Alışverişe ‘doktora’ yapmış kadar hakim bir arkadaşımın saha tecrübelerinden damıttığı teorisine göre “Şehirdeki en iyi espresso için, herkesin gittiği o popüler kahveciye değil Prada’nın özel mağazasına, en güzel şampanya için havalı otel barına değil Louis Vuitton’a gideceksin.” Lüks perakende markaların “seçkin” müşterileri daha konforlu alışveriş yapabilsin diye sundukları hoşluk, en az mağazacılık tarihi kadar eski olabilir. Günümüzde, online-offline alışveriş arasındaki denge kaydıkça, bildiğimiz ‘alışveriş mağazası’ konsepti kabuk ve misyon değiştirdikçe, benzer örnekler hızla çoğalmaya ve şehirleri değiştirmeye başladı: New York’ta şehrin en iyi yoga dersi, nefes seansı, fotoğrafçılık atölyesi, yemek kursu, sergisi, partisi, NFT deneyimi, çoğunlukla bir alışveriş mağazasından çıkıyor. Pardon, buralara artık “mağaza” demiyoruz. Daha havalı tabirle: “Deneyim alanı”, “çok yönlü komünite merkezi” ya da “oyun parkı”…
18.08.2023 04:30
‘Mağaza’ demeyelim de ‘deneyim alanı’ diyelim
İnternet alışverişi mağazayı öldüremedi. Google ve Amazon dahil pek çok irili ufaklı marka yeni dükkan açıyor. Ama ne satarsa satsın hepsinin vitrininde aynı iddia var. Diyorlar ki “Burası mağazadan fazlası; bir deneyim alanı, çok yönlü komünite merkezi, oyun parkı…”
Orhan Pamuk ile bir New York akşamı
06 Aralık 2024
Trump Demokratların kalesine indi
01 Kasım 2024
Belki şehre bir Almodóvar gelir
11 Ekim 2024
New York'lu Türkler bu işe ne diyor?
04 Ekim 2024
Harris’in hipster kızı aslında bir Ören Bayan
Tüm Yazıları
26 Temmuz 2024