 20 Şubat’ta atılan “1700 yıl önce İstanbul’da inşa edilen ve bugün hiçbir iz bırakmadan tarihin sessiz uykusuna dalan en görkemli mega yapılardan birini inceliyoruz” tweet’i, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın tepkisine neden oldu.
Tweet projeyi ortaya çıkardı
Twitter’dan açıklama yapan Polat “Büyük Hipodrom hiçbir iz bırakmadan tarihin sessiz uykusuna dalmadı. Fotoğrafta gördüğünüz gibi tüm iç bölümü ayakta ve birkaç ayda bir içinden durumunu kontrol ediyoruz. İstanbul için hazine değerinde, milyonlarca ziyaretçi alabilecek Hipodrom’u restore edip turizme kazandırmak için mülk sahibi Maliye Hazinesi’ne yaptığımız başvuru 2 yıldır cevapsız bekliyor” dedi.
İşte bu tweet’leşmeden sonra İBB’nin Sultanahmet At Meydanı ve Çevresi Projesi’ni hazırladığı ortaya çıktı. Projeye dair görüşüne başvurduğumuz Mahir Polat, çalışmanın iki fazı olduğunu dile getirdi:
İki yıldır yanıt bekliyoruz
“İlk faz, üzerinde Endüstri Meslek Lisesi ve Marmara Üniversitesi’nin bulunduğu ‘Sphendone’ ile ilgili. Başvurumuzu yaptık ve Maliye Hazinesi’nden kiralama, tahsis, restorasyon karşılığı kullanma gibi yöntemlerle İBB’ye verilmesini talep ettik. Burada meydanın üstündeki binalarla ilgili talebimiz olmadı. Atıl durumda bulunan Sphendone’u hayata kazandırmak istiyoruz. Burada arkeolojik çalışmalar yapılacak, çok yüksek sütunlar arasındaki tarih hem İstanbul’a hem de turizme kazandırılacak ama talebimiz 2 yıldır karşılık bulmadı.”
Polat projenin ikinci fazı üzerindeki çalışmaların devam ettiğini ve çok kapsamlı olacağını dile getirdi:
150 metrelik alan kazılacak
“İstanbul Hipodromu’nun merkezinde ‘Spina Duvarı’ bulunuyor. Spina Duvarı, etrafında at arabalarının yarıştığı, üzerinde Mısır Dikilitaşı, Yılanlı Sütun ve Örme Dikilitaş’ın bulunduğu bir duvar. Şu anda toprağın yaklaşık 3 metre altında bulunuyor. Bizim düşüncemiz Spina Duvarı seviyesine kadar kazı yaparak aşağı inmek. Bu, Sphendone’dan Alman Çeşmesi’ne kadar yaklaşık 150 metre uzunluğundaki ve 25 metre genişliğindeki alanı kapsıyor.
Projenin detayları üzerinde çalışmaya devam ediyoruz ve buradaki amaç böylesi tarihi bir değerin bir kısmını gün yüzüne çıkarmak.”
Artırılmış gerçeklik gözlükleriyle gezilecek
Polat hazırladıkları projede dijital teknolojiden de yararlanmak istediklerini söyledi: “Buraya gelen insanları tarihi bir yolculuğa çıkarmayı ve 1700 yıl öncesinin İstanbul’una götürmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda teknolojiyi kullanacağız. Metaverse’teki gibi sanal gözlüğü takanlar tarihte bir yolculuğa çıkacak ve bulunduğu yerden o günün İstanbul’unu yaşayabilecek. Amacımız böyle bir hazinenin atıl kalmasını engellemek ve İstanbul’a kazandırmak.”
Sultanahmet At Meydanı ve Çevresi Projesi, alanında uzmanların ve bilim insanlarının oluşturduğu bir ekip tarafından yürütülüyor. Bu ekipte bulunanlardan birisi de Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Ersoy. Doç. Dr. Ersoy meydanın sadece Bizans açısından değil, Osmanlı tarihi açısından da büyük öneme sahip olduğunu söylüyor: “Bu meydan sadece çatışmalara, ayaklanmalara ev sahipliği yapmamıştır, şenliklerin de adresi olmuştur. Osmanlı’nın sosyal yaşamında önemli bir yeri vardır. İşte bu nedenlerle yapılacak çalışmanın bilimsel yöntemini belirlemek çok önemli. Projenin amacı tarihe zarar vermeden, medeniyetleri geleceğe taşımak. Bütün tarih katmanlarının korunduğu bir bakış açısı projenin merkezini oluşturuyor. Şu bir gerçek, meydanın var olan durumu kabul edilemez halde. Bu kadar zenginliğe sahip bir meydanın üstünü banklar süslüyor. Olacak iş değil.”
Konstantinopolis Hipodromu’nun tarihçesi: Haçlı ordusu yakıp yıktı
Hipodromun adı tarih kitaplarında adı ‘Konstantinopolis Hipodromu’ olarak geçiyor. Bazı kaynaklarda MS 3. yüzyılın başlarında, imparator Septimius Severus döneminde yapıldığı ve MS 4. yüzyılda ise imparator I. Konstantin tarafından daha görkemli bir yapıya dönüştürüldüğü yazıyor. Bazı kaynaklarda I. Konstantin tarafından yaptırıldığı bilgisi de var. 13. yüzyıla kadar hipodrom at yarışlarının yapıldığı, geçit törenlerinin düzenlendiği, şenliklerin organize edildiği bir alan olmuş. Tabii ayaklanmalara da, kanlı infazlara da ev sahipliği yapmış. Ömrünü ise 13. yüzyıldaki 4. Haçlı Seferi’nde tamamlamış. Haçlı askerleri şehri yağmalarken hipodromu da yakıp yıkmış. Osmanlı İstanbul’u aldığında harabe halindeki alanı at meydanı olarak kullanmaya başlamış. Hatta Sultanahmet Camisi inşa edilirken çıkan hafriyat bu alana dökülmüş. Öyle ki şu an hipodromdan geriye sadece 3 eser kalmış durumda. Bunlar Mısır Dikilitaşı, Yılanlı Sütün ve Örme Dikilitaş.
Hipodromun tarihteki anlamı çok büyük. I. Konstantin kentin Roma’dan daha görkemli olmasını istiyordu, bu yüzden de Roma’daki Circus Maximus’tan daha görkemli olması için emek harcadı. Hipodromun uzunluğu 430, genişliği ise 120 metre. Bazı kaynaklarda 30 bin izleyici kapasitesine sahip olduğu yazarken bazı kaynaklarda bu rakam 100 bine kadar çıkıyor. Hipodromda at yarışları da günümüzdekilerden farklıydı. Yarışlarda bir arabayı 4 at çekiyordu, 4 farklı takım 3’er araba ile yarışa katılıyordu. Yarışçılar 12 kapıdan aynı anda çıkış yapıyor, bir yarış 7 tur sürüyor ve günde bazen 50 yarış bile yapılabiliyordu.
Yapıdan geriye kalanlar ise çok fazla değil. Seyircilerin bulunduğu tribünün üzerinde İbrahim Paşa Sarayı bulunuyor. Kralların yarışı izlediği imparatorluk locasının üstünde ise Sultanahmet Camii. Yarışları fakirlerin izlediği viraj noktası yani Sphendone ise ayakta olan tek yapı. Üzerinde Sultan Ahmet Endüstri Meslek Lisesi ve Marmara Üniversitesi binaları bulunuyor. Sphendone’un altı ise Osmanlı zamanında su sarnıcı olarak kullanılmış ve içeride hala su olduğu için yapının içinde ancak botla ilerlenebiliyor.